Dr. C. Cengiz Çevik (Klasik Filolog) – Blog

Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.

Latince öğrenmek mi, ama ne için?

Latince ama ne için? sayfasına dönmek için tıklayınız.

Bana belli olmayan aralıklarla (non-periodically rispekt!) “Latinceyi kendi başıma öğrenebilir miyim?”, “Latince kursu veren yerler var mı?”, “Latinceyi öğrenmek bana ne kazandırır?”, “Neden Latince öğrenmek zorundaymışım ki?” vb. sorular gelir. Bu soruları cevapsız bırakıyor olmam, bana gelen diğer bazı soruları cevapsız bırakıyor olmamdan daha büyük bir gam yüküdür benim için. “Niye?” diye soracak olursanız, ki sormanızı istiyorum, çünkü yazının bu bölümünde lafı buraya getirmek zorundayım -planımı yaptım da geldim-, Latince de dahil olmak üzere, yeryüzündeki herhangi bir şeye -ontolojik bir varlık olsun veya olmasın- ilişkin kuramsal bilginin öğrenilebilirliği için bir standart, Latince biliyorum ukalalığıyla söylemek gerekirse, modus belirlemek, örneğin Latinceyi öğretmeyi hedefleyen akademilerde, kolejlerde, özel kurslarda vs. kalabalık bir öğrenci kitlesinin tamamına aynı şekilde seslenip hepsinden aynı verimi almak kadar zordur.

Herhangi bir şeyin öğreniminde modus belirleme güçlüğü, hepinizin tahmin edeceği üzere, öğrencinin yaşı, algı kapasitesi, dünya görüşü, harcadığı süre ve emek vs. gibi, değişebilirliği bulunan unsurlardan kaynaklanıyor. Dahası okullardaki yıllık, hatta -diyelim ki- dört yıllık müfredat bile, insan elinden çıkma olduğu için genelin düzeyini hedeflemek durumundadır, olan üstün zekâlıya ya da geri zekâlıya olur, çünkü genel her daim bunları öteler, üstün veya geri olsun, fark etmez, geneli oluşturan kitle kendi biliş prosesinde kaçınılmaz olarak kendi kapasitesini ve birikimini esas almak ve buna uymayanları ya itmek ya da çekmek zorundadır. Uganda gibi, başarılı ve üstün tiplerin ötelendiği, hor görüldüğü, daha fazla düşünmemesinin ya da düşünse de, edindiği dünya görüşünü kendisine saklamasının istendiği ülkelerde -çok şükür ki, Türkiye böyle bir ülke değil, özgürlükler ülkesiyiz, Uganda kaka cumhuriyeti gibi değiliz iyi ki- genelin herhangi bir şeyi biliş prosesi sanki sağlıklı bir modus yani ölçü belirlenmiş izlenimini bırakır, oysa dediğim gibi, söz konusu ölçü ve müfredat nezdinde üstün veya geri olsun fark etmez, bir şekilde genelin gizil otoriterliği merkeziyetçi yapının korunmasına neden olur ve ister istemez bu yapının iştirakçileri de, aç olsunlar, lümpen olsunlar hiç fark etmez, içinde doğdukları, doydukları ve bilgilendikleri genelin bilgi dünyasını biçimlendiren merkeziyetçi yapının devamlılığı için kendilerini feda etmeye hazır olurlar. Öyle ki, bir evlatları bu yapının devamlılığı için ölünce, öbür evlatlarını da feda edebilirler.Böylece yapı iştirakçilerini yaratırken, iştirakçiler de yapının devamlılığını sağlar, yaratıcı paradoksallık diye buna derler değil mi?

Ha unutmadan, bütün bunlar Uganda cumhuriyeti’nde olan şeyler. Bu yüzden Uganda cumhuriyeti öyle kalmaya devam edecektir, çünkü genel yani avam, ancak kendisini var eden bilgiyi ve örfü yaşatacak, hayırlı ya da şer vesilelere neden olacak anomalilere, çapraşık ilişkilerden doğacak yepisyeni güzelliklere ya da çirkinliklere, belki bambaşka duygulanımlara, belki yeni keşiflere ve yeni insanın bakış açısıyla geleneğin yani bizlerin bakış açısının oluşturacağı paralakslara (Bkz. Pensilvanya paralaksı) geçit vermeyecektir. Bizler, genelin gelenekselleşmiş yani başka deyişle “biz”leşmiş korumacı karakterinden ötürü, neyi bilmediğimizi değil, neyi bilemeyeceğimizi bile bilmeden öleceğiz belki de.

Bugün insanı insana kırdırmalarını geçtim, insanın sürü içindeki robotlaşmış bir şekilde izlediği patikanın değişmesinden korkanlar, gelecekteki olası insanın duyargalarını da, iblisin boynuzlarını kırarmış gibi kırıyorlar, hem de yine belli modus‘larla.
Öğrenme süreciyle ilgili olarak türlü modus‘lar ve müfredat, geneli hedefler, asla geneli oluşturan insanların kendi bilişsel yeteneklerini dikkate almaz. Oysa Latince de dahil olmak üzere, herhangi bir şeyin öğreniminde, kişinin gece kafasını yastığa koyduğunda düşündüğü fakat dile getiremediği, belki milyarlarca milyarlarca (Carl Sagan deyişi bu, göndermeyi çakozladığınızı düşünüyorum, dürtün) şeyin etkisi vardır. Öğretmen, doğrudan öğrenciye seslenmelidir. Biliş sürecinde kollektif bilinci ve (seminer ödevlerinde vs.) grup çalışmasını ayakta tutmak adına tek tek bireylerin, belki kendilerinin bile “ilkin” dile getiremeyeceği birtakım keşifsel bilgileri tanıma, tartışmaya açma, onlarla ilgili kanıtlar sunma vs. ihtimali ortadan kalkıyor. Gruba yani küçük bir topluluğa indirgenmiş “netice çıkarma” ve “bilgilenme” anlayışı, zaman içinde tek tek bireylerin, kendilerini genele göre hazırlama ve her daim, yukarıda bahsettiğim türden, genelin baskısı altında, geneli tatmin etmek için yaşama eğilimini kazanmasına neden olur. Demiyorum ki, her öğrencinin başına bir öğretmen düşsün ve öğrencinin her düşündüğü şeyin kaydı tutulsun, ama bizim zanaat geleneğimizdeki usta-çırak ilişkisindekine benzer şekilde, ders konusu ne olursa olsun, öğretmen olabildiğince öğrencinin ders konusu kapsamındaki biçimlenişinde rol üstlenmelidir.

Örneğin birisi başka birisine Latince öğretiyor. Eğer Latinceyi yüzyıllardan beri okutulan Latince gramer kitaplarının Türkçeye çevirilerine bağlı kalıp, salt kitabî bilgiyle öğrencinin kafasına sokmaya çalışırsa, öğrenci bilgiyi sadece almak zorunda olduğu için ya da geçici heveslerini tatmin etmek için alır veyahut almaz, zira almama ya da alamama ihtimali de var, en başta bahsettiğim değişkenlerden ötürü. Her öğretilen şeyin kendi kutsallığı çerçevesinde, tıpkı ustanın çırağın oturup kalkmasına, yemesine içmesine, tavırlarına vs. karışması ve onu bütünüyle bir yaşam felsefesine göre biçimlendirmesi gibi, öğretmen de Latinceyi, bizzat yaşamın kendisinden doğmuş, asla ölü olmayan, Stoa evrenindeki görünmeyen yaratıcı ateş gibi, belleği sürekli canlı tutan bir dil olarak öğretmeye kalktığında, öğrenci, bu yaşama tipine hazırsa, bilgilenmeye devam edecek, yok değilse dersten kopacaktır. Dersten kopmuşsa eyvallah, kopsun, herkes Latince bilecek diye bir şey yok.  Ama, yok, tat almaya başlayıp ders almaya devam ediyorsa, o halde gerçekten eşikte durmayıp, içeri girmiş demektir, bu girişin çıkışı elbet var ama bizler, her girdiğimiz kapıdan, farklı biri olarak çıkabilme olasılığını taşıyan hayvanlarız.

Mesela ben, bana sorun, ben Porta Esquilina‘dan girdiğimden beri, farklı hayaller görmeye başladım. -Sulla ile içtiğim kaavenin haddi hesabı yok, o da ben gibi!- İnsanın ontolojik varlığını canlı tutan şeyin, bizzat bu tarz ‘kapıdan giriş’ler olduğunu düşünüyorum, herkes kendi kapısını bulup içeri girecek ve bilgiyi sarsılarak içinde ılık ılık hissedecek veya hissettirecek, aksi halde Seneca’nın da dediği gibi, “insan sürekli beslenmezse ölecek olan şu sefil bedenine, tıpkı bir hastaya bakar gibi, baksın diye doğmuş değildir”, herkes kendi kapısını bulmak zorunda, dahası herhangi bir şeyi öğretmeye girişen öğretmenler de, öğrencilerin kendi kapılarını bulup bulmadıklarını denetlemek zorunda, aksi halde ne öğrendiğini ne de işini sever yığınlar, insan gerçekten istemediği şeyi öğrenmemeli yukarıdaki analojiye uygun söylersek, gördüğü her kapıdan içeri girmemeli, öğretmen bu yüzden anlayışlı bir bekçi olmalı kapının önünde bekleyen, yoksa içerisi kifayetsiz, vasıfsız ve bu yüzden mutsuz insanlar tarafından dolar, hiçbir bilim sahasının bunu hak ettiğini sanmıyorum.

Son olarak burada “Latince gerçekten sizin kapınızsa, içeri girebilirsiniz” gibi bir mesaj da verebilirim ama vermeyeceğim, hiç gerek yok, masayı dağınık bırakmayı severim, çünkü gelen kişi masaya baksın ve kavrayabildiğini yanında götürsün, benim ona gösterdiğimi değil, yoksa ben de bir müfredat adamı olurum, oysa ben böyle öğrenmek veya öğretmek istemiyorum. Alacağınızı alın, sonra yaylanın.
Ama önce Percival Leigh’ın Latinceyi, okuyucuları rahatlatarak, güldürerek öğretmeye çabaladığı ve başına “Non vita Minerva” (“Gönülsüz olmayan Minerva”) yazdığı eseri The Comic Latin Grammar‘ın (The Comic Latin Grammar: A New and Facetious Introduction to the Latin Tongue. with numerous illustrations, Pub. by Charles Tilt, London 1540, s.5-6.) önsözünden bir bölümle yazıya son koyuyorum, dediğim gibi masa sizin, istediğinizi alabilirsiniz.

‘Comic Latin Grammar’, diğer Latince gramer kitaplarının çoğu kere olduğu gibi, asla bir zorunluluk [zorunlu kitap] olarak değerlendirilemez. Beri yandan hocanın paltosunun kuyruğuna fişek tutturma da olsun ayrıca, ne fark eder, biz Latince gramerin tümüyle okulda öğrenilmesi gerektiğini biliyoruz. Yukarıdaki tavsiye de (fişek tutturma şeyi) ilgisini çeker çocukların, ancak özellikle de İngiltere’nin kuzeyindeki okul hocalarına yapılacak değil ya bu. “Kahkahayla gül ve şişmanla” eski ve doğru bir sözdür. O halde “Comic Latin Grammar” (İskoç marmeladı ve Yarmouth’ın meşhur tütsülenmiş ringa balığı gibi), ‘tatlı bir katkı’ mı olsun, öğrenme hevesindeki genç beyefendilerin kahvaltısına? Sopa yerine bunu kullanın da demiyoruz, biz de [gramer öğretmeye ilişkin] tüm eski adetlerin önünde saygıyla eğiliyoruz, sadece bunun yanında, [öğrenciyi] masum bir eğlenceden mahrum etmek de istemiyoruz. Kabul ediyoruz ki, [öğrenciyi] sopayla dövmek de ‘bazen’ gerekebilir, ama başka bir tercih de, bazen, mevcut sorunu ortadan kaldırabilir. En nihayetinde, aklın işleyişi eril cinsle sınırlandırılamaz; ondaki yaratımın hoş tarafı, sayıca gelişmesinde ve bilimsel ile edebî talimin dengesini kurmuş olmasındadır. Fakat öğrenmenin geçtiği yol, bazen onun narin ayaklarına batacak ölçüde taşlı olabilir.Biz burada o narin  ayaklar için yola güller serpiştireceğiz demiyoruz, hadi şiirsel olmasın, o ayaklara bir Brüksel halısı da vaat etmiyoruz -gerçi süssüz bir Kidderminster halısı pek işine gelecektir ya o başka- burada sadece öğrencilerin [Latin diline] uyumunu sağlamaya çalışıyoruz, böylece Minerva’nın ve Musa’ların tapınağına mutlu bir şekilde ve güvenle yükselebilsinler [istiyoruz].” (Çev. C. Cengiz Çevik)

Non invitus Cengizus, qui vocatur Iacomus Keuulus!

Latince ama ne için? sayfasına dönmek için tıklayınız.

Reklam

17 comments on “Latince öğrenmek mi, ama ne için?

  1. peyami
    16/05/2012

    Eskiden beri cok meraklisi ve Latince’nin (bence) gizeminin etkisi altinda oldugum icin ve ingilizce olsun, kimya, biyoloji vb. bilim dallari olsun pek cok konuda yardimci olacagini da dusundugum icin ogrenmek istemistim. Size de danismistim. CD’den ogrenmeye calistim ama pes ettim. Malesef harfleri yanyana okuyabilmekten oteye gidemedim. Cunku gercek hayatta ne pratik imkani var ne de dogru olup olmadigimi denetleme imkani. Tek yarari bir cok kelime ve kok ogrendim. Yukarida saydigim konularda yardimci oluyor. Pes ettim dedim ama aslinda bir gun gelecek tekrar ustune dusucem diye dusunuyorum.

    • jimi the kewl
      16/05/2012

      Pes etme, belli bir süre içinde öğrenmek zorunda değilsin.

      • peyami
        24/05/2012

        Sanirim tek tesellim bu. Haklisiniz. Ayrica yararini da goruyorum soyledigim gibi. Ana dili Ingilizce olan arkadaslarimin fikir sahibi olmadigi pek cok kelimenin anlamini bile yakalayabiliyorum ucundan kiyisindan. Vale.

  2. Anonim
    16/05/2012

    latince iyi bir dilbilgisi kitabı önerebilir misiniz ?

    • jimi the kewl
      16/05/2012

      İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi civarındaki Atlantis Fotokopi’den Faruk Zeki Perek’in Latince Grameri’ni alabilirsiniz.

  3. Gökhan Terzioğlu
    01/10/2012

    Yeditepe Üniversitesi’nde vermiş olduğunuz Latince 1 dersine üniversite içerisinden misafir olarak katılmamız mümkün mü?

  4. erdal serin
    07/10/2012

    Üniversite dışında başka bir üniversiteden misafir olarak dersinize katılabilir miyim?

  5. Geri bildirim: Bizim Latince öğrenen üstünler televizyona çıkmış (Doğa Koleji, Acarkent) « jimi the kewl resmi blog! (C. Cengiz Çevik)

  6. asena
    11/07/2014

    merhaba ben 11.sınıfım ingilizce ve almancaya merakım pek yok fkat latinceyi öğrenmek istiyorum birçok sayfa araştırdım ama kaynak bulamadım açıkcası latincenin ilerde bana lazım olacağını düşünüyorum sonuçta bir bilim dili,ayrıca tıp okumakta hayalim zaten

  7. Leyla Yilmaz
    12/08/2015

    merhabalar ben istanbul üniversitesi eski yunan dili ve edebiyatı öğrencisiyim. ne yazıkki tüm derslerimi vermiş olmama rağmen 2.sınıf dersim olan latincede başarılı olamadığım içinokulum uzadı. çalıştığım için derslere devam edemiyorum ve dişardan bir kurs aracılığıyla sınavlara hazırlanmak istiyorum. sizin önerebileceğiniz bir kurum var mıdır?

  8. mustafa
    12/06/2016

    Hocam öncelikle selamlar.Engin bilginiz önünde saygıyla eğiliyorum.Antik dillere karşı ciddi bir merakım var, Arapça ve Farsça bilen birisi olarak işe Latince ile başlamaya karar verdim. Benjamin L’Dooge’ın Latin For Beginner’s isimli kitabından çalışyorum ve şu sıralar second declension’ı bitirdim.Sizce bu kitabı tamamen bitirdiğimde sözlük yardımıyla Latince metinleri kendi kendime uğraşarak çözebilir miyim sizce?Demek istediğim ekstra bir gramer bilgisine ihtiyacım olu mu?Bu arada Farsça bilgim Hint-Avrupa dili olması açısından Latince öğreniminde belli oranda kolaylık sağlıyor.Latince ile Farsça’nın bir çok benzerliği var. Örneğin en başta cümle yapısı; Farsça’da da yüklem en sonda geliyor.-imek yardımcı fiili 3. şahıs tekil hali est. Present tense 3. tekil şahıs kipinde stem’in sonuna Latincede -at; Farsça’da ed; 3. çoğul şahısta latince’de -ant; Farsça’da -end geliyor.Bundan daha ilginç benzerlikler de var.En önemlilerinden birisi yalın fiillerin başına edatlar ve yer yön zarfları getirilerek oluşturulan bir nevi phrasal verb olan bileşik fiiller. Örneğin Farsça’da yâften bulmak, der (in, at) anlamında edat ile oluşan der-yâften (anlamak). furû(aşağı manasında) reften (gitmek) furû-reften (saplanmak, batmak).Tabii Farsça’da declension olayı yok, işi edatlara havale etmişler.Biraz Latince okumayı sökersem, Grekçe öğrenmeye de çok hevesliyim.Edindiğim bazı bilgilere göre Grekçe declension yönünden, suffix’ler prefix’ler yönünden Latince’ye benziyor ama tabii artikeller ses değişimleri vs derken daha kompleks bir dil olduğunu duymuşluğum var.Kısacası bu dilleri en azından intermediate seviyede bilmek için ortalama ne kadar ne zamana ihtiyacım olabilir hocam?

    • jimi the kewl
      18/06/2016

      Merhaba

      Biraz geç gördüm yorumu, o yüzden cevabı geç yazdığım için özür dilerim. Yunanca ve Latince farklı alfabelerine rağmen birbirine benzeyen gramer kurallarına sahip, dolayısıyla birlikte öğrenilmeleri gramer mantığının kavranması açısından fayda sağlar. Başka diller biliyor olmanız da bu dilleri öğrenmenizde katkı sağlar, tabi doğru kaynaklardan yararlanmanız şartıyla. Bunun için daha çok Oxford ve Cambridge’in Main Course tipi tümdengelimci gramer anlatılarından ziyade, konuyu anlatmaya seslerden başlayan tümevarımcı gramer kitaplarını öneririm. Ne kadar sürede dilleri öğrenebileceğiniz ise, takdir edersiniz, size ve çalışmanıza bağlı. İyi bir çalışma temposuyla bir ay içinde iki dilin de mantığını çözersiniz, diye düşünüyorum.

      Sorunuz ya da danışmak istediğiniz herhangi bir şey olursa, buradan bana ulaşabilirsiniz.

      Görüşmek üzere, kolay gelsin.

      • Anonim
        24/06/2016

        merhabalar kolay gelsin ben izmirde oturmaktayım latince öğrenmek istiyorum fakat buralarda ne yazıkki kursu yok acaba nasıl öğrenebilirim nasıl başlayabilirim istanbul ve ankarada üniversitelerde latince yaz okulları varmış doğrumu? bu deslere katılma imkanım varmı ?

      • mustafa
        24/06/2016

        Cevabınız teşvik edici oldu, teşekkürler.

  9. Tolga
    22/05/2021

    Merhaba, sizlere birkaç sorum olacak. Ben 19 yaşında bir Türk genciyim maalesef bahsettiğiniz konular beni geçmişe götürdü ve büyük bir üzüntü duydum lakin bu üzüntümü diri tutmamdaki asıl amaç birtakım mutluluklara kapı aralamak, o kapıdan içeri girip “oh be” diyebilmek. Belirli müfredatlara uymak için bizi hiç eden eğitim süreçlerinden geçtim ve geçmekteyim. Sinir, stres, anksiyete ve benzeri birçok psikolojik savaşlar vermekteyim. İlgimin çocukluktan bu yana şu an gördüğüm eğitimle hiçbir alakası olmadığını anladım. Araştırmalarıma göre Türkiye’de çoğu akademisyenler o seviyeye geldikten sonra hiçbir araştırma yapmamakta ve bizlere öncü olmamaktalar, üzüntüyle belirtiyorum bu içler acısı. Latinceye gelecek olursam sınav sürecimden sonra öğrenmek için elimden geleni yapacağım çünkü ben bir bilgi açıyım. Tarih hakkında bilgi sahibi olmak isteyen, en az iki veya üç dil bilmek isteyen (Türkçe hariç), tarafsız bir gazeteci olmak isteyen biriyim. Eğer Latinceyi öğrenirsem dil konusunda bana çok büyük bir katkısı olur mu? En az iki, üç dil bilmeme ve hatta bunu dört veya beşe çıkarmama yardımcı olur mu? Cevaplarsanız çok memnun olurum, şimdiden teşekkürler.

mustafa için bir cevap yazın Cevabı iptal et

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: