Dr. C. Cengiz Çevik (Klasik Filolog) – Blog

Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.

Obscenitas

>

http://www.divshare.com/flash/playlist?myId=10634218-4c4
Ayça Şen – Astronot
Çağdaş batı dillerinin neredeyse tamamına geçmiş olan, ahlâkî düzlemdeki kirliliği, bozukluğu, çürümüşlüğü gösteren ismin (Alm. obszönität, Çek. obscénnost, Fr. obscénité, Flem. obsceniteit, Gal. obscenidades, İng. obscenity, İsp. obscenidad, İsv. obscenitet, İt. oscenità, Kat. obscenitat, Nor. obskønitet, Por. obscenidade, Rom. obscenitate, Slov. obscénnost, Sloven. opolzkost) Latincedeki ilk/yakın akrabası budur. Obscoenitas ve obscaenitas şekillerine de rastlanabilir.
İsmin yapısına baktığımızda ob- önekinin sırıttığını görüyoruz. Bu açıdan bakıldığında obscenitas bir birleşik isimdir. Şu şekilde oluşmuştur: ob + caenum + tas.
Ob- genelde “-den dolayı” manasında bir önek olup, birlikte gittiği ifadenin cümlede neden olarak belirmesini sağlar. Caenum ise obscenitas‘ın merkezindeki isim olup ilk anlamı “çamur”, “kir” vb. fizikî lekeler üzerinde şekillenir. Plautus “kirli eş” anlamında kullandığına göre bir hatundan bahsederken, ahlâkî anlamda lekeliliği de veriyor olmalı. Latincedeki -tas eki ise İngilizcedeki -(n)ty eki gibi soyut anlamlılığı gösterir.
O hâlde ob+caenum yapısından ilkin bir sıfat doğuyor: “Kirli”, “lekeli”, “şeytanî”, “kanı bozuk” gibi anlamlara gelen obscenus. Yukarıda bahsettiğim gibi soyut anlamlılık katan -tas eki de buna eklemlenince başlıktaki isme ulaşmış oluyoruz: “Kirlilik”, “lekelilik”, “şeytanîlik”, “kanı bozukluk”, “ahlâksızlık” ve hatta “müstehcenlik”.
Metnin buraya kadarki kısmı için bkz. Etimologya
Benim özellikle inceleme alanıma denk düştü bu isim. Sözlükte Hostius Quadra başlığında işlediğim zatın türlü ahlâksızlıklarından bahsedilirken obscoenitas deniyordu. Açıkçası oradaki durumun müstehcenlik mi, yoksa ahlâksızlık mı olduğu şüphelidir. Çünkü Türkçede müstehcen ile ahlâksız arasında da fark var; Hostius Quadra erafına aynalar koyup, Seneca’nın deyimiyle, partnerinin kasıklarına kafasını gömmüş vaziyette bedeninin arkasında olup bitenleri görebildiğinden bunu ahlâksızlık olarak değerlendirmek mümkündür. Zira kişi kendisine karşı müstehcen olabilir mi? Müstehcende “açık saçık”lık ön planda olmakla birlikte, bunun diğer kişilere dönük olması gerekir. Kişinin kendisine açık saçıklığı da müstehcenlikten sayılabilir mi? Önünüze koyduğunuz aynadan, kalçanızı izlemeniz ayıp bir davranış mıdır? Filozof bunu ve aynanın suistimaliyle oluşmuş diğer eylemlerin obscoenitas örneği olduğunu söylüyor.

Bana kalırsa kast ettiği, metnin devamındaki kanıtlara dayanarak söylüyorum, gecenin bile örtmekte yetersiz kaldığı bu gibi eylemlerin (quibus abscondendis nulla satis alta nox est) aynalar vasıtasıyla -kişinin kendisine bile olsa- deşifre edilmesinin, gösterilmesinin bir had aşımı örneği olmasıdır. Eğer obscoenitas‘ın temelinde caenum (ki “kaynum” diye okunduğundan, “kaynum bana atladı” şeklinde bir espri de yapabilirsiniz duruma uygun olarak) varsa, bu “leke” anlamındaki caenum‘un kişinin kendisine karşı bile bir “leke” ölçütü olması gerektiğini gösterir. Evet “ben evde yalnızım istediğimi yaparım” diyemiyorsunuz bu sıkı ahlâkçı anlayışa göre; zira yine metnin devamında dendiği gibi, “ipsos concubitus portentosos sibi ipse ostendit, sibi ipse approbavit” (canavarca ilişkilerini bizzat kendisine gösteriyor, bizzat kendi onaylıyordu bunu) yani kişinin lekelenmiş sayılması için, lekeli eylemi kafasından geçirmesi, onaylaması ve -kendi başına da olsa- eyleme dökmesi, onda bir obscoenitas tespit edilmesi için yeterlidir.

Vicdan denilen şey işte tam burada devreye girer. Bu bana bazen kendi başımızayken bile geçmişteki abuk sabuk veya rezil bir eylemimizi hatırladığımızda suratımızı ekşitmemizi (belki utanmamızı, belki tekrarlanmasından korkmamızı) anımsatıyor. Kişinin kendi kafasının içinde bile birtakım engellerinin olması kadar tuhaf bir şey yok, partnerinden başka kimse görmese bile, o şeyi yapmayacaksın. Obscoenitas‘a o eylem de dahil.
Metin aslında müthiş bir “saklanma”, “örtünme” ahlâkının peşinden gidiyor. Filozof bizzat utanma duygusuna vurgu yaparken şöyle diyor:
Fahişelerde bile bir haya vardır; o bedenler toplumun alayına maruz kalacak ne yapıyorsa, katlanmak zorunda oldukları zavallıca ne varsa, hepsini gizler. Öyle ya, genelevde bile bir utanma duygusu hâkimdir. Oysa bu canavar (Hostius Quadra’dan hep cinssiz bir canavar olarak bahsediyor) ahlâksızlığını/obscoenitas’ını bir gösteriye çevirmişti.”
Burada kişinin lekeli bir eylemini bu kadar açık etmesi eleştirilirken, aslında örtülü olarak bir toplum ideali de sunulmuş oluyor. Seneca bu idealin gerçeğe kavuştuğunu göremedi, ömrü yetmedi ama pek etkili bir şekilde öncelediği Hıristiyanlık yüzyıllar boyunca bu ahlâk idealistliğini birtakım korku imgeleri (özellikle de cehennem ve şeytan) üzerine inşa edip, eyleme geçmemiş zihinde kalmış lekeli düşünceleri bile günahtan saymıştır. Böylece İbrahimî dinlerin ortak özelliği olan niyette temizlik tüm heybetiyle karşımıza dikilir. bir risalede bu mantığa uygun olarak “Niyet, bir ruhtur. O ruhun ruhu da ihlastır” denmiştir; insanın başka türlü dizginlenemeyeceği düşünüldüğünden, dizgine niyetten başlanmıştır.

Sonuç mu? Aynaları oraya koymayacaksınız.

Addendum@: Bir ufak bilgi: obcsenitas‘ın Fince’deki karşılıklarından biri törkeys‘miş, olmaz, çağrışım yapmamalı. kendi halinde kalmalı, kalamıyorsa sıkıntı var demektir. Fince bilenler uyarsın.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: