Dr. C. Cengiz Çevik (Klasik Filolog) – Blog

Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.

Otizm ile ateizm arasındaki ilişki mi?

Bugün çalışırken ara sıra feysbukta ve twitter’da “ateistler otistik, otistikler ateist” eşlemesi üzerine sarkastik ve eleştirel yazılar okuyunca anladım ki, yine bir muhafazakar kuyuya taş atmış, sosyal medya çıkarmaya çalışıyor. Muadil tartışmaların batıda yapıldığını bildiğimden, ilk aklıma gelen yeni bir İslamî uyarlamayla karşı karşıya olduğumuz idi. Nitekim müslüman dünyada dillendirilen anti-Darwinist söylem ve çalışmaların tamamı (“tamamına yakını” demiyorum) genelde Katolik dünyadan alınmış ya da servis edilmiştir. Bu mevzuu da öyledir diye düşündüm. Sonra haberi Hürriyet’ten okuyunca “haa olur öyle ıkınmalar” türünden tepkim, “ulan”a döndü, zira otistik=ateist eşlemesini yapan kişi Adana Otistik Çocuklar Sağlık ve Eğitim Derneği Başkanı sosyolog Fehmi Kaya‘ymış.

Fazla “ulan”a kapılmadan, bu konuyla ilgili olarak batıda neler söylendiğine ilişkin kabaca bilgi verip birkaç kaynak paylaşayım sizlerle, ki bu eşlemenin müslüman icadı olmadığını ve evrensel bir dinî ıkınmanın neticesinde uydurulduğunu vurgulamış olalım.

Matthew Hutson’ın da bildirdiği gibi, otistik=ateist eşlemesinin temelinde yatan düşünce Tanrı’nın kişiliksiz bir güç (impersonal force) ya da yaratıcı (creator) olmayıp, insanların ilişkiye girebildiği bir zihne sahip olan,[1] üstün (aşkın) bir varlık olduğudur. Dolayısıyla Tanrı’nın varlığı salt insanların onunla kurduğu zihinsel irtibat yoluyla değil, aynı zamanda birbirleriyle kurdukları sosyal irtibat ile de anlamlanmış oluyor, buna bağlı olarak zihnî yetisi sınırlı olup -eğitim görmemiş ya da beceri kazandırılmamışsa- sosyal irtibatı neredeyse sıfır düzeyinde olan otistik de haliyle Tanrı’yı “doğuştan” kavrayamayan bir ateist olmuş oluyor. Bilimsel terminolojiye uygun söylersek “Tanrı’ya (tanrılara) duyulan inanç günlük sosyal bilişe (cognition) dayanır, eğer otistikseniz bu bilişi zihinselleştiremiyorsunuz (mentalize) demektir, bu da otomatik olarak sizi ateist kılıyor.[2]

Açık ki, burada zihnin Tanrı’nın var olduğu fikrini içsel olarak taşıdığına ilişkin kuvvetli bir inanç var. Abdülaziz Bayındır’ın da ateist Celal Şengör’e “herkeste Allah fikri vardır” dediğini hatırlıyordum, Youtube’da biraz arayınca aynı minvalde başka bir açıklamasını buldum: http://goo.gl/WuPe3 Bu videoda da Bayındır “Dünyada Allah’a İnanmayan Hiç Kimse Yoktur” derken bir analoji kuruyor, bu analojideki “wrong direction” olarak da bilinen safsata (fallacy) otizm ile ateizm arasında kurulan ilişki için de geçerli olduğu için, ondan bahsetmek istiyorum: Bayındır diyor ki, ben masanın üstündeki telefonun üzerine bir bez koyuyorum, dışarıdan gelen biri bezin altında telefon olduğunu görmediği için bilmez ama ben bilirim. Buradaki yanlış yön<lendirme> (wrong direction) zihnin bilinçli ya da değil, bir şekilde bilişsel süreci tamamlayıp tamamlamamış olmasıyla ilgilidir. Her şeyden önce örnekte iki kişi ve iki zihin var, bu kişilerden/zihinlerden biri halihazırda telefonun var olduğu bilgisiyle gelirken, diğeri bu bilgiyle gelmiyor. Dolayısıyla bu “üzerini örten” anlamındaki kafirin hakikatin üzerini örttüğüyle ilgili “doğru” bir analoji sunmuyor. Aynı durum otizm ile ateizm arasında eşleme yapanlar için de geçerli: Otistik dışarıdan odaya giren, otistik olmayıp Tanrı inancına “doğuştan” sahip olduğunu varsaydığımız “normal” insan ise telefonun üzerini bezle örten insan olsun. Bu durumda otistik, otistik olmayan insanın tamamladığı bilişsel süreci (telefonun var olduğunu ve üzerinin bezle örtüldüğünü bilme süreci) tamamlamadığı için otistik olmayan insanın bilişsel sürecine içkin ve ilişkin olan bir bağlamda “üzeri örtülü telefon” bilgisini haiz olmaz. Görecelik esası bile bu sorunu çözmeye yeterken, olayı örnekle açıklığa kavuşturmayı denemem bile yersiz aslında.

Otistiklerden bazı otistik olmayanların kabul ettiği türden “sosyal” temelli bir Tanrı inancının beklendiği aşikar. (Niçin o bazıları temel alınıyor da, başka bazıları değil, o da cevapsız.) Otistiklerin önemli bir kısmının belli bir dine yönlendirme olmaksızın, tarafsız ve nesnel bir eğitim sonunda Tanrı’yı İbrahimî gelenekteki ya da pagan dünyasındaki gibi belli bir karakteri olup insan işlerine karışan bir güç olarak değil de, saf bir ilke olarak kabul etmesi[3] otistik=ateist eşitlemesi yapanları tatmin etmemiş. Otistik kendisinin de dahil olduğu insanlar arasındaki ilişki türünden hareketle insan ile Tanrı arasında antropomorf bir ilişki (örneğin kul dua eder, Tanrı’sı kabul eder ya da kulun öldükten sonra nereye gideceğine Tanrı karar verir, vb.) kuramadığı için ateist sayılmış. Oysa insanın Tanrı’yla ilişkisinin sosyal ilişkiye benzetim yoluyla, birtakım zihinsel ve dolayısıyla duygusal ihtiyaçları doyurmak için uydurulduğu şeklinde farklı bir okuma yapmak da mümkün, zira otistik bireylerin sosyal biliş sürecinin dışsal etkilerinden ayrı kalmış bir zihne sahip olduğunu düşünürsek, bu durumda onlarda beliren, Tanrı’ya ilişkin yaygın kanaatin en saf zihin eylemi sonucu olması hasebiyle daha makul olduğunu düşünebiliriz. Yine bu durumda dindarın otistiği dindar yapmasından ziyade, otistiğin dindarı insan dünyasına müdahil olmayan ilkesel, belki yaratım noktasında kalmış pasif bir Tanrı’ya ya da tanrısızlığa çekmesi daha akıllıca olacaktır. Zira otistiğe hakikî Tanrı’nın öğretilme nedeni ondaki zihinsel kapasitenin “normal” insanlardakine göre yetersiz olmasıdır, burada değer atfedilen ölçü zihnin kendisidir, o halde yukarıda bahsettiğim dışsal / sosyal etkiden muaf olan saf bir zihin daha iyi bir ölçü olmaz mı?

Bu ölçünün bile otistikler nezdinde herhangi bir anlamı yok aslında, zira otistiğin zihninde teleolojik bir problemin olduğunu kabul ediyoruz, başka deyişle otistik için genelde bir şey olur ve onun herhangi bir üst-amacı yoktur, bir şey bir amaçtan ötürü gerçekleşmiş değil, gerçekleştiği için gerçekleşmiştir. Bu sadece yukarıdaki pasif Tanrı nosyonundan farklı olarak aktif bir Tanrı’ya inanan milyonlarca insan için değil, ateistler ve agnostikler için de yorumlanması ve belki de anlaşılması zor bir durumdur.  Zira her şeyi yardımcı ve nihaî nedenleriyle birlikte düşünmek evrensel bir insanlık niteliğine dönüşmüştür, en determinist / kaderci yaklaşımda bile, nedenleri umursamayacak kadar yüzde yüz teslimiyetten söz edilemez. İşte ben bu noktadan yakalamak istiyorum otistikleri; onlar bizim bağlamdan oluşan nosyonlara ve kaçınılmaz olarak tam ters şekilde nosyonlardan bağlama uzanan, bu yönüyle paradoksal zihin mahkumiyetimizin dışında kalan özel insanlar.

Niçin Kaya’nın “Resmi bile tanımlayamayan çocukların Allah’ı tanımlamasını bekleyemeyiz” şeklinde dile gelen yaklaşımını temel alıp onları da kendi teleolojik hapsimize zorlayalım? Zaten bu hapis yolunu onları ailelerine ve topluma kazandırabilmek için yaptıklarımızla açıyoruz (onlara değer veren aileleri ve toplum için bunun bir sorun olduğunu asla söylemiyorum) onları bir de aktif Tanrı hipotezi karşısında hükümlü kılma hakkını kim veriyor? İbrahimî bir coğrafyada doğmuş olmalarının bedeli mi bu? (Din fikri üzerine evrensel bir kabul, uzlaşı yok ki, bir standart belirlenebilsin. Her toplum otistiğine kendi Allah’ını mı öğretecek?) Allah’ı tanımlamasalar Allah bununla ne kaybeder? Hiçbir şey. En azından bu otistiğin problemi değil. Otistik için bir problem olmayan bir “problem”i niçin çözmek istiyoruz? Allah’ı tanımaması otistiği toplum-dışı mı kılar? Soruyu doğru soralım: Otistiğin Tanrı’yla ilişkisi gerçekte kimin problemi? Adana Otistik Çocuklar Sağlık ve Eğitim Derneği’nin problemi hiç değil, olmamalı, birisi Kaya’ya görev tanımını hatırlatmalı. Eğer Tanrı varsa, ondan dileğim Kaya gibi düşünenleri bir günlüğüne otistik yapıp kendilerine bir de onların gözünden bakmalarını sağlamasıdır.

Eminim, gün sonunda kendilerine dönmek istemeyeceklerdir.

Notlar

1. “Does Autism Lead to Atheism?” (Psychology Today, 30.3.2012)

2. A.y.

3. J. M. Bering, “The existential theory of mind”, Review of General Psychology, Vol 6(1), Mar 2002, 3-24.

1 comments on “Otizm ile ateizm arasındaki ilişki mi?

  1. Reblogged this on halleluyeah.

Yorum bırakın