Dr. C. Cengiz Çevik (Klasik Filolog) – Blog

Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.

Klytaimnestra’nın üç suçundan hareketle…

Başlıktaki üç suçu sormuş bir arkadaşımız, “anlamadım, Iphigeneia’nın kurbanıyla alakası var mı?” demiş. Üzerine biraz konuşarak cevap vereceğim. Malumunuz, Klytaimnestra Troia’ya saldıran Yunan birliğinin başındaki Agamemnon’u karısıydı. Agamemnon da Troia’da zafer kazanma umuduyla (ki tanrıların ona üfürdüğü bir umuttur bu) kızı Iphigeneia’yı kurban etmeye kalkışınca karısının tepkisiyle karşılaşmış, kadın -bir versiyona göre kızının kurtulduğundan habersiz, başka bir versiyona göreyse kızın kurban edilmesi üzerine- Troia savaşı bitip de kocası evine dönünce, onu öldürüvermişti. Bunun üzerine oğulları Orestes de babasının intikamını almak için annesi Klytaimnestra’yı öldürmüştü. Öykünün varyasyonları var, kabasını sundum, ki sorulan soruyu yanıtlarken bu kadarı da yeterli bir temel oluşturuyor.

tragedyaÜç suç meselesi şu: Klytaimnestra Agamemnon’u öldürmekle salt kocasını (1) değil, aynı zamanda  “oğlun<un> babasını” (2) ve kentin kralını da (3) öldürmüş oluyordu. Başka deyişle Agamemnon’un öldürülmesi, üç farklı kimliğinden ötürü üç suç anlamını taşır. Kralın (3) ve kocanın (1) öldürülmüş olmasının birer suç olarak kabul edilmesini anlamak günümüz insanı için kolaydır, peki, tırnak-içi ifade olarak verdiğim “oğlun<un> babasını” öldürmesi ne manaya geliyor? Olayı anlatan Aeschylus’un Agamemnon tragedyası intikamı (kısasa kısas) Yunan toplumundaki cinsiyetçi eşitsizliğin bir örneği olarak sunuyor, buna göre kadının kocasından intikam almak için onu öldürmesi hiçbir şekilde “adalete uygun”, “yasal” karşılanamaz. Kadının böyle bir hakkı yoktur. Yasallık düzlemdeki gerekçe ise evlilik bağının kadın tarafından koparılmamasının gerektiğidir.

Nitekim Koro aynı oyunda (145-162) aynı soydan bir insanın daha kanının akacağını, öfkenin boşalıp da evlere zehir saçacağını anlatır. Bu kehanetsel bildirim Koro’nun vicdanını değil, Yunan kültür ortamının etikopolitik kararını yansıtır. Aynı söylemi daha kuvvetli bir vurguyla Choephori 812-837 arasında da görürüz. Burada Koro Orestes’e, tıpkı Tanrı’nın Eski Ahit’te Musa’ya, Kuran’da ise Muhammed’e (başkalarına karşı tutumlarında, örneğin Musa’nın Firavun karşısında) öğüt vermesi gibi, öğüt verir: Buna göre, Koro Orestes’in annesi Klytaimnestra’yı öldürürken, kadın üzüntü, acı ve şaşkınlıkla karışık “ah, oğlum Orestes!” şeklinde tepki gösterdiğinde, ona “Ben babamın oğluyum!” demesini ister. Bu da kocasını öldüren kadının çocukları tarafından “intikam” amaçlı öldürülmesine cevaz verilmesinin ötesinde bir anlam taşır, bu cevaz değil, bizzat gereklilik noktasındaki bir cezalandırma pratiğidir. Her ne kadar Orestes’in annesini öldürdükten sonra fazlasıyla acı çektiğini görsek de, geleneksel Yunan tragedyasındaki paradoksal etikopolitik düzlem gereği, bir hybris’in başka bir hybris’i, ikinci hybris’in de üçüncü bir hybris’i, vs. doğurmasının kaçınılmaz olduğunu kabul etmek ve bu hybris’ler içinde sistemin paradoks kilidini açan etikopolitik “gerekçe”yi bulup, öyküyü orada bırakmak durumundayız, ki Yunan tragedyalarındaki her bir öykünün yaptığı da tam budur.

Bu noktada ilkin kafa karıştırıcı olan üç unsur var: (1) farklı had aşımlarının yani hybris’lerin yasallık zemini olan ile olmayan örneklerinin, ölçüsü farklı olmak üzere eşit bir biçimde cezaya tabi olması, (2) bu durumun hem cezalandırılma noktasında eşitlik, hem de etikopolitik bağlamda eşitsizlik oluşturmasından paradoks doğurması ve (3) halihazırda öykünün de bu paradoks üzerine kurgulanmış olmasıdır. Bana kalırsa, en öz ifadeyle söylemek istiyorum, Yunan tragedyalarının her çağdan insan için ilgi çekici olmasının nedeni bu üç unsurdur. En basit şekilde düşünürsek, başlangıçta savaş zaferi umuduyla kızını kurban etmek isteyen babayı suçlu çıkarmak, tüm acıların kökenindeki neden olması nedeniyle, makul bulunabilir. Oysa zafer ile kurban arasında düğümlenen bu ilişkiyi kurmuş olan Agamemnon değildir, o sadece oyunu kuralına göre oynayandır. Eğer Klytaimnestra’nın annelik, Orestes’in de yukarıda bahsettiğimiz “oğul”luk karakterini düşünürsek, onları da birer kural uygulayıcı olarak değerlendirebiliriz. Ancak köken suçu bulmada durumun bu kadar da karmaşık ve paradoksal olmadığını gösteren emareler de vardır: Örneğin Aeschylus’un tragedya kültüründe annenin sıradan bir bakıcı şeklinde kodlanmış rolünü düşünürsek (zira şair Eumenides 632’den itibaren bu durumu açıkça ortaya koyuyor, kadını erkeğin ektiği tohumun büyümesi için çabalayan bir bakıcı olarak tasvir ediyor), yukarıda bahsettiğim kadına intikam hakkının verilmemesi durumu da gerekçelendirilmiş olur.

Sorulan asıl sorudan çok uzağa gitmedik galiba.  Bu konuyla ilgili aklınıza bir şey gelirse paylaşın lütfen, aklıma gelirse ben de paylaşırım.

Ayrıca bkz. Pozitivizme Karşı Popper’ın Klytaimnestra’sı

3 comments on “Klytaimnestra’nın üç suçundan hareketle…

  1. meltem
    24/05/2014

    Merhaba, öncelikle ben, KLYTAİMNESTRA’nın doğumu ve ailesi hakkında bir bilgiye ulaşamıyorum. bir sitede AGAMEMNON onun 2. eşi olduğu yazıyordu. bu konuda bana bilgi verirseniz çok sevinirim.

    • meltem
      24/05/2014

      Merhaba, öncelikle ben, KLYTAİMNESTRA’nın doğumu ve ailesi hakkında bir bilgiye ulaşamıyorum. bir sitede AGAMEMNON onun 2. eşi olduğu yazıyordu. bu konuda bana bilgi verirseniz çok sevinirim.

Yorum bırakın

Information

This entry was posted on 02/01/2014 by in Eskiçağ üzerine, Felsefe - bilim, Genel, Latince üzerine and tagged , , .