Dr. C. Cengiz Çevik (Klasik Filolog) – Blog

Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.

Petronius’un Satyrica’sı Üzerine (2)

Yazının ilk bölümü için bkz. “Petronius’un Satyrica’sı Üzerine”

Petronius’a Satyrica’yı yazdıran, ahlak(çılık) güdüsü mü?

“Genelde Petronius’un, Antikçağ yazarlarının en muzibi olduğu düşünülmüştür.” Gilbert Highet Petronius’un bir ahlakçı olup olmadığını irdelediği çalışmasına bu cümleyle başlar.[1] Gerçekten de Petronius’un Satyrica’sı okuyuculardan bazılarını kimi kez utandıracak, kimi kez ise kızdıracak boyuttaki bir öyküyü barındırır içinde, yazarın muzipliği günün Roma’sında “toplum virüsleri” olarak değerlendirilebilecek olan tiplerin toplumu sabote eden davranışlarını mizah diliyle, apaçık bir şekilde gözler önüne sererken apaçık bir eleştirellik sergilemiyor olmasından kaynaklanır. Petronius biçimsel yapı ve tema bakımından geniş bir özgürlük alanı sağlayan (dahası beşinci yüzyılda Martianus Capella’nın “detaylı fantezi” olarak gördüğü[2] ve aşağıda ele alacağımız) Menippos satirizmiyle çağdaşı olan Roma şairlerinin ciddi konuları işleme ciddiyetinden (örneğin Seneca’nın yeğeni Lucanus aşağı yukarı aynı dönemde, Pharsalia adıyla bildiğimiz eserinde, Roma’nın hazin iç-savaşlarından birinin, Caesar ile Pompeius arasındaki mücadelenin karamsar öyküsünü kaleme almıştı) kaçabilmiş ve öyküsüne seçtiği anti-kahraman anlatıcıyla (Encolpius) Roma’nın ahlak-dışı ve kinik yeraltı dünyasını (ya da “toplumun alt-katmanının bir resmini”[3]) gözler önüne sererken kaleme dökülesi ciddi konuları ve ilkeleri bir yana koymuş[4] görünüyordu. En azından ilk ve genel bakışta Satyrica’da görünen budur. Gerçekten de Tacitus’un da aktardığı gibi, “gündüzlerini uykuyla, gecelerini ise işi başında ve yaşamın zevklerini tüketerek geçiren”[5] ya da imparatorun bizatihi eğlenceden sorumlu bakanı olan Petronius’un mizah dilinin ardında günün rahatsız edici gerçeklerinden beslenen bir ahlak(çılık) güdüsü olup olmadığı Satyrica’nın mevcut metninden anlaşılamamaktadır. Başka deyişle, Petronius eserinde “değişmesini ya da düzeltilmesini istediği için” mi, yoksa bizatihi kendisi de haylazlığa varan muzipliğiyle bir bozulmuşluk örneği olduğu için mi bozulmuşluk örneklerinden bahsediyor belirsizdir. Bu yüzden yazarın edebî ve şahsî kimliğinden hareketle farklı yorumlar da yapılabilmiştir, örneğin Sienkiewicz’e göre, Petronius çürümekte olan pagan dünyasında Socratesçi Aristippus’un pratik hedonizmini yansıtan Cyrene felsefesinin bir temsilcisiyken, Nietzsche’ye göre, döneminde gerçek anlamda zihnen sağlıklı kalmayı başarabilmiş az sayıdaki kişiden biridir.[6]

Satyrica’nın, içeriğine detaylı bir şekilde eğilmeden, Latin Edebiyatı’ndaki konumuna ve edebî tür olarak değerine bakarsak, belki eserde açık bir şekilde gözler önüne serilmeyen ahlakî kimliğin kavramsal gerekliliğini ortaya koyabiliriz (bu sayede muhtemeldir ki, Petronius’un, satirist kimliğiyle, “değişmesini ya da düzeltilmesini istediği” bozulmuşluğun örneklerini apaçık gözler önüne serdiğini de iddia edebiliriz). Bunun için önce eserin tür bakımından ne olmadığına bakabiliriz. Örneğin filolog Heinze’a göre Satyrica Yunan tipi romantik aşk hikâyesi parodisiyken, Klebs’e göre Odysseia ve Aeneis gibi seyahat anlatan epik eserlerin bir parodisidir.[7] Ancak Highet bu iki yorumun da kısmen doğru olduğunu düşünür, ona göre Satyrica her şeyden önce, parodi sayılamayacak kadar uzun bölümler içerir; başka deyişle Tom Jones gibi, “alaycı-kahramana ilişkin hikâye iskeleti” ve “nadiren meydana gelen alaycı-olaylar” barındırsa da bir parodiden daha uzundur.[8]

