Dr. C. Cengiz Çevik (Klasik Filolog) – Blog

Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.

>"Bilim Sadece Bilim İçin" ve Avamın Eleştirisinden Çekinmeye Dair Veriler: Copernicus, Kant ve diğerleri

>

Copernicus ve Yeniçağ Astronomisi’ne dair mühim üstatlardan Edward Rosen’in makalelerinden genel bir özete, dönemin bir fotoğrafına ulaşabiliyoruz. Özellikle de Copernicus’a dair olan makalelerinde… Örneğin “Copernicus’ Attitude Toward the Common People“, “The Authentic Title of Copernicus’s Major Work“, “Was Copernicus’ Revolutions Approved by the Pope?“, “Was Copernicus A Neoplatonist?” vs. Bu makalelerinden ilkindeki giriş paragrafını paylaşmak istiyorum; Copernicus’un avama karşı tutumuna dair özetleyici bir paragraf:

“Copernicus avama küçümseyici bir bakışla, sadece matematikçiler için yazdığını söylüyordu.Copernicus’un, kendisiyle alay eden / edecek olan avamı göz önünde bulundurarak kullandığı bu ifade pek meşhur olmuştu. Zira ne avam Copernicus’un arzuladığını arzuluyor; ne de Copernicus, avamın arzuladığını arzuluyordu. Rheticus da (Copernicus’un ilk öğrencisi; hatta Copernicus eserini yayınlamadan evvel Rheticus hocasının eserini müjdelediği, tanıttığı “Narratio Prima” adlı -yaklaşık 80 sayfa 

tutan- eserini yayınlamıştı) benzer bir tutum sergiliyordu. Bunu, Copernicus’un eserinin baş sayfasında, Platoncu bir ifadeyle ortaya koyuyordu (Copernicus’un eserinin baş sayfasını yazan, öğrencisi Rheticus’tur): ‘Geometri bilmeyen buraya giremez‘ Rheticus için de bilim, işe yarar olmasından ziyade, bizzat bilimin kendisi için ön plandadır… Copernicus’a göre astronomi sadece astronomi için değil aynı zamanda hem toplumun hem de tek tek kişilerin kalkınması için üzerinde durulası bir sahadır. [Nikolaus Kopernikus Gesamtausgabe (Munich & Berlin, 1944-49), II, 8-9.]

MAKALE KAYNAĞI:
Copernicus’ Attitude Toward the Common People
Author(s): Edward Rosen
Source: Journal of the History of Ideas, Vol. 32, No. 2 (Apr. – Jun., 1971), pp. 281-288
Published by: University of Pennsylvania Press
Copernicus büyük eserinin başında şöyle diyordu:
Muhtemelen konuya tümüyle uzak olmasına rağmen gökbilimin yargıcı kesilmeye niyetli gevezeler çıkacak ve Kutsal Kitap’ın bazı pasajlarını kötü bir şekilde çarpıtarak ifadelerimde hata arayacak ya da onları bir şekilde tenkit edecektir. Onları ciddiye almıyorum, yapacakları içi boş eleştirileri de önemsemiyorum. Zira gökbilimci yönü pek bilinmeyen, başka özellikleriyle tanınmış olan Lactantius, kendisine dünyanın küre şeklinde olduğunu söyleyenlerle alay ederken aslında çocukça davranıyordu. Yani demem o ki; alimler, eğer benimle bu şekilde alay edecek birileri çıkarsa, hiç şaşırmasınlar. Matematik, matematikçiler için yazılır…
I. Kant “Allgemeine Naturgeschichte und Theorie des Himmels” adlı eserinin ilk bölümünde geleneksel dini çevrelerin eleştirilerini üzerine çekmekten, dindar bir kimlikle, imtina eder. Evvela gerek konunun özü (Evrensel Doğa Tarihi ve Gökler Kuramı) itibariyle güç oluşu, gerekse geleneksel dini bakıştan ötürü daha işin başında okurlarında hoşgörüsüz bir önyargıyı doğurabileceğine inandığını söyler (“ich habe einen vorwurf gewählt, welcher sowohl von seiten seiner innern schwierigkeit, als auch in ansehung der religion einen grossen theil der leser gleich anfänglich mit einem nachtheiligen vorurtheile einzunehmen vermögend ist.“). Buna göre din adamları, dinin temsilcileri doğrudan doğruya Tanrı’nın eliyle olduğu haklı olarak kabul edilmiş sonuçları doğanın kendisine atfetmek cüretini ağır biçimde suçlayabilir, bu görüşlerin ortaya konuş sebebini ateizmin savunusu olarak yorumlayıp kaygılanabilir (“von der andern seite droht die religion mit einer feierlichen anklage über die verwegenheit, da man der sich selbst überlassenen natur solche folgen beizumessen sich erkühnen darf, darin man mit recht die unmittelbare hand des höchsten wesens gewahr wird, und besorgt in dem vorwitz solcher betrachtungen eine schutzrede des gottesleugners anzutreffen.“). Ancak bu durum Kant’ın ılımlı eleştirel yaklaşımına köstek olmaz; tehlikeli bir yolculuğa çıkmayı göze almış, daha şimdiden yeni yeni ülkelerin dağlık burunlarını görmeye başlamıştır; araştırmayı sürdürmek cesaretini gösterecek olanlar, bu ülkeleri ele geçirecek, oralara kendi adlarını vermenin sevincini yaşayacaktır (“ich habe auf eine geringe vermuthung eine gefährliche reise gewagt und erblicke schon die vorgebürge neuer länder. diejenigen, welche die herzhaftigkeit haben die untersuchung fortzusetzen, werden sie betreten und das vergnügen haben, selbige mit ihrem namen zu bezeichnen.”).
Kant’ın, kendisini dinsel yükümlülükler açısından güvende görünceye değin çalışmasını yürütmeye kalkışmadığını görüyoruz (“ich habe nicht eher den anschlag auf diese unternehmung gefasst, als bis ich mich in ansehung der pflichten der religion in sicherheit gesehen habe.”). Ona göre attığı her adımda, kuytuluklarının ardında canavarları izliyormuş gibi görünen bulutlar dağılmaya başlayınca, çabaları iki katına çıkmıştır; ve bulutlar dağıldığında Yüce Varlık’ın yani Tanrı’nın görkemini en nurlu parıltı içinde gördüğünü itiraf eder (“mein eifer ist verdoppelt worden, als ich bei jedem schritte die nebel sich zerstreuen sah, welche hinter ihrer dunkelheit ungeheuer zu verbergen schienen und nach deren zertheilung die herrlichkeit des höchsten wesens mit dem lebhaftesten glanze hervorbrach.“). Ona göre bir din adamı Kant’ın Doğa Tarihi ve Gökler Kuramına dair çalışmasını okuduktan sonra üç aşağı beş yukarı şöyle diyebilecektir: “Eğer bütün düzeni ve güzelliği ile dünya’nın yapısı, sadece maddenin kendi evrensel hareket yasalarına bırakılmış bir aksiyonun sonucu ise ve eğer tabiat güçlerinin bilinçsiz mekaniği, kaos içinden böylesine görkemli bir sonuç üretebiliyor ve kendilerini böylesine mükemmel ölçüde geliştirebiliyor ise, o vakit evrenin harikulade görüntüsünden çıkarılan kutsal Tanrı etkinliğini yitirmiş olmaz mı? Bu durumda doğa kendi kendine yeterlidir; kutsal düzene ne gerek var? Epikuros yeniden Hıristiyan aleminin ortasında yaşıyor gibidir. (“wenn der weltbau mit aller ordnung und schönheit nur eine wirkung der ihren allgemeinen bewegungsgesetzen überlassenen materie ist, wenn die blinde mechanik der naturkräfte sich aus dem chaos so herrlich zu entwickeln weiss und zu solcher vollkommenheit von selber gelangt: so ist der beweis des göttlichen urhebers, den man aus dem anblicke der schönheit des weltgebäudes zieht, völlig entkräfatet, die natur ist sich selbst genugsam, die göttliche regierung ist unnöthig, epikur lebt mitten im christenthume wieder auf, und eine unheilige weltweisheit tritt den glauben unter die füsse, welcher ihr ein helles licht darreicht, sie zu erleuchten.“)”
Kant, Tanrı inancını çok açık bir şekilde ortaya koyar (“wenn ich diesen vorwurf gegründet fände, so ist die überzeugung, die ich von der unfehlbarkeit göttlicher wahrheiten habe, bei mir so vermögend, dass ich alles, was ihnen widerspricht, durch sie für gnugsam widerlegt halten und verwerfen würde.“). Hatta yüce ve akıllı Yaratıcı’nın varlığını kabul ettirmek için evrenin güzelliğinden ve kusursuz düzenlemesinden çıkarılan kanıtların büyük değerini de kabul ederek her tür inanca inatla karşı koymayan herkesin bu tartışma götürmez kanıtları benimseyeceğini düşünür (“ich erkenne den ganzen werth derjenigen beweise, die man aus der schönheit und vollkommenen anordnung des weltbaues zur bestätigung eines höchstweisen urhebers zieht... “) din savunucusu maddenin doğal yönelişiyle açıklanabilecek uyumların, doğanın kutsal yaratıcı’dan bağımsızlığını kanıtlamasından korkar. Evrenin düzeninin doğan nedenlerden kaynaklandığı keşfedilir ve bu nedenleri, evrenin düzenini maddenin en genel ve temel özelliklerinden oluşturduğu ortaya çıakrsa, bir yüce Tanrı’ya başvurmaya gerek kalmayacağı kesinlikle itiraf edilir (“der vertheidiger der religion besorgt: dass diejenigen übereinstimmungen, die sich aus einem natürlichen hang der materie erklären lassen, die unabhängigkeit der natur von der göttlichen vorsehung beweisen dürften. er gesteht es nicht undeutlich: dass, wenn man zu aller ordnung des weltbaues natürliche gründe entdecken kann, die dieselbe aus den allgemeinsten und wesentlichen eigneschaften der materie zu stande bringen können, so sei es unnöthig sich auf eine oberste regierung zu berufen. “).
Doğaya güç atfederek; bir nevi akıl ile iman arasında idealist bir tutumla mana arayışına çıkmak kendi ifadesiyle onu Epikuros’un düşüncelerini savunuyormuş gibi görünmeye iter (“aber die vertheidigung deines systems, wird man sagen, ist zugleich die vertheidigung der meinungen des epikurs, welche damit die grösste ähnlichkeit haben.”). Bunun üzerine Kant, şu sözü sarf eder: “Çoğu kişi, daha kapsamlı düşünüldüğünde yüce varlık’ın varlığını en güçlü biçimde kanıtlayacak olan nedenlerin görünüşüne bakarak tanrıtanımaz olmuştur.” (“viele sind durch den schein solcher gründe zu atheisten geworden, welche bei genauerer erwägung sie von der gewissheit des höchsten wesens am kräftigsten hätten überzeugen können.”)
Hatırlanacağı gibi Francis Bacon da Sermones Fideles’inde “Verum est tamen parum philosophiae naturalis homines inclinare in atheismum, at altiorem scientiam eos ad religionem circumagere.” (“Gerçekte kısıtlı doğa felsefesi bilgisi insanları tanrıtanımazlığa, yeterli / derinlemesine bilgi ise dine inanmaya sevk eder.”) diyordu. Bacon’a göre insan, felsefenin eşiğinde, henüz başında kaldığında (ayrıca olayları dağınık bir şekilde, tek tek inceliyorsa, bütünlüğü gözden kaçırıyorsa) ikincil nedenler aklına yeleştiğinden aslolan ilk nedenleri gözden kaçırır, oysa felsefede ilerleyip nedenlerin dayandığı asıl noktaları görünce, şairlerin göndermelerine de uyarak, doğanın düzeninin yüce bir bağla Jupiter’in ayağına bağlı olduğuna kolayca inanır. (De Augmentis Scientiarum I: “Namque in limine philosophiae, cum secundae causae tanquam sensibus proximae ingerant se menti humanae, mensque ipsa in illis haereat atque commoretur, oblivio primae causae obrepere possit; sin quis ulterius pergat, causarumque dependentiam, seriem, et concatenationem, atque opera providentiae intueatur, tunc secundum poetarum mythologiam facile credet summum naturalis catenae annulum pedi solii jovis affigi.”) Kant da aynı düşüncededir. Sadece Kant mı? Bacon’dan sonra Leibniz, Confessio Naturae Contra Atheistas adlı eserinde Bacon’ın adından bahsederek bu sözü tekrar etmiştir: “Divini ingenii vir Franciscus Baconus de Verulamio recte dixit philosophiam obiter libatam a deo abducere, penitus haustam reducere ad eundem.” Isaac Newton ise Optics’ te “Saf felsefenin temel görevi, hipotez uydurmadan fenomenden hareketle tartışma açmak ve kesinlikle maddesel olmayan ‘ilk neden’e varana dek sonuçlardan nedenler çıkarmaktır.” demiştir (E. Tatham, The Chart and Scale of Truth, By Which to Find the Cause of Error, p.168, Pub. William Pickering, London 1840).
Bunca bilgiden sonra avama bakıyoruz ve görüyoruz; Kant da, Copernicus da bir çekince içindedir; bu çekincenin yarattığı tereddüt “bilimi sadece bilim, felsefeyi de sadece felsefe için” düşünmemizi gerektirir mi gerektirmez mi,büyük bir muamma! Richard Dawkins’in günümüzde maruz kaldığı muameleyi de anımsarsak (en son web sitesi yasaklı siteler içine alınmıştı!) çekinmeden, tereddüt etmeden “konunun özüne dalmak” bile imkansız, velev ki sonunda Tanrı’ya varılma olasılığı var, yine Tanrı adına ironik bir şekilde avamı rahatsız edecek görüşlerinizi yumuşatmanızı istiyorlar.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

Bilgi

This entry was posted on 07/11/2008 by in Felsefe - bilim, Genel and tagged , , .
%d blogcu bunu beğendi: