Dr. C. Cengiz Çevik (Klasik Filolog) – Blog

Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.

Petronius’un / Trimalchio’nun Yemek Masası

Satyrica’nın Yazarı Olarak Petronius

Titus Petronius Niger Arbiter ya da kısaca Petronius, Latin Edebiyatı’nın, kişiliği hakkında az bilgiye sahip olduğumuz ancak kendisine atfedilen roman türündeki eserinden ötürü fazlasıyla önem arz eden biridir. Tarihsel kişiliğini bir muamma olmaktan çıkaran edebî ve arkeolojik bulguları kısaca sıralayalım:

(a)    Roma’nın büyük tarihçilerinden Tacitus, Annales 16.17-20’de Gaius önadlı bir Petronius’tan söz eder.

(b)   Yaşlı Plinius, Naturalis Historia 37.20’de ve Plutarchus, Morales 60d’de aynı kişiden Titus önadıyla bahseder.

(c)    Herculaneum’da bulunmuş olan bazı tabletlerde Titus Petronius Niger adındaki birinin consul olduğundan söz edilir.

(d)   Ephesus’ta bulunmuş başka bir belgeye göreyse Publius Petronius Niger adındaki biri İ.S. 62 yılının Temmuz ayında consul atanmıştır (consul suffectus).

Elimizdeki bu belgelerde geçen bilgilerin hepsi aslında tek bir kişiyle ilgilidir. Bu aktarımlardan özellikle de ilki Petronius’un kimliği ve yaşamı hakkında bize aydınlatıcı bilgiler verir. Tacitus, Petronius’tan “arbiter eloquentiae” yani “zevkin bakanı/sorumlusu” olarak söz etmiştir, dolayısıyla adındaki “Arbiter ifadesi aileden gelen resmi soyadı değil, onun zevk ve güzellik yargıcı olarak elde ettiği takma bir addır.”[1] –Bazı yorumculara göre– Massilia’da (Marsilya) doğmuş olup Roma’da eğitim gören[2] ve sırasıyla Bithynia’da proconsul, kısa süre sonra da consul olarak İmparator Nero’nun yakın çevresine giren ve burada onun “zevk bakanı” olarak anılan Petronius’un, bana kalırsa, bu takma adını doğuran karakteri ve kariyer hayatı ile Latin Edebiyatı’nda kendisine bir yer açan, roman türündeki eseri Satyrica’da öne çıkan abartılı zevk ve safahat sahneleri arasında bir paralellik vardır. Gerçekten de Tacitus’un da aktardığı gibi, “gündüzlerini uykuyla, gecelerini ise işi başında ve yaşamın zevklerini tüketerek geçiren”[3] ya da imparatorun bizatihi eğlenceden sorumlu bakanı olan Petronius’un, kaleme aldığı Satyrica’da, yaşadığı dönemin (ahlak amacı güderek ya da gütmeyerek) Roma’sındaki zevke ve sefahate düşkün insanların kimileyin gülünç, kimileyin de rahatsız edici yaşamlarını betimliyor görünür. Rüşvet de dahil olmak üzere, ülkedeki tüm ticarî usulsüzlükleri önleyebilecek en iyi bakanın, onları yapmayı en iyi beceren (becermiş olan) kişi olacağı yönündeki inanç gibi, Roma’nın zevk kusurlarını en iyi betimleyecek olan yazar da onları en iyi bilen ya da deneyimlemiş olan kişi yani kendi döneminde Petronius olmalıdır.

İmparatorun yakın çevresinde yer almak yazar-çizer takımı için hep riskli olmuştur Roma’da. Bu durum Petronius için de geçerlidir. Saraydaki ziyafet ve şölenleri tertip eden, zevkleri düzenleyen sorumluyken, İ.S. 65 yılındaki imparatora dönük Piso tertibine katılmış olan Scaevinus Memor’la olan arkadaşlığından ötürü, adı birden isyancıya çıkmıştır, zaten hâlihazırda sarayın önde gelenlerinden olan Tigellinus’un kıskançlığını üzerine çekmiş olan Petronius için, Nero tarafından ölüm cezasına çarptırılması kaçınılmaz olmuştur.

İmparator Nero ölüm cezası verince, Petronius dönemin “gözde” ölüm cezası uygulamalarından olan bilekleri kesip “zevk verecek şekilde ve acısız” ölmeyi tercih etmiştir. Damarlarındaki kan yavaş yavaş dışarıya akıp dururken, Petronius “ciddi konuları değil de, arkadaşlarının uçarılıklarını onların ağzından dizeler halinde dinlemiş, konuşup şakalaşmış, yemek yemiş, hatta arada uyumuştur. Damarlarını bir ara diktirmiş, sonra yeniden açtırmıştır; imparatora yaltaklanma dolu ve alışılmış bir vasiyet değil de, kendine özgü başlıklar altında imparatorun çapkınlıklarını anlatan bir belgeyi yüzüğüyle mühürleyip Nero’ya yollamıştır.”[4] Tacitus’a göre, Petronius vasiyetinde yetişkin delikanlıların ve kadınların adları altında, imparatorun yüz kızartıcı ayıplarını ve herbir cinsel ilişkiye getirdiği yeniliği baştan sona yazmıştır (Annales 16.19). Anlaşılıyor ki, Petronius’ta öne çıkan zevk düşkünlüğü ya da ihtisası, o ölürken bile kendini gösterecek kadar baskındır.

Petronius’un Yemek Masası

Yukarıda “Satyrica’da abartılı zevk ve safahat sahnelerinin öne çıktığından [ya da çıkarıldığından]” bahsetmiştik. Eserde anlatılan hikâyenin temelinde, çalışmadan sadece çalan, zenginliğe ve zenginlere dalkavukluk yapan, düzenbazlığa bulaşan ve cinselliği ticarete dökmüş Encolpius ile arkadaşlarının “zevk ve sefahat” düzleminde yaşadıkları yatar. Elimize tümüyle değil de, fragmanlar halinde ulaşan ve büyük bir kısmı kayıp olan bu eser 9 kısımdan oluşmaktadır:

(1-6 bölümler arası) Retorik / eğitimin çöküşü üzerine bir tartışma; (7-11) Fragmanlar halinde üçlü aşk çekişmesi; (12-15) Çalınan pelerinler ve altın paralar; (16-26) Priapus rahibesi olan Quartilla ile cinsel ilişki; (26-78) Trimalchio’nun yemeği; (79-99) Şair Eumolpus’un Ascyltus yerine aşk üçlüsüne dahil olması; (100-115) Lichas’ın gemisi ve gemi kazası (Güney İtalya); (116-124) Croton’a yolculuk, Eumolpus’un destanı; (125-141) Eserin kahramanlarının miraskovalayıcıları (captatores) tarafından rahatsız edilmesi.

Bu bölümlerin en uzunu ve en renklisi olan Trimalchio’nun yemeği (Trimalchionis cena), dönemin Roma’sındaki “zevk ve sefahatin” görgüsüzlükle bir araya geldiğinde ortaya çıkardığı çarpık görüntüyü gözler önüne serer. Bu bölümde ihtisası “zevk ve sefahat” olan Petronius, okuyucuları, belki kendisini, belki İmparatoru simgeleyen; belki de dönemin yerilesi tüm görgüsüzlerinin ortalamasını veren soyut bir figür olarak, Trimalchio adında zengin bir adamın verdiği şölene davet eder. Eserdeki kurguya göreyse şair Agamemnon Encolpius ve arkadaşlarını aynı şölene davet eder. Kurgudaki üç kahraman, ilkin şölendeki yemek odasına 30. Bölümde girer. Şimdi “zevke ve sefahate” düşkün olan Petronius’un burada betimlediği yemek odasını ve yemek masasını inceleyelim:

Trimalchio’nun kibri ve gösterişliliği, kurgunun kahramanları yemek masasına geçmeden önce hamamda yıkanırken kendisini gösterir. Üç masör “kokulu yağlar sürünmüş olup, en yumuşak yünden dokunmuş örtülerle kurulanan”[5] Trimalchio’nun sağlığına Falernum şarabı içer, bu, şölen öncesinde Trimalchio’nun etrafındaki dalkavukları gösteren önemli bir sahnedir.

Trimalchio’nun şöleni, mitolojideki yüce tanrılarla ilişkilendirildiği resim ve tasvirlerle süslü olan evindeki gösterişli bir odada gerçekleşir. Bu oda “bir aile babasının yemek odası gibi değil de, pandomim korosu gibidir”,[6] zira konuklara istedikleri yemekleri getiren köleler bu işi şarkı söyleyerek yapar. Başka deyişle şarkılı, türkülü bir eğlenceye dönüşür şölen.

Konukların, “[görgüsüzlükten kaynaklanan] yeni modaya göre” Trimalchio’dan önce yerleştiği yemek masasına ilkin “büyük bir tabağın içinde heybeli bir Corinthus sıpası getirilir, heybenin bir tarafında yeşil (olivaalba), diğer tarafında siyah zeytin (olivanigra) vardır. Üzerindeki iki tabak sıpayı örter, bu tabakların kenarına Trimalchio’nun adı ve gümüşün ağırlığı kazınmıştır. İki tabağı birbirine tutturan küçük köprülerin üzerinde bal ve haşhaş tohumuna batırılmış (glires melle ac papavere sparsos), ufak sincaba benzeyen kakırcalar vardır. Gümüş bir ızgaranın üzerinde kaynamakta olan soslar (tomaculum) durur, ızgaranın altında da Suriye erikleri (Syriacum prunum) ve nar taneleri (Punici mali granum) vardır.”[7] Bu noktada dikkat çeken husus, Trimalchio’nun, -yemek masasına gelip dönemin bu tür bir araya gelişlerde sergilenen eğlence anlayışını yansıtan birtakım küçük oyunlarına katıldıktan sonra- her konuğuna “eşit ebatta” küçük bir masa tahsis etmesidir, bu sayede “küçük ve pis” köleler konukları rahatsız etmeyecektir.

“Ağızları alçıyla özene bezene kapatılmış camdan amforalar çok geçmeden içeri getirilir, bunların boğaz kısmında OPIMIUS’UN 100 YILLIK FALERNUM ŞARABI yazılı etiketler vardır.”[8] Bu şarapların yüz yıllık olması Trimalchio’ya (ya da yazar olarak Petronius’un kendisine), konuklarına ([Petronius’un] okurlarına) yaşamdaki zevkleri tatmaları yönünde bir nasihat verme ve büyük bir otorite gibi konuşma imkânı tanır: “Şarap insan denen yaratıktan daha çok yaşıyor, bu yüzden sünger gibi içelim. Şarap hayattır.”[9] Trimalchio bununla yetinmez, kölelerine getirttiği gümüş bir insan iskeletini masaya fırlatıp üzerine bir de şiir okur:

Ey biz sefiller, nasıl da kocaman bir hiç insan denilen yaratık,

Hepimiz işte bu iskelet gibi olacağız, Orcus bizi alınca yanına

O halde yaşayalım, keyfimiz yerine geldikçe.[10]

Bu şiirin ardından içinde astrolojik işaretlerin bulunduğu bir yiyecek tabağı getirilir:

“Yuvarlak servis tepsisinde düzgün bir daire biçiminde dizilmiş on iki burç vardır, bunların üzerine, aşçı, konuya has, uygun bir yiyecek yerleştirmiştir. Koç burcunun üzerine koç kafasına benzeyen nohut (cicer), boğa burcunun üzerine bir parça sığır eti (bubulae frustum), ikizler burcunun üzerine bir çift böbrek ve testis (testiculus et rienes), yengeç burcunun üzerine bir çelenk (corona), aslan burcunun üzerine Afrika inciri (ficus Africana), başak burcunun üzerine dişi bir domuzun üreme organı (sterilicula), terazi burcunun üzerine bir kefesinde çörek (scriblita), öbüründe kek (placenta) bulunan bir terazi, akrep burcunun üzerine ufak bir deniz balığı (pisciculus marinus), yay burcunun üzerine gözleri keskin bir balık (oclopeta), oğlak burcunun üzerine küçük bir karides (locusta marina), kova burcunun üzerine bir kaz (anser), balık burcunun üzerine de iki tekir balığı (piscis mullus). Ortada ise bal peteğinin altında, otlarla birlikte çıkarılmış bir toprak parçası vardır. Bu arada Mısırlı bir çocuk elindeki gümüş ızgaradan ekmek (panis) dağıtır.”[11]

Daha sonra dört dansçı müzik eşliğinde koşarak gelir ve servis tabağının üst kısmını alıp gider, alttan çıkan başka bir servis tabağı çıkarır, bunun içinde semiz kuşlarla dişi bir domuzun yağlı karın kısmı, ortada ise tüylü kanatlarla süslenmiş Pegasus’a benzeyen bir tavşan (lepor) vardır. Dahası, servis tabağının köşelerinde dört adet Marsyas heykelciği bulunur, bunların karnından biberli bir sos, tabaktaki balıkların üzerine akar. Bu son yemekler hem Trimalchio’nun, hem de konukların hoşuna gider. Trimalchio 39. Bölümde yukarıdaki serviste yer alan burçlarla ilgili olarak, bu konuda uzman biriymiş gibi, açıklama yapmaya girişir; bu girişimden önce “yemek yerken edebiyatı hatırlamak gerektiğini”[12] söyler.

Daha sonra bir servis tabağı daha gelir:

“Bu servis tabağına başında özgürlük şapkasıyla kocaman bir yaban domuzu (aper) yerleştirilmişti ve dişlerinden palmiye liflerinden dokunmuş iki ufak sepet sarkıyordu, biri kuru hurmayla, diğeri taze hurmayla doluydu. Çevresinde ise daha küçük olan sert ekmekten yapılmış ve sanki annelerinin memelerine yapışmış gibi duran yavru domuzlar vardı, o halde ortadaki dişi bir domuz olmalıydı… bir adam avcı bıçağını çekip domuzun karnına sapladı, içinden ardıç kuşları çıktı… Trimalchio herkese birer kuş verilmesini buyurdu… Çocuklar zaman kaybetmeden domuzun dişlerinden sarkan küçük sepetlere koştular, kuru ve taze hurmaları konuklara dağıttılar.”[13]

Gösterişli yiyecekler ile onlara eşlik eden gösterişli davranışların önü kesilmez, sadece Trimalchio değil, konuklardan bazıları da, sarhoşluğun da etkisiyle, büyük laf etmeye çalışır, örneğin bir ara konuklardan Dama “Gün bir hiçtir,” der ve ekler “Sen dolaşırken, akşam oluverir. Bunun için, yatak odasından çıkıp dosdoğru yemek odasına gitmenden daha iyisi yoktur. Dışarıda kuru soğuk var. Hamamda bile zor ısındım. Ama sıcak bir içecek insanın içini ısıtıverir. Çok içmişim, sarhoş oldum sanırım. Şarap çarptı beni.”[14]

  Bir sonraki sahnede Trimalchio yemek odasına, aşçıyla birlikte üç beyaz domuz getirerek onunla kısa bir diyaloğa girerek onun üzerindeki hâkimiyetini konuklara göstermeye çalışır (47), aşçı keseceği domuzla birlikte çıkar. Aynı ve bir sonraki bölümde Trimalchio şarap satın almadığını, evindeki tüm şarapların Roma dışındaki –o ana dek iç görmediği– çiftliğinde üretildiğini söyler, devamında Sicilya’yı da bütünüyle toprakları arasına katmak istediğini söyleyen Trimalchio toprakları hakkında böbürlenme şansına da erişir. Bu arada aşçının az evvel kesip pişirmeye götürdüğü domuz getirilir, ancak aşçı tarafından içi temizlenmediği anlaşılınca, Trimalchio aşçıyı çağırtır ve herkesin önünde tam cezalandıracakken, konukların ısrarı üzerine onu affederek ondan herkesin gözü önünde domuzu parçalamasını ister, bunun üzerine aşçı domuzu parçalamaya girişir ve domuzun içinden sosisler, salamlar dökülür (50). Yemeği şölene ya da bir tür oyuna dönüştüren bu sahne, Petronius’un genel olarak yaşadığı dönemdeki Romalı görgüsüzlerin yemek fasıllarını eleştirme amacında olduğunu gösterebileceği gibi, sarayda tanık olduğu görgüsüzlükleri resmetmek istediği de düşünülebilir.

Kurgunun devamında Trimalchio yine Falernum şarabı ister:

Ummadığın, ters bir şey oluverir…

Üzerimizde Talih, işlerimizi yönetir.

Hey çocuk, bize Falernum şarabı getir![15]

Daha sonra yine yemeklerin geldiğini görürüz. Bu sefer servis tabağında besili tavuklar ve kaz yumurtaları (ova anserina) vardır,[16] bu, ızgarada salyangozla (cochlea)[17] birlikte şölenin son yemeği olmakla birlikte yerini tatlılara bırakır: “Hamurdan yapılmış ve içine kuru üzümle fındık doldurulmuş ardıç biçimindeki (turdus) tatlılar ve denizkestanesine benzetilmek için üzerine diken saplanmış olan ayvalar.”[18]

Sonuç

Bütün olarak baktığımızda Trimalchionis Cena Yunan yazınında gördüğümüz, sanat, edebiyat ve felsefe konulu konuşmaların, tartışmaların yapıldığı, Platon’un ve Xenophon’un Symposium’larının bir parodisidir, adı geçen şölenler ne kadar ciddi konuların tartışıldığı yerler ise, Trimalchino’nun şöleni ise o kadar eğlencenin, hayvansı güdülere seslenen hazzın ve kaba kültürün esiridir. Konukların çoğu ayyaş ve bilgi mağrurudur, konuşmaları kaba ve günlük Latinceye özgü olmakla beraber, para ve mal mülkle,[19] kadınlarla, geçmişte yenilen ya da şölende yenilmekte olan yiyeceklerle ilgilidir.

Öğünler ve yiyecekler sosyal statünün göstergesidir. Yunan-Roma toplumunda da kiminle, ne yediğiniz önemlidir. Zengin sofralar ve nadir bulunan pahalı yiyecekler kişisel zenginliğin göstergesidir.[20] Trimalchio da en aşağı sınıflardan yukarı yükselmiş olmanın ağırlığını kaldıramamış bir tip olduğunu, zenginliğinin az yukarıda bahsettiğimiz göstergelerini aşırı bir biçimde sergileyerek açığa vurur, bu, Petronius’un Satyricon’undaki Trimalchionis Cena başlığıyla anılan bu bölümün esasını teşkil eder. Dolayısıyla şölenin hazırlayıcısı ve ev sahibi olarak şölendeki yiyeceklerin gösterişli ya da abartılı olması da, onun sosyal statüsü ile karakteri arasındaki çelişkiyle veyahut Petronius’un nazarında eleştirilesi olan görgüsüz Romalı zenginlerin, sonradan görmüşlerin bir ortalaması olmasıyla alakalıdır.

Felsefî arka plana baktığımızda, Horatius’un (bkz. http://goo.gl/aUBCn) şiirlerinde karşılaştığımız Carpe diem düsturuyla özetlenebilecek olan yaşamın keyfini sürebilme anlayışı Trimalchionis Cena’da tam ters şekliyle görünür, zira burada yine yaşamın keyfini sürmek ön plandadır, ancak bunun, azla yetinerek değil, aksine gösterişli yaşayarak mümkün olduğu düşünülür. Doğaldır ki, bu farklılık yemek sofrasına da yansır. Horatius salt güzel görünüyor diye tavus kuşunu, tavuğa tercih eden görgüsüzleri eleştirirken (Saturae 2.2), Trimalchio aksine yemek masasındaki gösterişe önem verir (örneğin, büyük bir tabağın içinde getirilen, bir heybesinde yeşil, diğer heybesinde siyah zeytin bulunan Corinthus sıpası [31]; servis tepsisinde düzgün bir daire biçiminde dizilmiş on iki burca has on iki yiyecek [35]).

Horatius sadece doymayı yaşamın keyfinden sayarken, Trimalchio (ve elbette şölenindeki konukları) doymak bilmez karakterini adeta gösterişle doyurmaya çalışır, dolayısıyla Trimalchio’nun aşçısına hazırlattığı içi temizlenmemiş “görünen” domuzun tüm konukların gözü önünde karnının yarılması sonucunda içindeki sosis ve salamların dökülmesi bu şöleni “görsel şölen”e çeviren bir unsur olmakla birlikte, yemeğin, Horatius’un yemeğinden farklı olarak, sadece fiziksel doyumun değil, aynı zamanda psikolojik doyumun da aracı olduğunu gösterir. Trimalchio ve konukları, midesinden ziyade gözlerini doyurmaya çalışır. Yiyecek ve içeceklerin değeri de yine bunun göstergesidir: Horatius Falernum ve Formia şaraplarını pahalı ve lüks (Maecenas’a uygun) görüp reddederken (Carmina 1.20), Trimalchio Opimius’un 100 yıllık Falernum şarabını konuklarına sunup psikolojik açıdan bir otorite kimliği kazanarak şarap ve insan yaşamına ilişkin konuşma yapar, “şarap hayattır” gibi şiirsel nitelikli az ama öz sözler sarf eder.