Satyrica Bürger’e göre Milesia öykülerinden biri olmakla birlikte, Perry’e göre bir komedi ya da Lucianusçu Onos’u gibi serseri romansıdır (picaresque romance).[9] Ancak Highet’in de sorduğu gibi, “kim Milesia öykülerinin ya da komik romansların –Satyrica’da olduğu gibi- edebî eleştiri ve ciddi kahraman şiiri içerdiğini duymuştur ki?”[10] Buna karşın Rohde, Lommatzsch, Collignon ve başkaları Satyrica’nın tuhaf şiir ve düz yazı, anlatı ve söylev karışımının en azından Menippos satirizmine uygun bir biçim olduğu görüşündedir.[11] Ancak bu görüş geçerliyse, Highet’e göre, Petronius bir ahlakçı olmadıkça Satyrica da bir satir olamaz, tersten söylersek, Petronius bir ahlakçıysa, Satyrica da bir satirdir.[12] Sullivan’a göreyse “geleneksel satirin -keskin- kenarı sadece metindeki [Satyrica’daki] ahlak dürtüsünden yoksunluk ile körleşmiştir.”[13] Nitekim V. Rimell’in de bildirdiği gibi, “Satyrica, modern Anglo-Amerikan izleyici [dinleyici ya da okuyucu da olabilir] için rahatsız edici boyutta ahlaksız bir eserdir ancak [onu okumak] içeriği bakımından X-rated [yani 16 yaş üzeri izleyicinin izlemesine izin verilen aşırı şiddet içeren] bir filmi değil, bizatihi pornografi üzerine bir belgeseli izlemek [gibidir.] Okuyucular ‘Petronius’un, doğal olmayan [olmaması gereken] bir durumu yererken, doğallığı [olması gerekeni] –gizlice- tembihleme eylemini sergilediğini bilmek durumundadır’[14] ya da en azından eserdeki müstehcen kısımlar, zararsız eğlence amacını taşır.”[15]

Oysa (V. Rimell’in de bahsettiği üzere) “kimi yorumcular Satyrica 132.15’teki şiirde ahlak yoksunluğunun, bizzat yazarın ağzından bir savunusunu [başka deyişle yazarın, bizatihi eserdeki anlatıcının karakterine gizlenerek kendi ahlaksızlığını sergilediği gerçeğini] aramıştır. Anlatıcı Catocu ahlakçıların niçin tek suçu seks eğlencesiyle ilgili Epicurusçu dürüstlüğü sergilemek olan bir işe aşırı tepki verdiğini sorar:”[16]

Quid me constricta spectatis fronte Catones

damnatisque novae simplicitatis opus?

Sermonis puri non tristis gratia ridet,

quodque facit populus, candida lingua refert.

Nam quis concubitus, Veneris quis gaudia nescit?

Quis vetat in tepido membra calere toro?

Ipse pater veri doctos Epicurus amare?

iussit, et hoc vitam dixit habere telos.

*

Siz Catocular, niçin, çatık alınla bakıyorsunuz bana?

ve lanetliyorsunuz taze bir sadeliğin işini?

Hiç de hüzünlü olmayan bir lütuf gülüyor konuşmamda,

insanlar ne yapıyorsa, anlatıyor temiz dilim.

Öyle ya, kim bilmiyor cinsel birleşmeyi, kim bilmiyor Venus’un eğlencelerini?

Kim yasaklar organlarına sıcak bir yatakta ısınmayı?

Bizzat gerçeğin babası Epicurus buyurmuyor muydu sevmeyi öğrencilerine,

ve söylemiyor muydu yaşamın aslî gayesinin bu olduğunu?

Oysa Petronius’un bozulmuşluğun ardında yatan nedenleri bizatihi bozulmuşların dilinden (örneğin yukarıdaki şiiri okuyan eserdeki anlatıcı görevini sergileyen serseri Encolpius’tur), üzerine –yazar kimliğiyle- fazladan bir ahlak dersi ekleme gereği duymadan, apaçık şekilde gözler önüne serdiğini (ya da sermeye çalıştığını) düşünmek de mümkündür. (V. Rimell’le aynı minvalde[17]) Sık vurgulanması gerektiğini düşündüğüm husus, Satyrica’yı bir satir eseri olarak düşündüğümüzde, dolayısıyla metinle ilgili yorumumuzu geçerli kılmak adına saklı bir ahlak eleştirisi amacını taşıyan, hayalî bir yazar otoritesi yaratmış olduğumuzdur, zira V. Rimell’in de bildirdiği gibi, anlatıcı Encolpius’un karakterine gizlenen yazar Petronius’un, sunduğu bozulmuşluk örneklerinde “ne kadar ciddi, ne kadar ironik, ne kadar kendini-değersiz gösteren, ne kadar alaycı, ne kadar çıkarcı, ne kadar mazoşist, ne kadar açıkgöz ya da ne kadar moron olduğu konusunda emin olamıyoruz.”[18] Bu yüzden Sullivan’ın “[eserdeki] anlatıcı her daim, yazarın alayı ve satiri önünde alay edilesi bilinçsiz bir kişi kılınıyor” yorumu[19] makul karşılanabilir, başka deyişle Petronius eserdeki bozulmuşluk örneği olan “ahlaksız” anlatıcının karakterine saklanmamıştır. V. Rimell’e göre “bu yaklaşım, Romalı satir yazarını [Petronius’u] tam anlamıyla ahlakçı kabul eden eski görüşe uygundur.”[20]

Trimalchio ve ahlak-dışı ziyafeti

En nihayetinde satirin amacı, bu türün Romalı temsilcilerine göre, “sosyal, estetik ve ahlakî sapmaları dalga geçerek ya da serzenişle düzeltmeye çalışmak ve yerden yere vurmaktır.”[21] Satyrica’nın neredeyse tamamında söz konusu sapmalar gözler önüne serilir. Örneğin Trimalchio’nun ziyafetinde sergilenen her davranış ve yaşanan her olay sosyal çürümenin birer göstergesi sayılabilir. Eserin önemli bir kısmını oluşturduğundan, ziyafetin içeriğinden söz ederek bu göstergeleri ele alırsak, eserin yukarıda bahsettiğimiz satirik yönünü de ortaya koymuş olabiliriz.

Ziyafet “aşırı zengin olup mutfağında bir saat ve yiyip içen sahibinin ne kadar ömrünün kaldığını söylemekle yükümlü borazanlı bir adam barındıran”[22] Trimalchio’nun lüks evinde gerçekleşir. Trimalchio, eserde karşımıza çıktığı andan itibaren her türlü aşırılığı sergiler. Aşırılıklar ziyafet öncesinde, hamamda başlar, “her yanı yağlanan ve mesh edilen, dahası en yumuşak yünden yapılmış havlularla ve battaniyelerle sarılı olan”[23] Trimalchio, hizmetindeki masörlerin Falernum şarabı döküp saçmalarını “kendi sağlığına/onuruna” sayar.[24] Trimalchio’nun, evinin girişine çizilmiş resimlerdeki betimlemeleri de gereğinden fazla abartılmış ve şımartılmış ya da köleyken özgürlüğüne kavuşmuş (libertinus olmuş) bir kimsenin haddini bilmezliğini ya da en azından “ne kadar başarılı bir iş adamı olduğunu”[25] yansıtır, zira bir resimde “Trimalchio’nun, elinde Mercurius’un değneğini bulundurduğu” ve “Minerva tarafından [zafer kazanmış komutan edasıyla] elinden tutularak Roma’ya getirildiği”[26] görülür.

Başka bir resimde ise bu sefer Trimalchio’nun eğitiminin farklı evreleri -nasıl hesap tutmayı öğrendiği ya da nasıl hazine memuru olduğu- ve Mercurius’un onu nasıl çenesinden tutarak yüksek memurluğa getirdiği gösterilir, keza Fortuna / Talih ve üç kader tanrıçası da ona zenginliğe yükselişinde yardım etmiştir.[27] Petronius’un, Trimalchio gibi, ziyafet boyunca okuyucuların karşısına çıkardığı eski köle – yeni zengin tiplerin kötücül davranışlarını sergileyerek yeni zengin sınıfının sosyal çürümüşlükte sebep olduğu sorunlara işaret ediyor olabilir. Nitekim ziyafet sürerken bir ara kendilerini (yeni-zengin sınıfını?) koruyan üç yerel tanrının resmini çıkararak kadehini onlara kaldırır, bu tanrılar sırasıyla Cerdo (Kazanç), Felicio (Şans) ve Lucrio’dur (kâr).[28] L. H. Petersen’in de bildirdiği gibi, bu üç tanrı da Roma’nın geleneksel tanrılarından değildir, Petronius tanrıların isimlerini bir kelime oyunuyla üretirken (“çalışan” anlamında da kullanılan Cerdo, “kutluluk” anlamındaki felicitas’tan türeyen Felicio ve “kâr” anlamındaki lucrum isminden türeyen Lucrio) geleneksel ve eski Roma toplumuna özgü elit sınıfın zenginlerine değil, bireysel çabayla [buna hilekârlık da dahil olabilir] refaha kavuşan [buna eski köleler de dahil olabilir] yeni zenginlere dikkat çekmeye çalışıyor olabilir.[29] En nihayetinde (Theophrastus’ta ve Horatius’ta da gördüğümüz gibi) Petronius’un kaba zengin profili çizen Trimalchio’su kurgusal olduğu kadar yazarın günün Roma’sında gördüğü (zenginliğini kötü kullanan, yemekte aşırı davranışlar sergileyen ve kölelerine kötü davranan) efendilerin bir yansımasıdır.[30]

Trimalchio karakterinde daha büyük bir gönderme olabilir mi? Bu iddianın gerekçeleri şöyle sıralanabilir: a) Satyrica 29’da Trimalchio’nun küçük tapınağında bulunan Venus heykelciği (karş. Suetonius, Nero 61: Nero’nun da yine benzer bir kadın tılsımı vardı), b) yine 29’da Trimalchio’nun ilk sakalını altın bir kutuda sakladığı söylenir (karş. Dio 61.19.1; Suetonius, Nero 12: Nero’nun da ilk traşını festivalle kutladığı söylenir.) c) 32’de Trimalchio’nun mor pelerin giymesi (imparatorluk işareti olabilir mi?) d) 36’da hidrolik bir aletten bahsedilir (karş. Suetonius, Nero 41, 54: imparator da bu türden aletlere meraklıdır.) e) 60’da Trimalchio konuklarına altından yapılmış resmini öptürür, bu da imparatora yakışan bir davranış olabilir mi? f) Trimalchio da (71), Nero gibi şaka yapmaya, güldürmeye (karş. Tacitus, Annales 14, 16; Suetonius, Nero 52) ve (76 vd.) astrolojiye (Suetonius, Nero 36, 40, 56; Tacitus, Annales 16, 14; Historiae 1, 22) meyillidir.[31] Ancak V. Rudich’in de bildirdiği gibi, Trimalchio’nun çok-yüzlü edebî kimliği, imparatordan daha farklı bir sosyal statüde bulunması ve Petronius’un Nero’nun sarayındaki konumu, bu alay konusu edilen karakterin salt imparator Nero’yu yerme maksadıyla yaratıldığı fikrini desteklemez.[32]

Tekrar Trimalchio’nun şölenine dönersek, yukarıda bahsettiğimiz Trimalchio’nun evinde olduğu söylenen onun ekonomik (ve elbette sosyal statü bakımından) yükselişini anlatan resimlerden sonra dikkat çeken diğer resim ve sanat eserleri de yine mitoloji konuludur. Trimalchio mitlere ilgisi olan bir figürdür, konuşmalarını mitolojideki kimi olaylardan aktarımlarla süslemeye çalışır ancak en popüler isimlerle olayları birbirine karıştıracak kadar cahildir ya da mitler ona anlamlı gelmediği için onları istediği gibi “yeniden uydurur”. G. Schmeling’in de bildirdiği gibi, Trimalchio’nun hafızasının kötü olduğu söylenemez, parayla ilgili meselelerde anlattıkları hafızasının güçlü olduğunu gösterir, zaten yukarıda bahsettiğimiz resimlerden de anlaşıldığı üzere, hesaplama konusunda iyi bir eğitim almıştır, keza burçlarla ilgili bilgisi de, hafızası da (35, 39) yabana atılmayacak gibidir.[33] Peki, mitler ve dinî öyküler söz konusu olduğunda Trimalchio niçin ilgisiz ve beceriksizdir? Seneca’nın, en bildik mitlerin bile detaylarını hatırlayamayan Calvius Sabinus’u iğnelemesi gibi (Epistulae Morales 27.5) Petronius da Trimalchio’nun mitsel inanışlara olan saygısızlığını göstermeye çalışıyor olabilir mi? Oysa Trimalchio Homeros’u okuduğunu belli eder.(48) Timalchio’nun Homeros’a ilgisini evinin girişini süsleyen Ilias ve Odysseia resminden de anlaşılabilir ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi onun mitoloji bilgisi tarihsel ve mitsel olayların birbirine karışmasından oluşur, örneğin 50’de Troia’nın mitsel yıkılışıyla Kartaca’nın gerçekten yaşamış olan büyük komutanı Hannibal’i alakalandırır. G. Schmeling’e kulak verirsek, Trimalchio’nun bol bol mitolojiye referans verip, birçok mitsel ve tarihsel ismi [dikkatsizce ya da bilgisiz olduğu için] zikretmesi, şölendeki konukları etkileme arzusundan kaynaklanır,[34] tıpkı şarap kupalarının üzerinde mitolojik figürlerin, Trimalchio için sadece konuklarına “hava atmada” önemli olması gibi.[35] Bu da, onun “yerilesi” gösteriş ve bilgiçlik merakının (kusurunun) bir göstergesidir.

Mitoloji bilgisini gösterme gibi, büyük laflar etme (nutuk çekme) hevesi de yine Trimalchio’nun konukları etkilemeye dönük içi boş büyüklenmenin göstergesidir. Örneklere bakalım:

Sofraya yüz yıllık bir şarap getirildiğinde “Yazık”, der ve ekler “demek ki şarap bir insancıktan daha uzun yaşıyor! O halde içelim güzelleşelim! Şarap hayattır!”[36]

Sofraya hareket ettirilebilir gümüş iskelet getirildiğinde “Yazık, biz ne zavallıyız, basit birer insancıktan başka bir şey değiliz! İşte hepimiz, Orcus bizi aldıktan sonra böyle olacağız. O halde elimizden geldiğince yaşayalım!” der.[37]

Edebiyattan sonra en zor mesleği de Trimalchio bilir: “Ben hekimlik ya da kuyumculuk diye düşünüyorum; hekim insancıkların damarlarında nelerin dolaştığını ve nöbetin ne zaman geleceğini bilmek zorundadır… kuyumcu ise gümüşün altında bakır olup olmadığını görmek zorundadır.”[38]

Ona göre “Sessiz hayvanlar içinde en çalışkan olanlar da öküzler ve koyunlardır, öküzler emekleriyle [insanlara] ekmek sağlar, koyunlar ise [insanları] yünleriyle giydirip kuşatır. Ne acıdır ki, insan koyuncuğu yer ve tuniğini giyer. Sonra, arıların da kutsal hayvanlar olduğuna inanıyorum, bal kusarlar, Iuppiter’in bu balı verdiği söylense de, her neyse, yine arılar bizi sokar, öyle ya, bir yerde tatlı varsa, orada acıyı da bulursun.”[39]

Petronius (ya da hikâyenin anlatıcısı olan Encolpius) Trimalchio’nun bu türden bilgiçlerini alayla karşılar, örneğin yukarıdaki örneklerden sonuncusundan sonra “Trimalchio, filozofların elinden mesleklerini almaya kalktı[ğı sırada…]” der.[40]

Trimalchio’daki gösteriş merakının tüm yaşam biçimine yayıldığı şölenle ilgili aktarımın devamından açıkça anlaşılmaktadır, kıyafeti ve takıları gösterişlidir, yemek öncesi tüm konuklarına oynattığı küçük yumurta oyunu bile gösterişe düşkünlüğünü gösterir, zira Trimalchio tavukların altına tavus kuşu yumurtası koydurttuğunu söyler, Petronius Horatius’un tatları neredeyse aynı olmasına rağmen tavus kuşu etini tavuk etinden üstün gören gösteriş budalası tipleri eleştirdiği Satirae 2.2 ile paralel bir yaklaşım sergiliyor görünür. Gerçekten de Trimalchio gösteriş budalası, başka deyişle “kötü örnek” ise, onun düzenlediği ziyafetin de “kötü örnek” olması beklenir, zaten eserde Trimalchio’nun anlatıldığı tek yer bu bölüm olduğuna göre, onun “kötü örnek” olduğuna dair aktarımın bilhassa yemek sofrasıyla ilgili olması kaçınılmazdır.

Yine tepsinin üzerine konan, başındaki saçlara iki hurma dalı bağlanmış şapkalı büyük yaban domuzu, altında memelerini emen yavrularıyla birlikte sofraya getirilir, herkesin gözü önünde karnı yarılır ve içinden bir sürü ardıç kuşu havalanır, salonun içinde oradan oraya uçan bu kuşların her biri yine yenmek için yakalanır. Peki, domuzun neden başında saç vardı? Encolpius yemeğe katılmış konuklardan biri olarak bu soruyu bu sofranın müdavimlerinden birine sorar, meğerse domuz azat edilmiş köle kılığında sofraya getirilmiş, Encolpius bu türden zengin sofralarının yabancısı olduğu anlaşılmasın diye başka soru sormaz. Güzel bir köle oğlan getirilir içeri, kendisinin –aynı zamanda şarap tanrısı Dionysius’un adları olan- Bromium, Evium ve Lieum olduğunu söyler. Trimalchio da onu azat ettiğini söyleyerek konuklarına döner ve şarap tanrısını bile azat ettiğini söyleyerek konukları güldürür (40). Trimalchio’nun sofrasında yemek ile kaba güldürü öğelerinin birlikte sunulması Trimalchio kadar onun konuklarının yani eşlikçilerinin de kötücüllüğüne işaret eder.

            En nihayetinde Trimalchio’nun yemek sofrasındaki gösterişli yemekler, sergilediği aşırı davranışlar, etrafındaki kadınların lüks takılar üzerine kavgaları, konukların Trimalchio’ya dalkavuklukları, hikâyenin asıl kahramanları olan Encolpius, Ascyltus ve Giton’un ziyafetteki türlü görgüsüzlükleri, serserilikleri, hırsızlıkları vb. unsurlar dönemin Roma’sında ortalama bir gösterişli zenginin “yerilesi” ziyafetinin resmini çizer. O halde, yerilesi görülen unsurlar gözler önüne serildiği için, Satyrica’yı saklı bir ahlak amacı güden bir satura (yergi) eseri sayabilir ve Petronius’u da “yerilesi unsurların göstericisi” kimliğiyle ahlakçı bir yazar olarak kabul edebiliriz.


[1] G. Highet, “Petronius the Moralist”, Transactions and Proceedings of the American Philological Association, vol.72, (The Johns Hopkins University Press) 1941, s.176.

[2] J. W. Duff, Roman Satire: Its Outlook on Social Life, University of California Press, 1936, s.84.

[3] J. W. Duff, A.e., s.96.

[4] E. D. Nest, The Satyricon: The Morazla Scrolls (“Introduction”), Llumina Press, 2004, s.6.

[5] Tacitus, Annales 16.18: “illi dies per somnium, nox officiis et oblectamentis vitae transigebatur.”

[6] G. Highet, A.e.

[7] G. Highet, A.e.

[8] G. Highet, A.e.

[9] G. Highet, A.e., s.177.

[10] G. Highet, A.e.

[11] G. Highet, A.e.

[12] G. Highet, A.e.

[13] J. P. Sullivan, a.g.e., s.258.

[14] G. Sandy, “Satire in the Satyricon”, American Journal of Philology 90, 1969, s.302.

[15] V. Rimell, “The Satiric Maze: Petronius, Satire, and the Novel”, The Cambridge Companion to Roman Satire, Ed. by K. Freudenburg, Cambridge University Press, 2005, s.163. Burada tırnak içinde yaptığım aktarımda bulunan köşeli parantez içindeki ifadeler bana aittir.

[16] V. Rimell, A.e.

[17] V. Rimell, A.e., s.164.

[18] V. Rimell, A.e.

[19] V. Rimell, A.e.; J. P. Sullivan, a.g.e., s.258.

[20] V. Rimell, A.e.

[21] G. Highet, a.g.e., s.177.

[22] Satyrica 27: “Trimalchio, lautissimus homo, horologium in triclinio et bucinatorem habet subornatum, ut subinde sciat, quantum de vita perdiderit.”

[23] Satyrica 28: “Iam Trimalchio unguento perfusus tergebatur, non linteis, sed palliis ex lana mollissima factis”

[24] Satyrica 28: “Trimalchio hoc suum propinasse dicebat.”

[25] G. Lawall, Selections from the Satyricon, Bolchazy-Carducci Publishers, 2009, s.37.

[26] Satyrica 29: “ipse Trimalchio capillatus caduceum tenebat Minervaque ducente Romam intrabat.”

[27] Satyrica 29: “Hinc quemadmodum ratiocinari didicisset, denique dispensator factus esset, omnia diligenter curiosus pictor cum inscriptione reddiderat. In deficiente vero iam porticu levatum mento in tribunal excelsum Mercurius rapiebat. Praesto erat Fortuna cornu abundanti copiosa et tres Parcae aurea pensa torquentes.”

[28] Satyrica 60: “Aiebat autem unum Cerdonem, alterum Felicionem, tertium Lucrionem vocari.”

[29] L. H. Petersen, The Freedman in Roman Art and Art History, Cambridge University Press, 2006, s.298.

[30] A. Bounia, The Nature of Classical Collecting: Collectors and Collections, 100 BCE-100 CE, Ashgate Publishing, Ltd., 2004, s.250.

[31] V. Rudich, Dissidence and Literature under Nero: the Price of Rhetoricization, Routledge, 1997, s.352-353.

[32] V. Ruıdich, A.e., s.239.

[33] G. Schmeling, “(Mis)uses of Mythology in Petronius”, Vertis In Usum. Studies In Honor of Edward Courtney, Ed. by J. F. Miller – C. Damon – K. S. Myers, K. G. Saur München – Leipzig, 2002, s.161.

[34] G. Schmeling, A.e.

[35] G. Schmeling, A.e., s.162.

[36] Satyrica 34: “‘Eheu’ inquit ‘ergo diutius vivit, vinum quam homuncio. Quare tengomenas faciamus. vita vinum est.’”

[37] Satyrica 34: “‘Eheu nos miseros, quam totus homuncio nil est. Sic erimus cuncti, postquam nos auferet Orcus. Ergo vivamus, dum licet esse benc.’”

[38] Satyrica 56: “‘Quod autem’ inquit ‘putamus secundum litteras difficillimum esse artificium? Ego puto medicum et nummularium: medicus, qui scit quid homunciones intra praecordia sua habeant et quando febris veniat… nummularius, qui per argentum aes videt.’”

[39] Satyrica 56: “Nam mutae bestiae laboriossimae boves et oves: boves, quorum beneficio panem manducamus; oves, quod lana illae nos gloriosos faciunt. Et facinus indignum, aliquis ovillam est et tunicam habet. Apes enim ego divinas bestias puto, quae mel vomunt, etiam si dicuntur illud a Iove afferre; ideo autem pungunt, quia ubicunque dulce est, ibi et acidum invenies.”

[40] Satyrica 56: “Iam etiam philosophos de negotio deiciebat…”

1 comments on “Petronius’un Satyrica’sı Üzerine (2)

  1. Geri bildirim: Roma Yunan’ın ahlaksızlığını alınca… « jimi the kewl resmi blog! (C. Cengiz Çevik)

Yorum bırakın