Dr. C. Cengiz Çevik (Klasik Filolog) – Blog

Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.

Materyalist de peygamberini putlaştırır mı? (Lucretius bağlamı)

Başlıktaki “materyalist” Epicurusçu / atomcu Lucretius’u, “peygamber” ise Epicurus’u işaret ediyor. “Putlaştırmak” sözcüğünü ise “materyalist” ve “peygamber” sözcüklerindeki provokatif dozu arttırmak için kullandım. Pagan dünyalarında putlaştırma eyleminin esası farklılık gösterir, Sümer putperestliği ile Mısır, Yunan, Roma ve Hicaz putperestliği bir tutulabilir mi? Şüphesiz ki, tutulamaz, her birinin kendine has yapısı ve tarihsel gerçekleri vardır. Kaldı ki, günümüz müslüman dünyasında putlaştırma olgusunun dinî ya da kültürel bağlamda kötücül (kötülenen) bir anlam kazandığını düşünürseniz (olgunun sematik transformasyonu), başlıktaki provokatif dozajın yeterli olduğunu düşünmek bir yana, “özgürlükçü modern bireyin derinden hissettiği herhangi bir putlaştırma eylemini kötüleme zorunluluğu” bile başlıktaki soruyu yeterince tedirgin edici kılabilir.

Peygamber yani Latincesiyle propheta (ya da prophetes) Yunancadaki προϕήτης teriminden (πρό “ön”, “önce” + -ϕητης “konuşmacı”,  ϕάναι “konuşmak”) geliyor, ilk anlamı çift başlıdır bu terimin: (1) “Öne çıkıp da konuşan” ve “yorumlayan”. Sonraki anlamı ise Türkçede “peygamber” dediğimiz kişinin iki temel niteliğini veriyor: (1) “geleceğe dair bilgi veren, kâhin” ve (2) “tanrısal esin kaynağından beslenmiş, vahyedilen”.

Şüphesiz ki, Epicurus kendisinin kâhin ya da vahyedilen olduğunu söylememişti, en azından elimize ulaşan metinlerinde ya da Lucretius dahil en âlâ Epicurusçularda bile böyle bir ifade yok. Sadece Lucretius’ta gördüğümüz husus, Epicurus’un izinden gitmenin hakikatin izinden gitmek anlamına geldiğidir. Hakikati ışıkla, ışığı da tanrıyla ilişkilendirmek insanoğlunun çok eski alışkanlıklarından biri. Dolayısıyla bizatihi insanlardaki tanrı korkusunu yenmek gibi bir hedefi bulunan materyalist ve atomcu Epicurus bile hakikatin ışığını yansıtan bir kimlik olarak övüldüğünde insanoğlunun putlaştırma alışkanlığının bir malzemesi oluverir. Belki de bu kaçınılmaz bir vargıdır insanoğlu için: Zamanı gelip de, bir şeyi “hakikat” sanırsan, kaçınılmaz olarak onu putlaştırırsın ve tartışmaya açmazsın ya da sadece onu haklı çıkarmak için tartışıyor görünürsün. Hiçbir şeyi putlaştırmama yönündeki aşırı arzu ve çaba bile putlaştırma örneği olarak gösterilebilir, dolayısıyla insanoğlu için bir şeye bağlanma kaçınılmazdır, diyebiliriz belki (hiçbir şeye bağlanmamaya bağlanma da bir örnek olabilir).

Lucretius’un izinden gittiği Epicurus’u De Rerum Natura 3.1042-1044’te yere göğe sığdıramamasını da putlaştırma olarak görebilir miyiz?

ipse Epicurus obit decurso lumine vitae,

qui genus humanum ingenio superavit et omnis

restinxit stellas exortus ut aetherius sol.

*

Epicurus bile göçtü gitti, yaşamdaki ışığını tükettikten sonra

o ki en üstünüydü insan soyunun, zekâsıyla, ve herkesi,

sönükleştirdi, yükselen aether Güneş’i yıldızları nasıl sönükleştirirse.

Açık ki, Lucretius buradaki birinci ve üçüncü dizelerde Epicurus’u Güneş’le (Sol) özdeşleştiriyor, Epicurus’un bile Güneş’in ışığını tükettikten sonra gökyüzünden çekilip gitmesi gibi göçüp gittiğini söylüyor. İkinci özdeşleştirme ise daha açık, Epicurus Güneş’in parlaklığıyla diğer yıldızları gölgede bırakması gibi, diğer herkesi gölgede bıraktığını söylüyor. Güneş tanrısal bir figür, illa ki kendisine tapınılması gerekmiyor, haşmetin simgesi. “Tüm insanlığa üstün gelen” Epicurus’un da haşmetli görülmesi, onun putlaştırılması olarak değerlendirilemez mi? Değerlendirilebilir.

Ancak burada, yukarıda bahsettiğim “özgürlükçü modern bireyin derinden hissettiği herhangi bir putlaştırma eylemini kötüleme zorunluluğu”nun haliyle Lucretius için bir anlam ifade etmediğini de eklemek gerekiyor. Ne Epicurus ne de Lucretius tanrıların varlığını reddediyordu, aksine onların varlığını kabul edip onları insan yaşamına karış(a)mayacakları başka bir dünyaya yerleştiriyorlar ve insan meselelerinin tesadüfî atom düşmeleri ve sapmalarından oluşan dünyadaki “önemsiz” şeyler olduğunu söylüyorlardı. Bu yaşamda çile sahibi olmayı manasız görüp, haz almayı öne çıkarmak için yeterli bir sebep olarak görünüyordu onlara. Dolayısıyla onların zaten haz adında sarsılmaz bir putları vardı, hazzı ululayan önderin putlaştırılması da, bu yüzden onların başta ölüm olmak üzere her türlü korku ve kaygı nedenini ortadan kaldıran “haz” duygusuna zarar vermiyordu.

“Evrene ilişkin aklî ve nesnel bir açıklama olsun da (ve dolayısıyla haz olsun da, ölümden korkmayayım da), varsın Epicurus Güneş olsun ne fark eder, diye düşünüyordu Lucretius. O da belki de putperestlik nüvesinin ekili olduğu niceleri gibi bir çıkış arıyordu sadece, mümkündür.

3 comments on “Materyalist de peygamberini putlaştırır mı? (Lucretius bağlamı)

  1. anonim
    02/11/2012

    i completely agree sir.

  2. Alisson
    30/12/2012

    Devrim_s on 24 Kasım 2011 Altın fiyatında %35 bile bana gf6re e7ok yfcksek bir rakam yani dfcnyanın nereye gittiği belli değil, dolar euro yada bosranın her an ne olacağı belli olmuyor, e7ok gfcvendiğiniz kağıtlar bile bir sipfckfclatif haberle darma dağılıyor. Altın %35 getirecekse ki bence getirir, yine tfcm yatırımları toplayacak gibi..

Alisson için bir cevap yazın Cevabı iptal et