Filolog Conte’un da bildirdiği gibi, Trimalchio sadece kendi topraklarından getirttiği yiyecek ve içecekleriyle böbürlenmenin doruğunu yaşar, zira getirdiği yiyecekler Güney İtalya’dan Afrika’ya kadar uzanır, bu da yiyecek skalasının / çeşitliliğinin imparatorluk sınırlarıyla belirlendiğini gösterir.[21] Oysa Horatius’un yemek sofrası gayet sadedir, iki yemek sofrası arasındaki fark, Cumhuriyet’in sonu, imparatorluğun başlangıç dönemi Roma’sının her şeyde orta yolu salık veren yoksul bir şairinin sosyo-kültürel çevresiyle, İmparatorluk dönemi Roma’sındaki bir sonradan görmenin sosyo-kültürel çevresi arasındaki farkı yansıtır. Eriştiği ve elde ettiği toprakların ve kozmopolit kimliğini meydana getiren insan çeşitliliğinin Roma’nın önde gelen yüzlerini değiştirdiği düşünülürse, yemek sofralarının da aynı nedenden ötürü değiştiğini düşünmek de mümkündür.

Her ne kadar Horatius, ideal Romalı çiftçisi olarak Ofellus’u gösterirken, kendi dönemindeki Trimalchio prototiplerini eleştiriyor olabilirse de (yani onun döneminde de Trimalchio’lar var idiyse de), neticede mukaddesatçı cumhuriyet ideallerinin henüz tümüyle yitirilmediği bir döneme tanıklık ettiği için, idealize ettiği değerleri (örneği “azla yetinme” erdemi) belirli ölçüde yaşamına aksettirebiliyordu, buna karşın Trimalchio, Petronius’un satirik eserinde tam anlamıyla bozulmuş bir dünyanın sık görülen tiplerinden biri olarak ideallerin artık kesinlikle yaşama aksettirilemediğini gösteriyor olabilir. Kısacası Horatius geçmişte kalan ideallerin kırıntılarını şiirine meze edip, özellikle de yergilerinde Trimalchio’nun dönemini öngörüyor gibidir, bu dönemin ne denli bozulmuş olduğunu görmek için Trimalchio’nun mezar taşına yazdırmak istediği (okuyunca da karısı Fortunata’yı, konuklarını ve kölelerini gözyaşına boğduğu) yazıya bakmak yeterlidir:

Maecenas’ın azatlısı C. Pompeius Trimalchio burada dinleniyor. Augustus’un Rahiplik görevine habersizce atandı. Roma’daki kamu görevlerine seçilebilmesine rağmen, istemedi. İnançlı, güçlü, güvenilir bir adam olarak sıfırdan başlayıp ardında otuz milyon sestertius bırakmıştır, hiçbir zaman bir filozofun derslerini dinlememiştir. Sağlıcakla kal: Sen de.[22]


[1] Petronius, Satyricon, Çev. F. Gül Özaktürk, Dost Kitabevi Yayınları, 2003, “Çevirmenin Sunuşu”, s.8.

[2] Charles Anthon, A Classical Dictionary (Containing an Account of the Principal Proper Names Mentioned in Ancient Authors… Greeks and Romans), Harper & Brothers, New York 1851.

[3] Tacitus, Annales 16.18: “illi dies per somnium, nox officiis et oblectamentis vitae transigebatur.”

[4] F. Gül Özaktürk, a.g.e., s.8-9.

[5] Satyrica 28: “Iam Trimalchio unguento perfusus tergebatur, non linteis, sed palliis ex lana mollissima factis.”

[6] Satyrica 31: “pantomimi chorum, non patris familiae triclinium”

[7] Satyrica 31: “Ceterum in promulsidari asellus erat Corinthius cum bisaccio positus, qui habebat olivas in altera parte albas, in altera nigras. Tegebant asellum duae lances, in quarum marginibus nomen Trimalchionis inscriptum erat et argenti pondus. Ponticuli etiam ferruminati sustinebant glires melle ac papavere sparsos. Fuerunt et tomacula supra craticulam argenteam ferventia posita et infra craticulam Syriaca pruna cum granis Punici mali.”

[8] Satyrica 34: “Statim allatae sunt amphorae vitreae diligenter gypsatae, quarum in cervicibus pittacia erant affixa cum hoc titulo: FALERNVM OPIMIANVM ANNORVM CENTVM.”

[9] Satyrica 34: “‘Eheu’, inquit, ‘ergo diutius vivit vinum quam homuncio. Quare tangomenas faciamus. Vita vinum est.’”

[10] Satyrica 34: “Eheu nos miseros, quam totus homuncio nil est,

Sic erimus cuncti, postquam nos auferet Orcus.

Ergo vivamus, dum licet esse bene.”

[11] Satyrica 35: “Laudationem ferculum est insecutum plane non pro expectatione magnum, novitas tamen omnium convertit oculos. Rotundum enim repositorium duodecim habebat signa in orbe disposita, super quae proprium convenientemque materiae structor imposuerat cibum: super arietem cicer arietinum, super taurum bubulae frustum, super geminos testiculos ac rienes, super cancrum coronam, super leonem ficum Africanam, super virginem steriliculam, super libram stateram in cuius altera parte scriblita erat, in altera placenta, super scorpionem pisciculum marinum, super sagittarium oclopetam, super capricornum locustam marinam, super aquarium anserem, super pisces duos mullos. In medio autem caespes cum herbis excisus favum sustinebat. Circumferebat Aegyptius puer clibano argenteo panem.”

[12] Satyrica 39: “Oportet etiam inter cenandum philologiam nosse.”

[13] Satyrica 40: “Secutum est hos repositorium, in quo positus erat primae magnitudinis aper, et quidem pilleatus, e cuius dentibus sportellae dependebant duae palmulis textae, altera caryatis, altera thebaicis repleta. Circa autem minores porcelli ex coptoplacentis facti, quasi uberibus imminerent, scrofam esse positam significabant. Et hi quidem apophoreti fuerunt…  latus apri vehementer percussit, ex cuius plaga turdi evolaverunt. Parati aucupes cum harundinibus fuerunt, et eos circa triclinium volitantes momento exceperunt. Inde cum suum cuique iussisset referri,… Statim pueri ad sportellas accesserunt quae pendebant e dentibus, thebaicasque et caryatas ad numerum divisere cenantibus.”

[14] Satyrica 41: “Dies, inquit, nihil est. Dum versas te, nox fit. Itaque nihil est melius quam de cubiculo recta in triclinium ire. Et mundum frigus habuimus. Vix me balneus calfecit. Tamen calda potio vestiarius est. Staminatas duxi, et plane matus sum. Vinus mihi in cerebrum abiit.”

[15] Satyrica 54: “Quod non expectes, ex transverso fit…

-et supra nos Fortuna negotia curat.

quare da nobis vina Falerna, puer.”

[16] Satyrica 65.

[17] Satyrica 70.

[18] Satyrica 69: “turdi siliginei uvis passis nucibusque farsi. Insecuta sunt Cydonia etiam mala spinis confixa, ut echinos efficerent.”

[19] P. Scott Fitzgerald, Trimalchio. An Early Version of The Great Gatsby, Cambridge University Press, 2002, s.190.

[20] P. D. Gooch, Dangerous food: I Corinthians 8-10 in its context, Wilfrid Laurier University Press, 1993, s.38.

[21] J. Wilkins – S. Hill, Food in the Ancient World, Wiley-Blackwell, 2006, s.269.

[22] Satyrica 71: “C. POMPEIVS TRIMALCHIO MAECENATIANVS HIC REQVIESCIT. HVIC SEVIRATVS ABSENTI DECRETVS EST. CVM POSSET IN OMNIBVS DECVRIIS ROMAE ESSE TAMEN NOLVIT. PIVS FORTIS FIDELIS EX PARVO CREVIT SESTERTIVM RELIQVIT TRECENTIES. NEC VNQVAM PHILOSOPHVM AVDIVIT. VALE: ET TV”

1 comments on “Petronius’un / Trimalchio’nun Yemek Masası

  1. Geri bildirim: Roma Yunan’ın ahlaksızlığını alınca… « jimi the kewl resmi blog! (C. Cengiz Çevik)

Yorum bırakın