Dr. C. Cengiz Çevik (Klasik Filolog) – Blog

Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.

Epikuros, Κυρίαι Δόξαι (Temel Görüşler) Çevirisi (C. Cengiz Çevik)

Diogenes Laertios ünlü filozofların yaşamlarını ve fikirlerini ele aldığı eserinde hazcı öğretinin kurucusu olan Epikuros’un birçok kitap yazdığını söyler, ancak bu kitapların çok ama çok büyük bir bölümü günümüze ulaşmamıştır. Roma döneminde de okunduğu bilinen bu kitapların hazcılık ve atomculuk üzerine kurulu argümanlarının zamanla gerek pagan, gerekse Hıristiyanlık döneminde kimileyin tepkiyle karşılandığını biliyoruz. Cicero’nun metinlerinde bile örselenen, derin değil yüzeysel neden-sonuç ilişkisiyle savunulduğu yönünde eleştirilere hedef olan Epikurosçu düşüncenin yine de takipçileri olmuş ya da en azından ondan kalan bazı fikirler farklı kaynaklarda kayda geçirilmiştir. Bu sayede günümüze ulaşan üç temel Epikuros metni vardır.

Bunlardan biri yine Diogenes Laertios’un yukarıda bahsettiğim metninin onuncu kitabında yer alan üç mektuptur. (1) Herodotos’a yazılan mektup Epikuros’un fizik, (2) Menoikeus’a yazılan mektup etik ve (3) Pythokles’e yazılan mektup ise astronomi ve meteoroloji teorisini içerir.

Epikuros’tan kalan ikinci metin yine Diogenes Laertios’un derleyip aktardığı, Κυρίαι Δόξαι (Temel Görüşler) başlığını taşıyan ilkelerden oluşur.

Üçüncü metin “Vatikan Deyişleri” olarak bilinir, zira bu deyişler Vatikan Kütüphanesi’nde korunan bir on dördüncü yüzyıl elyazmasında bulunmuştur, muhtemelen Epikuros’a ve diğer Epikurosçulara aittir. Buradaki ilkelerden bazıları Temel Görüşler’deki ilkelerle aynıdır.

Burada bu metinlerden ikincisinin çevirisini sunuyorum. Çeviri bana ait, arada aktif dinlenme amacıyla, elime/aklıma geldiğince yaptım, yani uzun süreli bir çalışmanın ürünü. (Evvelce, 2009 yılında bir kısmını blogda paylaşmıştım.) Kavramlar üzerinde sıkı sıkıya durmadım, çevirinin olabildiğince anlaşılabilir olmasına dikkat ettim. Ayrıca daha önce görüşlerin bir bölümünü android seslendirmesiyle parça parça Youtube’a atmıştım, belki devamını getirir ve listeyi tamamlarım. (Videolara şuradan erişebilirsiniz.) Katkı ve uyarılara açığım, görüşünüz varsa email ve sosyal medya mesaj bölümlerinden değil de, aşağıdaki yorum bölümünden paylaşırsanız, iyi olur. Böylece olası katkı ve tartışmaları herkes görmüş olur, belki bunların da ufuk açıcı bir değeri olacaktır. Ayrıca rahatlıkla anlaşılabileceği üzere bu çalışma bir emek ürünü, alıntı yaparken kaynak gösterilmesini ve tümünün kopyala yapıştır yöntemiyle başka yerlere aktarılmamasını talep ediyorum, link verin, sorun olmaz.

Κυρίαι Δόξαι (Temel Görüşler)

  1. Kutlu ve bozulmaz olan ne kendisiyle ilgili kaygılanır, ne de başkasını kaygılandırır, dolayısıyla öfke ya da minnettarlık duygusunu deneyimlemez, zira bu duygular zayıflık göstergesidir.
  1. Ölüm bizim için hiçbir şeydir, zira elementlerine dağılan beden hiçbir şey hissetmez ve his yokluğu bizim için hiçbir şeydir.
  1. Haz acının tüm kaynakları ortadan kaldırıldığında en yüksek seviyesine ulaşır. Bu tür bir haz olabildiğince uzun bir süre var olduğunda, ne fiziksel, ne zihinsel acı var olur, ne de ikisi birden.

Epicurus

  1. Kalıcı fiziksel acı uzun sürmez. Aksine aşırı acı çok kısa sürer acının daha azı da günler boyunca sürmez. Uzun süren hastalıklar bile aşırı acı duygusunu fiziksel olarak gideren dönemler sağlar.
  1. Bilgece, onurlu ve adil bir şekilde yaşamadan haz yaşamı sürmek mümkün değildir ve haz yaşamı sürmeden bilgece, onurlu ve adil bir şekilde yaşamak da mümkün değildir. Ne zaman bir insan bunların birinden yoksunsa (örneğin onurlu ve adil bir şekilde yaşadığı halde bilgece yaşayamıyorsa) onun haz yaşamı sürdürmesi mümkün değildir.
  1. Krallığın ve yüksek makamın doğal yararı (belki de tek yararı) insana diğer insanlara karşı güvende olacağı bir konum sunmasıdır.
  1. Kimileri kendilerini diğerlerine karşı koruyabileceği ün ve konum peşindedir. Yaşamları gerçekten güvendeyse, doğal bir iyiye erişirler. Buna karşın Güvende değillerse, doğuştan doğal bir güdüyle aradıkları şeyden yoksunlar demektir.
  1. Hiçbir haz kendinde kötü değildir, ancak bazı hazlar sadece aşırı kaygılar karşılığında elde edilebilir durumdadır.
  1. Her haz hem bedende, hem de zihinde kalacak kadar uzun tutulabilecek olsaydı, hazlar asla birbirinden ayrılamazdı.
  1. Ayartılmış insanların haz verdiğini düşündüğü şeyler tüm korkulara (örneğin göksel cisimler, ölüm ve acıyla ilgili kaygılara) bir son verebiliyor ve arzularımızı nasıl sınırlamamız gerektiğini ortaya koyabiliyorsa onları ayıplamanın bir manası yok demektir, zira yaşamdaki temel kötülük olan acıyı ne zihinde ne de bedende deneyimlemiyorken her kaynaktan gelen hazlarla tatmin olurlar.
  1. Gökyüzündeki olaylar tarafından asla rahatsız edilmeseydik, ölüm bizi ilgilendiriyor olsaydı ya da acıların ve arzuların sınırlarını kavrayamasaydık doğayı incelememize gerek olmazdı.
  1. İnsan evrenin doğasını anlamayıp aksine efsanelerde bir gerçeklik olduğundan kuşkulanırsa kendisini temel korkulardan kurtaramaz. Dolayısıyla  doğa araştırması olmadan saf haz duygusu hissedilemez.
  1. İnsanın yerin üstü ve altındaki nesnelere, dahası sonsuz evrene dair korkuları varsa kendisini diğer insanlara karşı korumak suretiyle hiçbir şey elde edemez.
  1. Üstün bir güç ve büyük bir zenginlik bizi diğer insanlardan bir ölçüde kadar koruyabilir,  oysa genel koruma zihin dinginliğine ve toplumdan soyutlanmaya dayanır.
  1. Doğal zenginlik hem sınırlıdır, hem de kolayca elde edilir, oysa gösterişli beğenilerin zenginliği sonsuz boşluğa uzanır.
  1. Talih nadiren bilge birine karışabilir, bilgenin en büyük ve en yüce ilgileri dün, bugün ve yarın yaşamının rotası boyunca akıl tarafından yönlendirilir.
  1. Adil olan kaygıdan en uzak olandır, adil olmayan ise her daim huzursuzluğun baskısı altındadır.
  1. İhtiyaçtan doğan acı giderildiğinde, bedensel haz artamaz, sadece değişir. Buna karşın zihinsel hazzın sınırına o hazzı bedensel hazlara ve gerçekleşmeden önceki zihinsel kaygıya yansıttıktan sonra erişilir.
  1. İnsan sınırlarını akılla belirlerse, sonsuz ve sonlu zaman eşit haz sunar.
  1. Bedensel haz sınırsız görünür ve sınırsız bir zamanı gerekli kılar. Buna karşın bedenin sınırlarını bilen ve ebediyetle ilgili korkuları yenen zihin tam ve en iyi yaşamı sağlar, dolayısıyla artık sınırsız zamana gereksinim duymayız. Bununla birlikte zihin hazdan da kaçınmaz. Hatta koşullar insanı yaşamdan ayırma anına taşıdığında bile zihin en iyi yaşamın keyfinden mahrum kalmaz.
  1. Yaşamın sınırlarını anlayan insan ihtiyaçtan doğan acıyı yok eden şeylerin kolayca elde edilebildiğini, tam ve en iyi yaşamı mümkün kıldığını bilir. Dolayısıyla edinilmesi sorun teşkil eden şeylere artık ihtiyaç duymaz.
  1. Nihaî hedefin gerçek olduğunu düşünmeli ve düşüncelerimizi duyusal deneyimle uyumlu hale getirmeliyiz, aksi halde yaşam karmaşa ve rahatsızlıkla dolu olacaktır.
  1. Tüm duyularınızın aleyhine görüş bildirirseniz, herhangi birinin yanlış olduğunu söyleyebilecek bir ölçütünüz kalmayacaktır.
  1. Keyfen duyusal bir deneyimi reddederseniz ve onaylanmayı bekleyen bir fikir ile halihazırda duyular, duygular ve zihnin sezgisel yeteneğiyle kavranmış bir fikir arasında ayrım yapmakta başarısız oluyorsan, rahatsızlığı diğer tüm duyusal deneyimlere atfeder, dolayısıyla her ölçütü reddedersin. Aynı zamanda onaylanmayı güncel duyusal deneyim kadar onaylanmayı bekleyen bir fikri doğrularsan, yine yanılmış olursun, zira her şeyin doğruluğu ile yanlışlığından kuşkuya kapılmak için eşit gerekçe sunmuş olursun.
  1. Davranışını doğanın amacıyla uyumlu hale getirmezsen, aksine tercih etme ve kaçınma meselelerinde başka bir ölçüt kullanırsan düşünce ile uygulama arasında bir çatışma olur.
  1. Gerçekleştirilmediğinde acı vermeyen tüm arzular gereksiz değildir; bu tür arzular gerçekleştirilmesi zor göründüğünde ya da aynı şekilde zarar verdiğinde kolayca giderilebilir.
  1. Bilgeliğin insan yaşamına mutluluk olarak kattığı uzak ara en büyük değer dostluğa sahip olmaktır.
  1. Hiçbir korkunç olayın sonsuza dek, hatta uzun süre sürmeyeceği inancını besleyen aynı kanı yaşamın sınırlı kötülükleri arasında hiçbir şeyin güvenliğimizi dostluk kadar temin edemeyeceğini bize gösterir.
  1. Arzular arasında bazıları doğal ve gerekli, bazıları doğal ve gereksiz, bazıları ise ne doğal ne de gereksizdir ama temelsiz bir düşünceye dayanır.
  1. Gerçekleştirilmediğinde acı vermeyen doğal arzular da güçlü bir çabayla beslenseler bile temelsiz bir düşünceye dayanır; giderilmezlerse, bunun nedeni kendi doğaları değil, insanın doyumsuzluğudur.
  1. Doğal adalet zarara uğramamak ve zarar vermemek yönündeki karşılıklı anlaşmaların sağladığı bir yarardır.
  1. Yaşayan tüm yaratıklar birbirlerine zarar vermeyecekleri yönünde anlaşma yapmaktan aciz olduğu için hiçbir şey adaletli ya da adaletsiz değildir, bu yüzden tüm insan toplulukları için de bu tür anlaşmaları yapamamaları ile yapmayı istememeleri aynıdır.
  1. Mutlak adalet yoktur, sadece insanlar arasında farklı zamanlarda ve yerlerde yapılan zarara uğramamayı ve zarar vermemeyi öngören karşılıklı anlaşmalar vardır.
  1. Adaletsizlik kendinde kötü değildir, sadece adaletsiz eylemleri cezalandırmakla görevli kişilerden kaçamama korkusuna eşlik ederek var olur.
  1. Birinin yakalanmayacağından emin olmak uğruna zarara uğramama ve zarar vermeme anlaşmasının hükümlerini gizlice ihlal etmesi mümkün değildir, daha önce bundan binlerce defa kaçmış olsa da bu böyledir. Ölüm vaktine dek tutuklanmaktan kaçabileceği kesin değildir.
  1. Adalet temelde insan etkileşimine yarar sağladığı sürece temelde her toplum için aynıdır. Ancak adaletin gereklerinin tek tek ülkelerde ve koşullarda nasıl yerine getirileceği değişebilir.
  1. Yasanın adil gördüğü eylemler arasında deneyim tarafından karşılıklı olarak yararlı diye onaylanan her unsur, her toplum için aynı olsa da olmasa da, adaletin erdemine sahiptir. Ancak bir yasa bu şekilde yarar sağlamayacak şekilde yapılırsa adaletin karakterini taşımamış olur. Karşılıklı olarak yararlı olan bir şey değişse bile, bu durum bir süreliğine adalet anlayışımızı onayladığından, bu süre boyunca uygulamalardan kaygı duymayanlar, aksine uygulanmasını tercih edenler ve her durumu kendileri açısından değerlendirenler açısından gerçekten adil olduğu doğrudur.
  1. Koşullarda bir değişim olmaksızın yasayla adil olduğu kabul edilen durumların adaletin varlığıyla çatıştığı anlaşıldığında bu yasalar gerçekten adil olamaz. Ancak yasalar nerede ve ne zaman koşullardaki bir değişimden ötürü yararlı olmaktan çıkarsa, bu durumda ya da zamanda yasalar insan etkileşimine yarar sağladığı ölçüde adildir ve artık yararlı olmadığı andan itibaren adil olmamaya başlar.
  1. Diğer insanlardan korkmaksızın huzur içinde yaşamayı isteyen bir insan arkadaş edinmelidir. Arkadaş olamayacağı insanları ise en azından düşman bellemekten kaçınmalıdır. Bu elinde değilse, elinden geldiğince onlarla iş yapmaktan kaçınmalı ve onları yararlı olduğu ölçüde uzakta tutmalıdır.
  1. Kendilerini yanı başlarındaki insanlardan gelecek tehditlere karşı koruma gücüne sahip olanlar güvenliğin en sağlam teminatına sahip oldukları için diğerleriyle birlikte en mutlu şekilde yaşam sürer. Tam yakınlıktan duydukları keyif öyledir ki, içlerinden biri erken öldüğünde, diğerleri bu ölüm karşısında, belli bir acıma duygusuna rağmen yas tutmaz.

Çeviren: C. Cengiz Çevik

Yorum bırakın