Dr. C. Cengiz Çevik (Klasik Filolog) – Blog

Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.

Wikileaks ve Yeni-Osmanlıcılık

 

Wikileaks’le ilgili evvelce kaleme/klavyeye aldığım yazı için bkz. 
Zaten göregeldiğimiz, duyageldiğimiz, deneyimleyegeldiğimiz şeyleri resmî ağızlardan işitince sanki o şeyler gerçekten daha gerçekmiş gibi hissedebiliyoruz, Wikileaks’teki Yeni-Osmanlıcılık hadisesini değerlendiriş tarzımızı da böyle yorumluyorum. İçten içe kabak Türkiye’nin başına patlar mı, bütün bunlar yakın geleceğin yeniden şekillendirilmesinde sadece birer piyon hamlesi mi (Assange bir bahane göstergeci olamaz mı?) ürküntüsü oluşmadı değil. Neticede belgelerde “deli” denen Davutoğlu’nun tırnak içinde söylüyorum gerçekten “delice” bir işe girişip Türk devlet anlayışının, rejimin adı ne olursa olsun, kalubeladan bu yana başlıca yükü olan dış-ilişkilerdeki sorun cerahatini ortadan kaldırmaya çalışması, geçmişin o şaşalı Pax Ottomana’sını pax‘ın sözlük anlamıyla “huzur” için değil pragmatist kaygılarla diriltmeye çalışması, pax‘ı okyanus-ötesinden sahiplenenlerce cezasız kalmaz diye düşünmeden edemiyor insan.
Mühim olan bu cezalandırmanın kim tarafından kime dönük olacağını önceden kestirip gardı alabilmek sanırım. Ancak bu da, anlaşılıyor ki artık çok zor. Çünkü enformasyon ile dezenformasyon arasında gözle görülebilir bir bariyer kalmadı. Yeni düzen yani “yeni tarih” youtubeuyla, facebookuyla, bizde ise ekşisiyle yeniden belirlenirken ziyadesiyle çapraşık bir imaj ortaya koyuyor, bu imajda cezalandıracak olan ile cezalandırılacak olan aynı bile olabilir. Çünkü sınırlar facebookla kalktı artık, Yeni-Osmanlıcılık tezi için bile yeni bir yoruma ihtiyaç var. “Çizgisel olmayan, çapraşık tarih yazımı, farklı insan durumlarına ilişkin masayı dağınık bırakmayı gerektiriyor.” demiştim bir tarihin sonu vardı ne oldu ona başlığında, Fukuyama‘nın tarihin sonu fikriyle ilgili göstermeye çalıştığım çapraşıklık şeyini güzel bir şekilde deneyimledik bugün. Dilerseniz, Wikileaks belgelerinden birine göz atıp çapraşık rüyalara teslim edeyim sizi, iyi uykular, sütünüzü içmeyi unutmayın çocuklar, dişlerinizi fırçalayın.
*** … His (Davutoglu) thesis: the Balkans, Caucasus, and Middle East were all better off when under ottoman control or influence; peace and progress prevailed. Alas the region has been ravaged by division and war ever since. (He was too clever to explicitly blame all that on the imperialist western powers, but came close). However, now Turkey is back, ready to lead — or even unite. (Davutoglu: “we will re-establish this (Ottoman) balkan”). 

Despite its problems, Turkey over the past 50 years has been a success story, rising to the 16th largest economy and membership in the g-20. This, along with its extraordinary security situation compared to all other regional states, and democratic system, encourage a more active — and more independent — leadership role in regional and even global affairs. 

The greatest potential strategic problem for the us, however, and the one that has some of the commentators howling, is the Turks neo-ottoman posturing around the Middle East and Balkans. This “back to the past” attitude so clear in Davutoglu’s Sarajevo speech, combined with the Turks’ tendency to execute it through alliances with more Islamic or more worrisome local actors, constantly creates new problems. Part of this is structural. Despite their success and relative power, the Turks really can’t compete on equal terms with either the us or regional “leaders” (EU in the Balkans, Russia in the Caucasus / Black Sea, Saudis, Egyptians and even Iranians in the me). With rolls royce ambitions but rover resources, to cut themselves in on the action the Turks have to “cheat” by finding an underdog (this also plays to Erdogan’s own worldview), a Siladjcic, Mish’al, or Ahmadinejad, who will be happy to have the Turks take up his cause. The Turks then attempt to ram through revisions to at least the reigning “western” position to the favor of their guy. Given, again, the questioning of western policy and motives by much of the Turkish public and the AKP, such an approach provides a relatively low cost and popular tool to demonstrate influence, power, and the “we’re back” slogan.***

 

Yorum bırakın

Information

This entry was posted on 28/11/2010 by in Felsefe - bilim and tagged , , , , .