Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.
Nazi dönemi Almanya’sının önemli filologlarından olan Auerbach bir dönem Türkiye’ye de gelmişti. Nazi baskısı altındaki yaşamının, sürgün deneyiminin ve filoloji birikiminin ortak ürüü olarak gördüğüm Mimesis adlı önemli eserin yazarıdır.
Burada yorumlamakta olduğum Zakai’ın metni Auerbach’ın filolojisi ve yaşamı üzerine yoğunlaşıyor. Filoloji ve felsefe, filoloji ve tarih ilişkileri üzerinden bir disiplinin ve o disiplindeki insanın öyküsünü anlatıyor.
En öz ifadeyle, Auerbach’ın filolojisi tarihselci ve hümanisttir, kriz yaşayan Avrupa edebiyatlarına bütünsel perspektifte yaklaşıp Avrupa’nın hümanist geleneğini kurtarmaya çalışır. Auerbach’a göre, filoloji sadece sözcük ve edebiyat sevgisi değildir, kendinde hümanist bir değer ve misyon taşır, edebiyatın okuyucuyu dönüştürücü gücü, metin incelemesi yapan filolojiye de geçmiştir. Tıpkı Eco’nun Foucault Sarkacı’ndaki filoloğun “ben politik tercihimi filolojiden yana yaptım” demesi gibi, filoloji bir disiplin olarak okuyucuyu ve elbette filoloğun kendisini dünya görüşü ve politika açısından dönüştürür, ona tüm ideolojilerin üzerinde tarihselci ve hümanist bir manevra kabiliyeti kazandırır.
Zakai’ın metni dönemin filolojik tartışmalarından, Auerbach’ın yaşam deneyimine uzanan geniş bir analiz sunuyor. Nazilerden kaçmayı başarabilen insanların hikayelerini de içeriyor, örneğin Auerbach’ın ABD’ye kaçan bir kemancıyla ilgili söyledikleri aklımda kaldı, “burada çaldığım kemanın tonu bile farklı”. Yine sürgüne mecbur bırakılan bir yazar şöyle diyor: “Sürgünler için yeni yurt diye bir şey yoktur, yurt sadece çocukluk ve gençlik toprağıdır, onu kaybeden artık kendini kaybetmiş biri olarak kalır.”
Auerbach ise kendi filolojik yurdunun tüm dünya olduğunu söylüyor, tek bir ulusa ait olmayan bir yurttur bu. Hegelci bir düsturla, tek bir ulusun sahiplenemeyeceği bir ruh. Din, dil, ırk ve cinsiyet, tüm sınırları aşan bir hümanizma ruhu için bu eseri tüm X Dili ve Edebiyatı öğrencilerine tavsiye ederim, kendi sınırlarımızla yüzleştikçe onları aşacağımıza inanıyorum, çünkü sınırlar sahte ve geçici, insanlığın evrensel birikimi ve duyuşu hakikîdir.