Dr. C. Cengiz Çevik (Klasik Filolog) – Blog

Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.

Arrival ama ne için? (spoiler içerir)

Devletin bir dilbilimciden, yeryüzüne inen uzaylıların dilinin çözülmesi için yardım istiyor olması, bizim gibi filolog olmaya çalışanlar için ilgi çekici bir durum. Melike‘yle birlikte Arrival adlı filmi bu yüzden görmek istedik.

Bu kısa yazıda bu film ile ilgili spoiler içeren birtakım tespitler yer alabilir, izlememiş ya da izleyecek olanlar yazının bundan sonrasını okumasa iyi olur.  Yazı filmi izleyenlere sesleniyor.

Öncelikle film uzay ve evrene ilişkin ne, nasıl, niçin ve ne zaman minvalindeki büyük soruları cevaplandırma amacında değil, sadece yerleşik ve çizgisel zaman anlayışımıza ilişkin tatmin edici gerekçeler ve nedenler sunmayan, olumsuzlayıcı bir açıklama getiriyor. Açıkçası bunu, kurgu deyip geçiyorum. Beni asıl ilgilendiren, böyle bir öyküde esas karakterin dilbilimci olmasıdır. Trailer’ı izleyip öyküsüne dair bilgi edindiğimde beklentim şuydu: uzaylılar yeryüzüne indiyse, anlaşılmayan bir dilde konuşuyorlarsa ve devlet dilbilimciden yardım istediyse, dilbilimcinin dilbilimsel yöntem ve hüner aracılığıyla dili çözmesi.

arrivalŞüphesiz ki, bu belki de ilk defa bir dilbilimciyi ciddi anlamda bir film kahramanına dönüştürecek (“In ‘Arrival,’ a Linguist is a Movie Hero“) ve cool gösterecekti (“It’s all in the wording: ‘Arrival’ raises profile of linguists, making them almost cool“) ama gösteremedi, çoğunlukla dilbilimciye ihtiyaç duyulmayan basit mantıksal iletişim yöntemleri ve bilgisayar yazılımları ile malum ziyaretçilerin dili çözüldü.

“Çözüldü” derken, bu çözülmenin hangi sorunumuza derman olduğu şüpheli.

Dilbilimcinin kafasındaki kişisel ve ailevi zaman karmaşası dışında, yeryüzündeki farklı ülkeler olarak kendini gösteren farklı güç odaklarının içe kapanma ve uluslararası güvenlikçi politik çatışma eğilimine dikkat çekilmiş oluyor. Bana kalırsa filmdeki ciddiye alınabilir olan tek dilbilimsel unsur da bu noktada beliriyor: bir dilbilimsel teori olarak vurgulanan “dilimiz düşüncelerimizi etkiliyor” iddiası tüm sorunların kaynağı olarak evrensel bir dil kullanmadığımız iddiasına eklemleniyor.

Bu bağlamda insanoğlunun, kendisine uzaylıların bir armağanı olarak evrensel bir birlik imkanı sunulduğunda bile farklılıklar nezdinde ayrışarak bölünebildiği anlatılıyor. Ortaçağ universalizmi yani evrenselciliğinde gördüğümüz teolojik olarak Tanrı’nın kapsayıcı birleştiriciliğinde bütünleşme temasının izlerini görüyoruz: Bütünleşmeye engel olan, parçaların temelde kendi güvenlikleri ya da iktidarları için profan ayrışmayı tercih etmeleridir. Bütünün çıkarını ikinci plana atma eğilimi diyelim buna.

Nitekim filmde de malum uzay araçlarının indiği farklı ülkeler kendilerini korumak için yani güvenlik gerekçesiyle ortak tehdide karşı, tam ters bir tavır beklenirken, ayrışmayı ve diğerleriyle bilgi paylaşımını kesmeyi tercih ediyor. Ulusal güvenlik konusu öyle baskın ki, film boyunca uzaylı bilinmezliğinin ve tehdidinin esas muhattabının askerler olduğu görülüyor, devlet asker üniformasıyla ve generallerin kararlarıyla var oluyor. Mevcut uluslararası terör salgını ve sivil politikacıların toplumların güvenliğini sağlamadaki beceriksizlikleri, politik ve ekonomik çıkar uğruna teröre göz yummaları düşünüldüğünde, filmin bu açıdan günümüze bir pencere açtığı varsayılabilir.

Başka okumalar da mümkün, bir çırpıda aklıma gelenleri paylaştım. Filmi özellikle de üniversitede dilbilim bölümüne kaydolan ama hala anne-babasını, işe yarar bir şey yaptığına ve yapacağına ikna edemeyen öğrencilere tavsiye ederim, anne-babalarıyla izlemeleri koşuluyla tabi.

 

Yorum bırakın

Information

This entry was posted on 14/11/2016 by in Başka birtakım hassasiyetler and tagged , , , .