Dr. C. Cengiz Çevik (Klasik Filolog) – Blog

Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.

Spiritus ya da soluk / ruh

Spiritus‘un anlamıyla ilgili birkaç not düşmek istiyorum.

Eskiçağda felsefe-bilim terimi olarak karşımıza çıkan neredeyse her Latince ifadenin Yunancadaki bir terime karşılık olarak bulunduğunu (türetildiğini), transliterasyon yapılarak / Yunanca harfler tek tek Latinize edilerek Yunanca terimin aktarıldığını ya da zaten yerleşik olan bir Latince ifadenin Yunanca terimin karşılığı olarak kullanıldığını bilmemiz gerekiyor. Spiritus terimi ilk anlamı “soluk almak”, “esmek” ve “üflemek”, ikinci anlamı ise ilk anlama bağlı olarak “canlı olmak” olan spirare fiilinden gelir. Burada dikkat çeken husus, “soluk alan bir şeyin canlı olacağı” fikridir. Önemli Latince sözlük yazarlarından olan Charlton T. Lewis spirare fiilinin etimolojik kökeninin şüpheli olduğunu söylüyor, gerçekten de baktığım birçok kaynakta spirare fiilinin kökenine ilişkin bir bilgi bulamadım. Ancak spirare fiilinden doğduğu anlaşılan spiritus isminin, “canlılığı veren soluk / esinti / üfürülmüş [şey]” anlamında olduğu açıktır. Buna bağlı olarak geç dönem Latincesinde spiritus, Türkçede “ruh” dediğimiz (ki bu da Fenike dilindeki rouhak‘tan Arapça aracılığıyla gelir) şeyi gösterir hale gelmiştir, buna göre “ruh” Tanrı’nın insan içine üfürdüğü, insana verdiği soluktur, Latince Eski ve Yeni Ahit çevirilerinde bunu açıkça görebiliriz. Örneğin Eski Ahit, Genesis 6.3’te denir ki, “dixitque Deus non permanebit spiritus meus in homine in aeternum…” “ve Tanrı dedi ki, ruhum / soluğum insanda sonsuza dek kalmayacak.”

Özetle, buradaki anlayışa göre, insandaki soluk Tanrı’dan gelmiş olup canlılığın kaynağıdır, nitekim Türkçede de, içinde soluk kelimesinin eş anlamlısı olan nefes kelimesinin geçtiği “son nefesini vermek” deyimi vardır, bu, insandaki canlılığı sağlayan soluğun / nefesin ondan çıktığını, dolayısıyla onun öldüğünü anlatır. O halde bu kurguya göre ölüm, Tanrı’dan gelen soluğun (belki de) Tanrı’ya geri dönmesi ya da evrende tahayyül edemediğimiz bir yerde daha önce yaşamış olan insanlara ait diğer soluklarla bir araya gelmesinin başlangıcıdır, olabilir mi? Spekülatif bir söylem ve kanıt zinciri bunu onaylayabilir.

Ruh ve soluk ilişkisini yansıtan üç formülasyon daha vardır:

[1] Latince’de daha geniş perspektifte olmak üzere spiritus terimiyle aynı anlamda kullanılan animus terimini düşünelim, burada geniş perspektiften kastım, animus‘un bedene (corpus) karşılık “insandaki aklî ruh” (ratio: akıl, rationalis: aklî > rationalis animus) ya da bizatihi “zihin” anlamına gelmesidir. Animus Yunancadaki anemos (ανεμος) teriminin Graeco-Italic (Yunan-İtalyan) versiyonu olmakla beraber, anemos da Sanskritçedeki “esmek” ve “üfürmek” anlamına gelen an fiilinden gelir. (Yine Sanskritçede aynı fiilden doğan anas “soluk” anlamındadır.) Latincede anima diye de (dişil) bir isim vardır. (Animus erildir.) Cicero Tusculunae Disputationes 1.9.19’da “ipse animus ab anima dictus est” “anima‘dan hareketle animus denmiştir” der ve bağlamda anima‘nın “fiziksel soluk” olduğunu kabul eder, dolayısıyla Cicero’nun okumasına göre, insandaki canlılığın “fiziksel” kaynağı olan alıp verdiğimiz “soluk” anima‘dır (buna “hava” da denebilir, yani Eskiçağ’da kabul edildiğine göre, ateş, su ve toprak gibi bir elementtir. Bkz. Varro, De Re Rustica 1.4.1; “qui quattuor ex rebus posse omnia rentur, Ex igni, terrā atque animā, procrescere et imbri” Lucretius, De Rerum Natura 1.715), buradan hareketle soyut anlamdaki canlılık kaynağı ise (=ruh) animus‘tur. Anlam genişlemesi somuttan soyuta doğru olmuştur.

[2] Yine Yunancada “soluk almak”, “esmek” anlamındaki ψυχω (psukho) fiilinden türemiş olan ψυχη (psukhe) terimi hem “soluk”, hem de canlılığın temsili olan “ruh” anlamındadır. Cicero, Tusculunae Disputationes 5.13.38’de şöyle der: “ηψυχη: humanus animus decerptus ex mente divina” yani “psukhe: kutsal akıldan kaynaklanan insan soluğu / ruhudur.”

[3] Üçüncü olarak Yunancada “soluk almak, “esmek” anlamındaki πνεω (pneo) fiilinden türemiş olan πνευμα (pneuma) terimi hem “soluk” ve “hava”, hem de “ruh” anlamında kullanılmıştır.

Stoa felsefesi yukarıda anlattığımız fizikî soluk ile canlılık sembolü olan soyut ruh arasındaki eşitlemenin en üst seviyede görüldüğü bir yerdir, hatta diyebiliriz ki, canlılığı temsil eden soluk anlayışı Stoa fiziğinin temelini oluşturur. Romalı Stoacılar (ya da felsefe dili Latince olanlar diyelim) Yunancadaki yukarıda açıkladığımız pneuma (πνεῦµα) terimini ekseriyetle spiritus terimiyle karşılamıştır. Örneğin Seneca’ya göre spiritus basitçe aer agitatus yani “harekete geçirilmiş hava”dır (Naturales Quaestiones 2.1.3), bu da haliyle bize yine soluğun canlılık veren doğasını hatırlatır, zira havanın “agitatus” olması, başka bir şey tarafından “harekete geçirilmiş” olmasıdır, başka deyişle havanın “ittirilmesi” ya da daha güzel Türkçeyle, “üfürülmesi”dir. Hıristiyan teolojisinde, Tanrı’nın insana soluk üflemesi gibi, evrene de bir soluk üflenmiştir Stoa fiziğine göre. Seneca Naturales Quaestiones 2.1.4’te “…evren canlı mı, yoksa histen yoksun olmakla birlikte içinde başka bir şeye ait bir soluk bulunan cansız bir cisim mi?” diye sorarken, spiritusalieni‘ye yani “başka bir şeye ait soluk” olgusuna işaret eder. Bu tabir bile, Stoa fiziğinde bir şey tarafından soluğun başka bir şeye üfürülmesi olgusunun düşünüldüğünü gösterir, ki burada kendisine soluk üflenen şey bizatihi evrenin (mundus) kendisidir. Bu bize Hıristiyan teolojisindeki ruhçu öğretinin Stoa kökenine ilişkin bir ipucu verir.

Stoa fiziğine göre, evrendeki tüm hareketlilik / canlılık soluktan kaynaklanır (tıpkı insandaki soluk / ruh gibi), ondaki soluğun yitmesi, “son nefesini vermesi” anlamına gelir yani bedenen de tükenmesi. Spiritus‘un bütün olarak evren ve onun parçası olan insan için bu denli önemli olması, Latincedeki kullanım alanını da bu yönde genişletmiş, “yüce ruh, -onur, -enerji, -güç” gibi anlamlarında da kullanılmıştır.

Tevfik Fikret’in Zekâ şiirinden bir bukleyle kapatayım, alakalı mı acaba?

….
Hakıykat, âh hakıykat; onunladır meşhûn

bütün şu âlem-i câmid; o bir nefes gibidir

ki her vücûd-i cemâdiyye bir hayât verir;

o bence rûh-ı şüûn âferîn-i hılkatdir.

9 comments on “Spiritus ya da soluk / ruh

  1. Haroon Cyber
    13/07/2012

    Soluk/Ruh üzerine heyecanla az bir şey karalamıştım şubatta. Bu yazınızı da okuyunca 2 kat heyecanlandım şimdi.
    Saygılar hocam…

    http://harooncyber.wordpress.com/2012/02/14/anaksimenesin-ruhu/

  2. XXX
    23/07/2012

    Başbakanın geometri kitabı yazması senin Copernicus, Newton çevirmen gibi bir şey jimi, Başbakanın geometri kitabı yazmasının mantıklı olduğu ölçüde…

  3. XXX
    23/07/2012

    Bunu başbakanı övmek için değil aksine yermek için söylüyorum 🙂

  4. XXX
    23/07/2012

    Hayır öyle bir niyetim yok kesinlikle.

  5. Geri bildirim: Katılım Kabusu’nda: tamquam truncus stat | jimi the kewl resmi blog! (C. Cengiz Çevik)

  6. Geri bildirim: Aeneis 6.424-429: Aeneas Hades’e adımını atar — Yorumlu çeviri | C. Cengiz Çevik'in resmi sitesi

  7. Geri bildirim: Spiritus “tinsel ruh” mu, “gizil güç” mü yoksa “nefha” mı? | C. Cengiz Çevik'in resmi sitesi

Yorum bırakın