Dr. C. Cengiz Çevik (Klasik Filolog) – Blog

Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.

Fil ya da Elephantus

 

Fil, gestation’ı yani gebeliği en uzun süren memeliymiş. Evvelden bunu bilmiyordum; nam-ı değer Yaşlı Plinius‘un (i.s. 1.yy) Naturalis Historia‘sının praefatio‘sunu okurken Plinius’un Stoa, Akademia ve Epikuros okulundan başlayarak gramercilerden adeta doğum sancıları çekmekte olan eserine eleştiri getirmelerini beklerken geçen yıllara bakıp “filler bile daha kısa sürede / daha hızlı doğururdu” (Naturalis Historia, praefatio 29: “…cum celerius etiam elephanti pariant”) dediğini gördüm.

Yapmış olduğum bazı ilmi araştırmalar (google şeyi) sonunda fil gebeliğine dair şu bilgilere ulaştım, snobshot ifadelerle sunuyorum:
– Dişi filler 9-12 yaşlarındayken üreme olgunluğuna ulaşıyor ve 13 yaş civarındayken de gebe kalıyor.

– 5 sene arayla doğum yapıyorlar.

– Erkek filler 10 yaş civarında üreme olgunluğuna ulaşıyorsa da dişi fil için diğer erkek fillerle rekabete girebilecek gücü ve olgunluğu kendisinde bulabildiği 30 yaş civarındayken üreme faaliyetine atılıyor.
– Dişi fillerin gebelik süresi bazen 22 ay (630-660 gün kadar) bazen de 18 ay sürüyor. Bu da yukarıda dediğim gibi, memeliler içinde en uzun süren gebeliktir.
– Gebeliğin ilk belirtileri: kuyruğun altında şişlik, genel bir huzursuzluk ve kasılma. Ayrıca gebe kalmış dişi filin progesteron hormonu ilk günlere oranla 3-4 gün içinde düşmeye başlıyor.
– Sancılar 5 dakika ile 60 saat arasında değişir. Ortalama sancı süresi ise 11 saattir.
– Doğum sırasında yavruların ağırlığı 200-250 pound kadardır. Gün başına 2-2.5 pound daha ağırlaşırlar.

http://www.youtube.com/watch?v=f4mzcpx3viy
http://www.upali.ch/birth_en.html
http://www.toledozoo.org/…a_ele_breedingbasics.html
http://www.buzzfeed.com/…station-period-only-8zj-p5

Fillerin doğalarındaki kontrasta da dikkat çekmek gerekiyor sanırım; büyük Romalı zihni Cicero, De Natura Deorum, I.97’de “Elephanto beluarum nulla prudentior; ad figuram quae vastior?” diye sormuştur yani “Filden daha zekisi yoktur, ancak ondan daha iri olan var mıdır?“. Yine entiriye girerken adını zikrettiğim Yaşlı Plinius da filin zeka bakımından insana en yakın hayvan olduğunu söylüyor ve ekliyor, çoğu kere bir insanda bile bulunmayan dürüstlük, iyi görü, doğrulukve yıldızlara, güneşe, aya riayet görülür filde (Naturalis Historia VIII.1).


Yine aktarılan bir mitosa göre fil dinsel itkiyi de insanlarla paylaşmaktadır (http://www.socyberty.com/…ology-and-folklore.246321). Yine Plinius’un yazdığına göre filler Mauritania tepelerinden aşağıya salt Alimo nehrinde yıkanmak ve Ay’a dinsel hürmetlerini göstermek için inerlermiş (Boria Sax, The Mythical Zoo: An Encyclopedia of Animals in World Myth, Legend, and Literature, p.105, Abc-clio, 2001). Boria Sax’ın aktardığına göre, fillerde dinsel hürmet bulunduğuna dair inanç, Hıristiyan Avrupa’sında da sürmüş; bu yüzden onlara karşı bir övgü ve saygı gelişmiştir.
Öyle ki 18. yy.’da Fransa kralının ormancılarından Marcel Leroy “Many authors say this animal is lacking in nothing but the worship of god, while others accord it that virtue as well” demiştir (a.g.e., p.105). Yirminci yüzyılda bazı araştırmacılara göre filler ölülerini toprağa gömer ya da en azından bitkilerle üstlerini örter (a.g.e., p.105). Hiçbir hayvan fil gibi kişileştirilmemiştir deniyor bir yerde de. Filin gözleri vücudunun iriliğiyle orantısız bir biçimde küçük ve kafasının tam ters kenarlarındadır; fakat gözlerinin etrafındaki katlar ona derin bir anlam katmaktadır (http://www.socyberty.com/…ology-and-folklore.246321).
Budizm geleneğinde de fillere önem verildiğini görüyoruz; hatta egemenliğin sembolü olarak görüldüğü de biliniyor, bu yüzden filler krallardan özel bir saygı da görmüştür (K. Krishna Murthy, p.40, Glimpses of Art, Architecture, and Buddhist Literature in Ancient India, Abhinav Publications, 1987). “Fil devleti” imajı Antik Hint kraliyetlerinin vazgeçilmezi olmuş haliyle. Yine Hindu geleneğinde halkı da ilgilendiren fil imajlarından biri de bereket / rahmet yağmuru olmasıdır. Bir Sri-lakşmi / Gaja-lakşmi hikayesinde zenginlik tanrıçasını hortumuna aldığı suyla yıkar, kutsiyeti bu yüzden büyüktür (David Kinsley, Hindu Goddesses: Visions of the Divine Feminine in the Hindu Religious Tradition, p.22, Motilal Banarsidass Publ., 1998).

Tamam haydi, yeter bu kadar. Gidip biraz fil seveyim bahçede.

Not: Bu yazımı Ekşi Sözlük’te yayınladım:
http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?id=15480197

6 comments on “Fil ya da Elephantus

  1. Anonymous
    18/02/2009

    >Harika bir yazı. Teşekkürler. 🙂

  2. Sophie
    18/02/2009

    >Filler ve Çimen var bir de 🙂

  3. Fatih
    19/02/2009

    >Hint mitolojisine daha fazla eğilmeni öneririm.

  4. Fatih
    19/02/2009

    >Bu arada yazmayı unuttum, teşekkürler. 🙂

  5. jimi the kewl
    19/02/2009

    >Hint mitolojisine eğilmeyecek değildim; güzel bir pişti oldu bu yorumun. Birkaç kaynak edinmedim de değil bu konuda. Tez zamanda inşallah.

  6. Geri bildirim: Annesi tarafından terk edilen filin ağlaması üzerine | jimi the kewl resmi blog! (C. Cengiz Çevik)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: