İlahiyatçı Abdülaziz Bayındır’a “Güneş dünyamızı aydınlatırken uzay neden karanlıkta kalıyor?” gibi tuhaf bir soru sorulmuş. (Buradaki “ilahiyatçı” vurgumda, “ilahiyatçısın ilahiyatçı kal, giy tulumlarını” manası yok ama isteyen oraya da çekebilir.) … Okumaya devam et →
Vergilius’un Aeneis‘inden devam ediyoruz. (Bkz. Sinon’un “Shawshank Redemption” kaçışı mı? [Eripui, fateor, leto me…]; “…nunc cassum lumine lugent” [Palamedes’in Savunması]) Troialılar Yunanların tuzağı olan tahta atı içeri alır ve düşmanlarının savaşmaktan … Okumaya devam et →
Noctua‘nın (baykuş) nox‘tan (gece) türemesi, bir fenomenin adlandırılışındaki olgusal temayülü iyi örnekliyor. Baykuş gece öten ve uçan bir kuşsa, ona gönül rahatlığıyla “gece kuşu” (noctis avis) denilebilir. (*) Bir … Okumaya devam et →
Şapkasının altına gizlenen çorabı kaçık yalnız kadınlar, böyle saçı sakalına karışmış gözleri ve yanakları görünmeyen yalnız adamlar toplum tarafından itildiğinde hep gece olsun isterler. Yerli yersiz muhabbeti sabote edercesine kışı … Okumaya devam et →
> İçinde bulunduğumuz sıcaklara (içine mi girdik, ne zaman) uygun bir post olur mu acaba bu? Tuhaf bir şekilde yorganla yatmayı seviyorum, etrafta kime sorsam “ben de yorganı severim bacaklarımın … Okumaya devam et →
Foto-sophia / Philo-ğraf (3) SİYAH: AYRIŞABİLİRLİK NEREDE? bir. Cate Blanchett, Bob Dylan olmuş. Olabilmiş mi? Aslında olabilmiş. Bob Dylan olabilmek kolaymış gibi görünüyor; bir belgesel-film için onun gibi görünmek … Okumaya devam et →
Somnus uykudur, her kutsallığın kişileştirildiği daha doğrusu her olgunun numen‘le beslendiği bir dünyada, uykunun tanrısı, kutsiliğidir. Çevresi açısından düşünürsek, uykunun en ilişkide olduğu şeyler ölüm ve gecedir, o hâlde böyle … Okumaya devam et →