Kuşkucuların Nihilo magis‘i üzerine şimdilik iki fasıldan oluşacağını tahmin ettiğim iki yazı yazacağım, ikinciyi ne zaman yazarım bilmiyorum ama ilki tamamdır. İkincisi için bekleyeceksiniz.
Magis “-den fazlası/ötesi” ifadesindeki “fazlası/ötesi“ne denk gelir, nihilo ise “hiç” anlamındaki nihil‘in “hiçten” anlamında çekilmişidir. Nihilo magis “hiçten ötesi yok” anlamında olup bulaştığı öğretinin genel karekterinden ötürü kaçınılmaz olarak karamsarlığa düşmüş gibi görünen kuşkucunun çoğu kere dogmatikleri incelemeye aldığı metnindeki kapanış cümlesinde kendisine bir yer bulur.

Buna göre kuşkucu (diyelim ki) neden diye bir şeyin olup olmadığını inceliyor, dogmatiklerin bu konudaki ihtilafından söz edip, önce onların farklı görüşlerini sıralıyor. Dogmatiklerden kimisi diyor ki, nedenler vardır, kimisi nedenler yoktur, kimisi de bazı şeylerin nedenleri vardır, bazı şeylerin yoktur. Kuşkucu genele vurarak nedenin varlığına ilişkin görüşleri ele alır. Örneğin neden, etki ettiği bir şeyin sonuca ulaşmasına yardım ediyor yani bir şeyin sonuç olmasını sağlıyorsa, ondan önce, onunla birlikte veya ondan sonra meydana gelmiş olmalıdır. Kuşkucu nedenin sonuçtan önce geldiğinin söylenemeyeceğini düşünür, çünkü ona göre, sonuca bakarak nedene neden deriz; nedenin sonuçla birlikte meydana geldiğini de söyleyemeyiz ona göre, çünkü sonuç varılandır, neden ise onun varmışlığının sebebidir. Nedenin sonuçtan sonra meydana geldiğini söylemekse saçmadır yine ona göre, çünkü neden olmasa sonuç da olmaz, bu yüzden neden sonuçtan sonra oluşamaz.
Dahası kuşkucu nedenin konumlandırılamamasından ve sonuca göre oluşturulamamasından ötürü neden yoktur önermesine çıkan bu sonucu da dogmalaştırmaz, ona göre neden yoktur diyen dogmatik de kendinden emin olup göğsünü germemelidir. Zira neden yoktur diyene “Bu iddianı nasıl destekliyorsun?” diye sorulduğunda, ancak iki türlü cevap verebilir: (A) “Şu nedenden ötürü… nedenle… nedene dayanarak” (B) “Nedenim yok… öylesine“. Kuşkucu dogmatik bu ikisinden hangisini cevap olarak verirse versin, iki durumda da onun haksız olacağını düşünür. Zira dogmatiğin “Hiçbir neden yoktur” iddiasının bir gerekçesi yani nedeni varsa, bu cevap iddianın içeriğiyle savunmasının tezatını gösterir, “Hiçbir neden yoktur” önermesini başka bir nedenle desteklemek saçmadır, iddianın içeriğini ortadan kaldırır. Yok, “Hiçbir neden yoktur” diyenin hiçbir nedeni yoksa, bunu öylesine iddia ediyorsa, bu durumda da ikna edici bulunmaz.

O halde kuşkucu için “Neden vardır” ile “Neden yoktur” önermeleri arasında bir fark yoktur, ikisi de geçersizdir, başka deyişle, kuşkucu “Neden vardır” ile “Neden yoktur” iddialarını şiddetle öne süren dogmatiklere bakar ve onların bu iddiaları tatmin edici bir şekilde savunamayacağını düşünür. Dogmatikler ne kadar eminse tuttukları yoldan, kuşkucu da o kadar emindir onların eminliğinin ancak deşilmediğinde, irdelenmediğinde tatmin edici olduğundan.
Kuşkucu sıcaktan bunalmış bir şekilde bacaklarını ıslatır, neden var mı? diye düşünen dogmatiklerin en azından bir şeyin var olduğu düşüncesini görünen bir şeylerden çıkardığını düşünür. Yani madem tatmin edici, doğal bir şeyin varlığı savunulamıyor, o halde o şey yoktur, onun varlığıyla ilgili her yaklaşım sunîdir. Kuşkucu serinlemiş bacaklarıyla balkona çıkar, gömleğinin düğmelerini çözerek üst tarafını da serinletir, cevabı bulduğunu düşündüğü için içi de serinlemiştir: Nedenin varlığı da yokluğu da açıklanamıyorsa, olmadığı fikrine yaklaşırım, çünkü ben görmediğimde, duymadığımda, dokunmadığımda, tatmadığımda ya da koklamadığımda, hiçbir şeyin olmadığını düşünebilirim, oysa saydığım eylemleri gerçekleştiren antenlerimi açtığımda varlığın farklı görünümlerini edinmiş olurum ve antenlerime/oltama takıldığınca bir şeylerin nasıl olduklarını düşünmeye ve şeyleri o araçlara göre tasvir etmeye başlarım. Bunların da algılanan şeylerin kendi doğalarını yansıttığını açıklayamadığıma göre, “onlar yoktur” düşüncesine yaklaşarak, o düşünceyi dogmalaştırmadan şöyle derim: “Nihilo magis quam non esse omnia” yani “Hiçbir şeyin olmadığından ötesi yok“, ancak şunu da eklerim: “quantum quidem ad ea attinet quae a Dogmaticis dicuntur” yani “Dogmatikler tarafından bahsedilen bu konular ölçüsünde!”

Başka deyişle, kuşkucu “Hiçbir şey yoktur” önermesine de karşıdır ama “Her şey vardır” (Veyahut “nedenler vardır“) önermesi ona tatmin edici sunulmadığından “Hiçbir şey yoktur” demez, “Hiçbir şey yoktur’dan ötesi yoktur” der, bu onun, Dogmatiklerin güdük gerekçelendirmelerinden ötürü, kaçınılmaz olarak vardığı yerdir.
Tıpkı kuşkucu Empiricus’un dediği gibi, hakikî dinginlik kuşkuculukta, oysa aksi düşünülmüştür hep, Kuşkucu can sıkar, hep kuşku hep kuşku! Çekilir gibi değil! Şeklinde düşünülmüştür. “Çok takılırsan kuşkucuyla, kanser olursun valla!” denmiştir. Oysa kuşkucu Eskiçağ’ın Roma ayağından gelen nihilo magis‘i diğerlerinin ihtilaflarını, gerekçelendirmelerini dinlerken bulmuştur. “Nihil est” dememiş (böylece nihilistlerden ayrılmış), “Nihilo magis est quam non esse omnia” demiştir yani “Hiçbir şey olmadığından ötesi yoktur.”
Nedenim yok ama bu bana samimî geliyor, klâsik anlamda nihilistlerden (ve Nihil est‘ten) ziyade kuşkuculara (ve Nihilo magis‘e) daha yakın hissediyorum kendimi. En azından Felsefe-Bilim tarihinde kuşkucular nihilistlerden çok daha fazla Dogmatiklere kravat düzelttirmiş, @2 kuşkucu canına okudu beyler, dedirtmiştir.
Addendum@: Bu yazıda kullanılan görseller için kaynak:
Share |