Dr. C. Cengiz Çevik (Klasik Filolog) – Blog

Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.

Sextus Empiricus, Kuşkunun Felsefesi

Sextus Empiricus, Kuşkunun Felsefesi, Çev. C. Cengiz Çevik, Kırk Gece Yayınları, 1. Basım, Ekim 2010.

Kendimden bile kuşku duymaya hazır mıyım bilmiyorum ama buna yürekle atılabilirmişim gibi hissediyorum, yanlış zamanda, yanlış bir yerde olduğumu bile bilmeden bu atılımı gerçekleştirebilirsem, işin kötüsü, hedefime ulaşıp ulaşmadığımı bile öğrenememiş olacağım. Kuşkunun doğasında bir yerde durmak var ama decretum’laşmış, başka deyişle ketumlaşmış Kuşkuculuğun böyle bir finiş çizgisi yok, alabildiğine kuşku duymayı benimseyenler bir vakitten sonra bunu yaşamsal bir nefesmiş gibi algılamaya başlıyor, bu yüzden kuşku duymayı bir noktadan sonra bırakıp kendi dogmasıyla mutlu olanlara karşı da kuşku duymak, Kuşkucunun aslî görevine dönüşüyor. Dogmatik dogmatiği çeker misali, dogma sayısı arttıkça dogmalar-arası çatışmalar da kendi içinde çetrefilleşerek artıyor, bu da alabildiğine kuşku duyan Kuşkucunun baktığı her yerde bir ya da birkaç dogmatik görmesine neden oluyor. Böylece Kuşkucu, “Kuşkucu” kalabilmek adına, dogmatiklere bağımlı hale geliyor. 

Bu yüzden “Secundum dogmaticos” yani “Dogmatiklere göre” kalıbı Kuşkucunun diline yapışıyor. Dogmatik ne derse desin, dediğini nasıl temellendirirse temellendirsin, karşısında Kuşkucuyu buluyor. Kuşkucu kendisinden emin bir şekilde, çürütülemeyecek hiçbir yargının bulunmadığını “secundum dogmaticos” ölçüsüyle dile getiriyor, başka deyişle ne kadar dogma ve dogmatik, o kadar kuşku ve Kuşkucu!

Sextus Empiricus’un metni de, esasında Pyrrhoncuların yani Kuşkucu öğretinin kurucusu olan Pyrrhon’un izinden gidenlerin temel düşüncesini yansıtan, dogmalara ve dogmatiklere güdümlüdür. Sextus Empiricus, tıpkı Lucretius’un Epicurus’un izinden gitmesi gibi, Pyrrhon’un izinden gidiyor. Alabildiğine kuşkusu, kuşkusunun öğretileşmiş olması konusunda zayıflasa da, metnin başından itibaren okuyucu yazarına güvenmiş hissediyor kendini. Aksi halde metne daha başından yabancılaşabileceğini düşünüyor belki de, hiç önemi yok gerçi, zira filozofun hangi noktadan itibaren kuşkusuna başlamış olduğuyla ilgilenmiyor, tek ilgilendiği “secundum dogmaticos” kalıbı nezdinde dogmalarına sonsuz güven besleyen dogmatiklerin ne denli madara olduğudur. Madara yöntemi ise mantık, yani Kuşkucunun silahı, akıldan (logos) payını almış, kendince neden-sonuç ilişkisini yerli yerine oturtmuş muhakemedir. Peki, silahını çevirip kendisine, intihar etmez mi Kuşkucu? Hayır, etmez. Çünkü Kuşkucu, dogmatikler arasında baş gösteren kargaşadan kurtulmayı kendisine temel hedef belirlemiştir, bu hedefe ulaşmadan kendisini ortadan kaldıramaz. Dogmatiklere duyduğu öfkeden kaynaklanmıyor bu, aksine sevecen ve hoşgörülü bir tavır sergiliyor, öyle ya, önünde süregiden mutsuzluğa bir son vermek adına, dogmatikleri dogmalarından sıyırmak istiyor, onları “onlar” kılan temel karakteri parçalamak, onları huzura erdirmek istiyor. Nasıl, öfke barınabilir bu kuşkuda?

Şöyle diyor Kuşkucu Sextus Empiricus: “Kuşkuculuğun neden ve ilkesinin kargaşadan muafiyet umudu olduğunu söyleyebiliriz.Düşünce zenginliğine ve yeteneğine sahip kişiler, şeylerdeki düzensizlikten ötürü bir karmaşa içine girer, bu durumda neyi onaylayacağı konusunda kuşkuya düşer ve neyin doğru, neyin yanlış olduğunu araştırmaya başlar ve böylece bunlara ilişkin vereceği kararla zihnindeki kargaşa durumundan kurtulmak ister. Kuşkuculuğun temel ilkesi bilhassa şudur: Her muhakemeye karşı onunla eşit başka bir muhakeme yürütülebilir;bu ilkeden hiçbir dogmaya esir olmamamız gerektiği sonucu çıkar.” 
Kuşkunun Felsefesi ve Türk Kaavesi

Kuşkunun Felsefesi ve Türk Kaavesi

Ama hâlâ dogmaya esir olanlar var. Peki, ya onlar böyle mutluysa, yani kargaşa kimine huzur verebiliyorsa, ne olacak? Kuşkucu voltasını almayı bilmez. Süregiden dogmalar savaşının, aslında bildiğimiz tek şeyin, bildiğimizi sandığımız hiçbir şeyden emin olmamamız gerektiği yolundaki başka bir dogmayla son bulacağını düşünmesi, onun bu kargaşa karşısında serin durmasını sağlıyor. Kuşkucu bu ısrarından ötürü ne kadar dogmatikleştiğini bilmeden ya da bilmiyormuş ayağına yatarak düşünmeye ve daha da önemlisi, düşündüklerini paylaşmaya devam edecek, çünkü bu, onun yaşamsal nefesidir. Kuşku duymazsa ölecek hastalığına yakalanmış, düzelmez bir vaka belki ama yine de süregiden kargaşanın içine dalarak, “çekilin ben Kuşkucuyum!” der ve kendinden geçerek dogmasını savunanlara huzur getirdiğini haykırır. Haykırışı, günün gürültüsü yani şakşakçıların, dalkavukların, homo ideologicus’ların, homo insipiens’lerin altında ezilse de, Kuşkucu kuşku duymaya ve alet çantasından uygun aleti, yani kimine ruhsuz, saf kelime oyunlarıymış gibi gelen aklını çıkarır ve dogmasıyla sersemlemişleri ferahlatmaya çalışır, hem de onlara rağmen. 

Kuşkucu, kendisine bile itiraf edemeyeceği büyük çelişkisini, çantasından çıkardığı aklına yem etmez, en büyük yoldaşı kılar ve kimseyle paylaşmaz. Çünkü bilir ki, çelişkisi onun huzurudur.

Bu eserin çevirisiyle meşgul olduğum dönemi düşünüyorum da, aklımda kalan tek şey sabaha varan gece çalışmaları sanırım. Saat 5.30-6.00 gibi balkona geçer, uyuyan mahalleye ve uzaktan veya yakından, bir şekilde kanat çırpan, öten kuşların eşliğinde kuşkulu kuşkulu çalışırdım. Şimdi her an yağmur yağabilecekmiş gibi hissettiren, soğuk bir hava var dışarıda, o gri, hafif mavi ve Güneş ışığından ötürü aydınlık havayı düşünüyorum da, günün en güzel saatlerine denk gelmişti. Sabah oluyordu (hatta olmuştu!), geceyle nadasa bırakılan aydınlık her bir köşeye ulaşıyordu, benim balkona da tabi! Çok samimî bir şey söylemem gerekirse, Kuşkuculuğu değilse de, kuşkunun kendisinin herkese ulaşmayan, çok özel bir aydınlık olduğunu düşünüyorum, yanlış anlamayın aydınlığı dogmalaştırıyor değilim, aksine aydınlıkta, gündüz-gözüyle tartışabilelim, dogmalarımızı kaavelerimize katık edelim istiyorum.

Sevgiler.

C. Cengiz Çevik 
Satın alma opsiyonu, vs.:



Share |

One comment on “Sextus Empiricus, Kuşkunun Felsefesi

  1. Sophie
    16/10/2010

    >ilk kez bir çalişmana bu kadar kısa sürede kavuşmuş bulunuyoruz.sadece 1 mevsim geçmiş,belki bundan sonrakiler için de fazla bekletmezler bizi,bu iyiye işaret mi?sabaha varan çalişma gecelerinde harcadığın emeğe,öncelikle aklına,ellerine,sonrasında gözlerine sağlık diyorum,hayırlı uğurlu olsun.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: