Dr. C. Cengiz Çevik (Klasik Filolog) – Blog

Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.

Prometheus’un kamıştaki ateşi ya da fallik sembol

Ateşle ilgili Türk deyim ve atasözlerine bakınca, aklıma Freud’un ilkin Civilization and its Discontents‘teki bir dipnotta bahsettiği -daha sonra The Acquisition and Control of Fire‘da genişlettiği- Prometheus mitinin fallik boyutu geldi. (“Fallik” sözcüğü için TDK’nın verdiği anlamlar da ilginç “Utanma duygusu olmayan, yüzü kızarmayan (kimse). 2. Sürtük. 3. Oynak yürüyüşlü, kırıtık.”)

Önce ilgili Türkçe deyim ve atasözlerinden bazılarına bakalım:

Ateş açmak, ateş almak, ateş almaya mı geldin?, ateş bacayı (saçağı) sarmak, ateş demekle ağız yanmaz, ateş düştüğü yeri yakar, ateş gibi, ateş olmayan yerden duman çıkmaz, ateş püskürmek, ateş saçmak, ateş vermek, ateş yağdırmak, ateşe tutmak, ateşe vermek, ateşe vursa duman vermez, ateşi başına vurmak, ateşi çıkmak, ateşi düşmek, ateşi uyandırmak, ateşini almak, ateşle barut bir yerde durmaz, ateşle oynamak, ateşler içinde yanmak, ateş basmak, içine ateş düşmek, içinin ateşi küllenmek…

Bu deyim ve atasözlerinin neredeyse tamamı ateşin yakıcılığından ötürü kişideki coşma, hararet, öfke, sinir ve acı gibi farklı durumların ifadesinde kullanılıyor ya da “ateşe verse duman vermez” gibi bir deyişte de görüldüğü gibi ateş, yaktığı şeyi edilgenleştiren etkin bir sembol olarak karşımıza çıkıyor. Ateşi normalin dışına çıkma sembolü ya da güçlü gösterme eğilimi Freud’un Prometheus mitini okumasında da kendini gösterir. Miti kısaca hatırlarsak, Prometheus tarafından çalınmadan önce ateş Zeus’un tekelinde olup her şeyden önce gücü temsil ediyordu. Bununla birlikte ateşi bilimsel ya da teknolojik gelişimin sembolü olarak okumak da mümkündür (Aiskhylos Zincire Vurulmuş Prometheus 109-110’da “çaldım götürdüm insanlara ateşin tohumunu / Bu tohum bütün sanatların anahtarı oldu” der), zira Prometheus tarafından insanoğluna verilen ateş sayesinde insanoğlunun geliştiği ve en azından  “ilerizekalı” Prometheus’un kardeşi “gerizekalı” Epimetheus’a ceza olarak verilen Pandora ile birlikte kadına kavuştuğu ya da tam anlamıyla insanlaştığı söylenebilir. Ateşin el değiştirmesi, neticede insanoğlunun hayatında derin bir etki yapmıştır. İnsanların bu mitte edilgen rol oynadığını görüyoruz, ancak kimi söylencelerde Mekone ovasında insanların tanrılara başkaldırdığı ve bunun üzerine cezalandırıldıkları da anlatılıyor, bununla birlikte insanların niye tanrılara başkaldırdığı ise bilinmiyor.

Aiskhylos Prometheus’un ateşi(n tohumunu) narthex (νάρθηξ) kamışı içinde insanlara götürdüğünü söylüyor, bu narthex bizim Türkçede rezene dediğimiz, bambuya benzeyen delikleri / oyukları bulunan bir bitkidir. (Rezenenin cinsel gücü arttırıcı etkisi varmış, çayını yapıp içebilirsiniz, ki hangi bitki için böyle bir şifadan söz edilmiyor o ayrı mesele.) Narthex‘in Latincesi ferula, ferula‘nın ikinci anlamı ise “köleleri kırbaçlarken kullanılan alet, kamçı”. Yunan dünyasında içinde küçük şeylerin taşınabildiği, delikli bir baston olarak kullanılmış bu kamış, hatta Büyük İskender’in Homeros metinlerini bu kamış içinde taşıdığı da söyleniyor (örneğin bkz. http://itre.cis.upenn.edu/~). Günümüzde kiliselerin giriş kısmına da narthex deniyor, bir görüşe göre, ilk dönem kiliselerinde de seremonilerde kullanılan merhemler bu kamışların içinde taşınıyor ya da korunuyor olabilirmiş (bkz. bir önceki parantez içinde yer alan kaynak), bu kamışların da kiliselerin giriş bölümlerinde saklandığını düşünün, alın size bu giriş bölümlerine niçin narthex dendiğinin açıklaması.

Prometheus_with_narthex

Yukarıdaki çömlekte Prometheus’un narthex içindeki ateşi insanlara nasıl verdiğini görüyorsunuz. Freud işte bu narthex’in esaslı bir fallik sembolü olabileceğini düşünüyor, tam dediği şu: “Koca Prometheus tanrıdan çaldığı ateşi içi boş bir sopaya, bir rezene kamışına saklayarak götürür. Bir rüya yorumluyor olsaydık, içinin boşluğunun kuraldışı ölçüde vurgulanması tereddüt etmemize yol açsa da, bu nesneyi bir penis sembolü olarak değerlendirme eğilimi duyardık.” (S. Freud, Dinin Kökenleri. Totem ve Tabu. Musa ve Tektanrıcılık ve Diğer Çalışmalar, Çev. S. Budak, Öteki Yay, 1995, s.238) Freud kamış ile ateşin korunması arasındaki ilişkiyi göz önünde tutarak bir okuma yapıyor ve rüyalarda ortak özellik olan, çoğun rüyayı anlamamızı engelleyen tersine dönüştürme ile ilişkiyi tersine çevirme işlemini uyguluyor. (Siz de “rüyalar tersine çıkar” lafını duymuşsunuzdur teyzelerden falan.) Buna göre kişinin penis-kamışta taşıdığı şey ateş değil, aksine ateşi söndüren bir şeydir yani sıvı haldeki sidiğidir. Dahası Freud’a göre, Prometheus’un Zeus tarafından ceza olsun diye bir kayaya bağlanıp karaciğerinin kuşlar tarafından trajik bir süreçte yenilmiş olması da, Eskiçağ’da tutkuların yeri olduğuna inanılan karaciğerin cezalandırılması olarak yorumlanmalıdır.

Freud burada bir çelişki ortaya çıktığını düşünür, eğer Prometheus’a verilen ceza içgüdüye boyun eğen, kötü arzuları alevlendirerek suç işleyen bir suçlu için doğru cezaysa, aynı zamanda bu içgüdüden vazgeçmiş olup insan uygarlığı için hayırlı bir iş yapmış olan birine verilmiş bir ceza değil midir? Freud bu çelişkiyi içgüdüden vazgeçme beklentisinin ve buna zorlanmanın, ruhsal gelişimin sonraki bir evresinde suçluluk duygusuna dönüşen bir düşmanlık ve saldırganlık yaratmış olduğunu söyleyerek çözmeye çalışır.

Buradan hareketle ateşin eski sahibi olan baştanrı Zeus’un insanın dışında kalıp onu çepeçevre kuşatan ve yaşamını düzenleyen yerleşik kurallar bütününü temsil etmekle birlikte bütün değer yargılarını oluşturduğunu düşünebiliriz. İlkel ya da hep başlamamış / gerçekleşmemiş kalmaya zorlanan tutkular phallus’un (fallus= penis, fallik= penise özgü [phallicus]) içindeki döl ya da sidik ile eşitlenirken, döl ya da sidik aynı zamanda ateşte kimlik bulunca, ilkellerde görülen ateşe işeme yasağı da (sanırım Anadolu’da bir köyde de denk gelmiştim bu yasağa, Moğollarda da olduğunu biliyoruz) ateşin yine bizzat ateş kaynağıyla söndürülmesine getirilen yasak olarak okunabilir, fallik öğeleri daha da açarsak, ateşin yine ateş kaynağıyla söndürülmesi eril (= etkin) kamışın başka bir eril kamış ile sulanması yani eşcinsellik olarak görebiliriz, ki Freud da aynı yere vararak, ateşe işeme yasağını eşcinsellik yasağı olarak okuyor (“ateşi kendi suyuyla söndürme girişimi ilkel insan için bir başkasının penisiyle haz verici bir mücadele anlamına gelir.” A.e, s.241). Ensest ya da eşcinsellik yasağı, tıpkı ateşin dinsel anlamda Zeus’un tekelinde kalması gerekliliği gibi, sadece insan için geçerlidir.

Freud’un Prometheus’un ceza olarak yenen karaciğerinin sabah yeniden yaratılıp akşam yeniden yenmesi durumunu ve “yanarak kül olan ama daha sonra tekrar tazelenen ve bu özelliğiyle akşam gün batımından önce güçlenen ve güneş battıktan sonra tekrar uyanan” Anka Kuşu öyküsünü birlikte değerlendirip, her ikisini de penisin uyanıp sonra yeniden sönmesi durumuna benzetir. Mitlerdeki sonsuz doğup batma ya da sönme durumunu yani devirdaimi “doyumla sönen libidinal arzuların tazelenişi” olarak okuyan Freud daha sonra Hercules’in Lerna yılanının başını kestikçe, onda yeni bir baş çıkması durumunu da bu iki öyküye ekler, bana şaşırtıcı gelense, Lerna yılanını bu şekilde öldüremeyeceğini anlayan Hercules’in yılanın artık başını kesmeyip onun boynunu ateşle dağlamasıdır yani Freudyen okumaya göre (Freud bunu doğrudan söylemez, ben bu çıkarımı yapıyorum) tutkuların zincirlenmesi ya da ateşe / kül halindeki ateşe işeme yasağında olduğu gibi, eşcinsellik yasağının kendisidir. Daha da ilginç olan unsur ise Freud’un da değindiği gibi, Hercules’in zincirlenmiş Prometheus’u kurtaran kahraman olmasıdır, Hercules ki, Zeus’un oğluydu, dolayısıyla babanın zincirlediğini oğul çözmüş oluyor, burada da babayla girişilen rekabete vurgu yapılabilir.

Ayrıca Prometheus insanlara ateşi “söndürmemeleri” koşuluyla verirken, Hercules insanlara “felakete neden olacağını anladıklarında ateşi söndürebileceklerini” söylemiştir, bu da Freud’un gözünde uygarlığın farklı iki evresini gösteren bir durumdur, ilk evrede henüz ateş (sanat, teknoloji, bilim?) kontrol altına alınamamıştır, oysa ikinci evrede ateş kontrol altına alınmakla birlikte arttırılabilmiş, genişletebilmiş, söndürülebilmiş ya da yeniden yaratılabilmiştir.

Penisin iki işlevi vardır, işemek ve döllemek. Freud ilkine su denirse, ikincisine ateş denilebileceğini de düşünür, yani birbirine zıt iki niteliği vardır: Döllemeye hazırlanan erekte olmuş penis yani ateş su çıkaracak durumda değildir, aksi durumda da, işeyen penis dölleyecek durumda değildir. O halde “kamıştaki ateş” fikrini bu zıt işlevlerin varlığından ötürü eşcinsellik temasıyla değerlendiremeyebiliriz Freud’a göre, ateşin söndürülmesinde aslında başka bir erkeğin bir erkeğin ateşini söndürmesi değil, bir erkeğin kendi ateşini söndürmesi (erekte durumdan işeme durumuna geçmesi) söz konusudur.

Bu zıtlık durumuyla ilgili olarak Sir James Frazer’ın meşhur The Golden Bough‘ında verdiği örnekleri düşünelim (1993 tarihli Wordsworth Reference edisyonunda, s.64’ten itibaren), Araplarda ve bazı kavimlerde (örneğin Sulka kavmi) “yağmuru durdurmak için ateş yakma” adeti vardır. Aynı yerde Frazer Telugu kavminin “<yağmur esnasında> yağmura göstermek üzere elinde yanan bir ağaç dalı / odun taşıyan çıplak bir kızı ormana gönderdiğini”, keza Kuzey Avustralya’daki Anula kavmi mensuplarının da yağmuru odun yakarak geri püskürtebileceklerini düşündüğünü söyler.

Şimdi, bunca açıklamadan sonra, yukarıda verdiğim ateşle ilgili olan Türkçe deyim ve atasözlerini bir kere daha okuyun. Farklı bir şey düşündürüyorlar mı?

3 comments on “Prometheus’un kamıştaki ateşi ya da fallik sembol

  1. Geri bildirim: Django Unchained ya da Προμηθεὺς Λυόμενος « jimi the kewl resmi blog! (C. Cengiz Çevik)

  2. Geri bildirim: Hecuba’nın rüyası üzerine | jimi the kewl resmi blog! (C. Cengiz Çevik)

  3. ali rifat gülpınar
    05/11/2018

    ÇAyını yapıp içmenizi tavsiye etmem. Nitekim bazı türleri (özellikle mitolojide adı geçen tür) zehirli olabiliyor.

Yorum bırakın