Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.
Aeneis‘in sekizinci kitabının başlarında Tiber nehrinden gelen nehir tanrısı Aeneas’ı Turnus’la yapacağı savaş için yüreklendirirken bir yerde (77. dizede) Aeneas’ın onu corniger yani “boynuzlu” olarak nitelediğini görürüz:
Corniger Hesperidum fluvius regnator aquarum
Türkân Uzel’in çevirisinde (Öteki Yay. 1998: 271) bir not düşülmüş buraya:
“Eskiçağ’da ozanlar ırmaklarda boynuz hayal ederlerdi, bizdeki Altın Boynuz (Haliç) gibi.”
Nehirde (ırmakta) boynuz nasıl oluyor ki, hayali nasıl olsun. Nehirde boynuz ne arar, ne gibi bir anlam ifade eder? Ben bu konuda aydınlatıcı bir bilgi bulamadım. Buna karşın ilgili configer (boynuzlu) sıfatının nehirdeki varsayımsal boynuza değil, nehrin tanrısına atıf olduğuna dair aktarımlar gördüm. Örneğin Anthon meşhur Aeneis edisyonunda (London 1847: 414) düştüğü bir notta nehir tanrılarının boğa suratlı ya da boğa boynuzlu resmedildiğini söyler, ona göre boynuzlu resim nehir suyundaki daimî hareketliliği ve gürültüyü imler, özellikle de ana kaynağından çıktığı andaki o kaynamayı. “Ne alaka” diye soran var mı aranızda? İşte, göl gibi durgun sulardan farklı olan nehirdeki o şiddetli akışın insanlara boğanın haşinliğini düşündürdüğünü düşünün. Mitolojideki her şey mantıklı geldi de, buna mı itiraz edeceksiniz?
Mitolog Bryant’a göre bu resmediliş ile başka bir anlatıdaki abartılı bir yüceltme arasında ilişki vardır, buna göre Achelous nehri de insanlarca öyle kutsanmış ki, sonunda nehrin kendisini boğaya dönüştürdüğüne inanılmış. Bryant iki anlatının ve farklı mitolojilerdeki başka anlatıların deniz-boğa sureti ilişkisini güçlü bir şekilde kurduğunu söyler (A New System, Or, An Analysis of Ancient Mythology, London, 1774: 438). O halde nehir değişse de, tanrısına yakıştırılan figür değişmiyor olmalı. Nitekim Ovidius’un da Numicius’u aynı sıfatla betimlediğini biliyoruz (Fasti 3.647: “corniger… Numicius”).
Bir şey daha, Meyers Tiber nehrinin kutsallığıyla ilgili aktarımları da incelediği güzide metninde Aeneas’ın corniger demek suretiyle tanrının basit tanrılığından ziyade <karmaşık bir> hayvan ya da insan figürüne vurgu yaptığını söyler, kutsallıkla bizzat irtibata geçmiş olmanın göstergesi başka deyişle (“The Divine River: Ancient Roman Identity and the Image of Tiberinus”, The Nature and Function of Water…, Ed. C. Kosso – A. Scott, Brill, 2009: 237). Oysa Eskiçağ anlatılarında tanrıların suretlerini bilmek ve betimlemek için illa ki onlarla bire bir irtibata geçip, yüz yüze gelmek gerekmiyordu, anlatılageleni ve tasviri bilmek yeterliydi. Dahası tanrıların yetenek ve niteliklerini anarak bir betimleme yapmak şiirsel üslubun bir gereğiydi, dolayısıyla Aeneas’ın seslenişindeki boynuz detayının Meyers’in söylediği türden bir yakın irtibatı anlattığını düşünmüyorum.
Bu konuyla ilgili olarak aklıma ya da karşıma başka bir şey gelirse, paylaşırım.