Dr. C. Cengiz Çevik (Klasik Filolog) – Blog

Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.

>Şimdi de "cruor sub verba omnia"

>

Kan var bütün kelimelerin altında
Bir gül al eline sözgelimi
Kan var bütün kelimelerin altında
Beş dakka tut bir aynanın önünde
Kan var bütün kelimelerin altında
Sonra kes o aynadan bir tutam
Beyaz bir tülbent içinde
Koy iç cebine
Bütün bir ömür kokar o ayna
Kan var bütün kelimelerin altında
İşte o kandır senin gülüşün
Sızmıştır hayatın derinlerine
Siyahtır orda kırmızıdır
Daldan dala atlar
Sever çocuklara anlatılan masalları
Ama iş savunmaya gelince
Yalnız alevi savurur
Ve güneşin solmaz çekirdeğini
Yalnız doruklarda
Umulmadık bir gün olabilir bugün
Kan var bütün kelimelerin altında

Kelimelerin büyüsüne kapılmak ciddi bir aydınlanma anlamına geliyor; bir nevi kelimeler sayesinde tasarladığımız ideal dünyaya zihince yolculuk yapmış oluruz. Stoacı Seneca’nın “beden durur da, zihin geçmişe ve geleceğe gidebilir” minvalinde bir sözü vardı; işte kelimelerin büyüsü de bu zihnî seyahatın bir nevi neticeleri olsa gerek. Kelimeler bizim zihnî açıdan yola düşüşümüzün vesikasıdırlar. Bu şiiri çevirirken kullanmış olduğum Latince kelimelere dair küçük bir analiz sunup, dile aşina olmayanların da, şiirin Latincesinin büyüleme sahasına girebilmesini sağlamak istiyorum.

crŭor, ōris, m: Kan. Yunancadaki κρέας, κρύος kelimeleriyle karşılaştırmamızı öneriyor C. T. Lewis o yetkin sözlüğünde (Charlton T. Lewis; Charles Short [1879], A Latin Dictionary; Founded on Andrews’edition of Freund’s Latin dictionary (Trustees of Tufts University, Oxford)). Yine Latincedeki “kan” anlamındaki sanguis kelimesinden daha sınırlı bir anlama sahiptir. C. T. Lewis’in de aynı maddede bildirdiği gibi, cruor, ziyadesiyle “yaralanma sonrası oluşmuş kan” anlamındadır. Buradaki çeviride sanguis yerine cruor‘u kullanmış olmamın nedeni de, bizzat kelimelerin (örneğin bıçak gibi) yara açması ve kan akıtmasıdır, tasarladığım şey budur. Beri yandan cruor‘un “adam öldürme”, “katliam” anlamları da vardır. Burada da kelimelerin elinden bir katliam düşünülebilir.

praesumitur capere rosam manu tua: “Gülü elinle aldığın varsayılsın” gibi bir anlam vardır burada; fazladan bir “te” (senin) eklemeyi gerek görmedim; çünkü “manu tua”‘daki “sana ait”lik hâli yeteri kadar rosa’nın yani gülün kimde anlamlandığını gösteriyor.

pro speculo quinque momento dura: Aynanın önünde durma ile “tutma” eylemini duro, -are (“durmak”, “kalmak”,”dayanmak”, “sürdürmek”) fiiliyle (burada imperativus yani emir kipi hâlinde) birleştirmiş oldum. Böylece “aynanın önünde beş dakikalığına kalabil/dayan” anlamına da ulaşabilirsiniz.

prae-sĕco, cŭi, ctum, or cātum: Dizede “praeseca” (yani imperativus hâldeki) “kes” emri, “ucundan kesmek” gibi düşünülmeli; zira fiilin kast ettiği “kesmek” böyle bir kesmek Aynanın küçük bir parçasından böyle bir anlam çıkardım ve kesilecekse de kullanılması gereken fiil bu olmalı düşündüm. Hem kâfiye olarak da “omnia-tua-dura” yapısına uymuş oldu.

fōcāle, is, n: Latincede focale aslında boyun örtüsü ya da kravat gibi düşünülmüştür (Hor. S. 2, 3, 255; Quint. 11, 3, 144; Mart. 14, 142); ancak bunun Sina Hoca’nın sözlüğünde “eşarp” anlamı da verilmiştir.

in-fĕro, intŭli, illātum, inferre: Bu fiil tam olarak bir şeyi bir yere koyma anlamını verir.

per vitam: Yaşam boyunca. Fazladan bir “omnem” de eklenebilirmiş. Ancak bu hâliyle de “tüm yaşam” anlamını taşıyor. Latincede per+acc. yapısı, İngilizcedeki “through”‘un Türkçedeki “boyunca, süresince”nin karşılığıdır.

ŏdōro, āvi, ātum: Kokmak. “Güzelce kokmak” anlamı baskındır.

ecce: Latincedeki meşhur ünlem ifadelerinden biri, “İşte”.

rīsus, ūs, m: “Gülüş” anlamındaki bu isim eril olduğundan, her karşılaştığımda bana “erkek gülüşü”nü anımsatır. Hafif “alaycı”, “şakacı” gibi anlamları da içinde barındırır (“qui risus populo cladem attulit”, Cic. N. D. 2, 3, 7). Ben bu tarz bir alaycılığı ziyadesiyle erkeklere yakıştırıyor da olabilirim.

qui per altum vitae introgressus: Şiiri çevirirken en beğendiğim dizelerden biri de bu oldu. Dizenin başındaki “qui” ilgi yan cümlesi başlatıyor, bu dize olduğu gibi böyle bir cümlecik. Baştaki qui, önceki dizede “risus tuus” ile akst edilen kişiyi işaret ediyor. Hâliyle bu kişi yaşamın derinliğine (yine per+acc. yapısı: “per altum vitae”) sızan, giren, dalan kişidir (intregressus). Risus, introgressus ve aşağıdaki dizenin sonunda bulunan rubicundus da kâfiye telâşımın bir neticesi olarak uyum oluşturuyorlar!

ĕō: Orada.

niger est rubicundus: Tam olarak “siyah kırmızıdır”, nerede? “Eo” yani “orada”.

circum-sĭlĭo, īre: Bu fiil, atlamanın, zıplamanın, sıçramanın bir bahar havasından kaynaklandığını gösteriyor sanki. Daldan dala (per ramos) atlayan kişi bunu, içsel coşkunluğuna dayandırabilir. Zaten sonraki dizede coşkunluk farklı bir hâl alacak. Zaten siyah, kızıla dönmüştü değil mi “orada”?

placet ei fabulae quae narrantur pueris: Çocuklar için anlatılan masallardan hoşnut olan adamımız bunu baharvari bir coşkunlukla yapıyor olabilir.

sed tempore defendere: Şiiri çevirirken en ürkek davrandığım dize bu oldu; üslup kullandım, dizenin içerdiği anlam tam olarak “fakat savunmanın tam zamanında/yeri geldiğinde” olabilir. “Defendere” yerine “defendendi” de kullanabilirdim, o da mümkündü. Ama tercihimi fiili mastar olarak yani “defendere” olarak bırakmaktan yana kullandım.

solam… flammam: “Yalnızca alev(i)”. Solus sıfatının böyle bir kullanımı var, ayrıca adverbium olarak kullanılabilirse de ben genelde (yanında varsa) isimle özdeşleştirip okumayı/çevirmeyi/düşünmeyi uygun buluyorum. Burada “yalnızca” durumu, alev’e bitişikmiş gibi, alevin yalnızlığı gibi. Bu beni Latincede en heyecanlandıran anlatım tarzlarından biridir; Latince bize her daim “içinde hazine saklayan” bir sandık sunar. Hazine, anlamın içeride saklanmış olmasındadır. Örneğin kısaca “sum” dediğinizde bile “varım, ben’im, buradayım, yaşıyorum, olmuş durumdayım, beni ben yapan neyse onların hepsine sahibim…” gibi bir hazineyi kabullenmiş oluyorsunuz. Descartes’ın “cogito ergo sum” nazariyesini düşününüz; “ben ben’liğimi ben’leştiriyorum” adeta! Burada da flamma yani alev, yalnızlığını “solus” sıfatıyla kazanıyor. Adverbium olarak yani “sole” olarak da kullanılabilirdi; ama burada hazineye tutuklu kaldım, “sole” sanki alayla sırıtıyordu!

atque semen infinitum solis
in verticibus solis: Bu iki dizeyi birlikte incelemek gerekiyor. Güneş’in solmaz, sonsuz, bitimsiz tohumu… yalnız doruklarda… Burada iki dizenin de sonunda bulunan “solis”ler bir kelime oyunundalar. Zira ilk solis “Güneş” anlamındaki Sol (sōl, sōlis, m) isminin Genetivus (-i) hâli; ikinci solis ise yukarıda “solam… flammam”da açıkladığım durumla aynı şekilde, “verticibus”a uymuş solus sıfatının Ablativus Pluralis (-den hali, çoğul) hâlidir. Çekim benzerliği, güzel bir kelime oyununa olanak tanımış oldu.

hodie potest dies inopinata: Çevirirken beğendiğim dizelerden biri de, kesinlikle bu oldu. Bunda şairin de “bugün”, “bir gün” oyununun etkisi var tabi ki. Bugün yani “hodie”nin, “dies inopinata”ya dönüşümü yani bugünün, beklenmedik bir gün’e dönüşümü bir olasılığa bağlıdır. O olasılığı veren de potest (possum, pŏtŭi, posse) fiilidir. Olmak’tan olabilmek’e ince bir çizgi var; işte bu dizede o çizgi “inopinata” yani beklenmedik’lik niteliği!

Saklı’ya, bu şiire yaptığı yönlendirme için ayrıca teşekkür ederim. Bugün bazen bir gün olabilir, önemli olan olması da değil sanırım.

One comment on “>Şimdi de "cruor sub verba omnia"

  1. cache
    21/07/2009

    >çok .ama çok. binlerce hatta…. teşekkür ederim..çok etkilendim..

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

Bilgi

This entry was posted on 21/07/2009 by in Genel, Latince üzerine and tagged , , , , , , , , .
%d blogcu bunu beğendi: