Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.
Bugün Prof. Dr. Süheyla Artemel ile buluştuk. Kendisi, benim Horatius, Şiir Sanatı çevirimin önsözünü de yazmış olan değerli bir İngiliz filolojisi hocasıdır, kişisel olarak böyle bir çalışmada kendisiyle buluşmuş olmak benim için bir onurdur. Çevirinin çıkmasından sonraki ilk buluşmamızın bu olduğunu belirteyim, hocanın kitabı ilk kez gördüğünde ne kadar mutlu olduğuna şahit olduk, heyecanını sizin de görmenizi isterdim.
Metin kritiği üzerine yıllarca ders vermiş olan hocamızla her buluşmamızda sadece kitaplarda görüp öğrendiğimiz ve tartıştığımız yazın geçmişini değil, aynı zamanda şahsının akademiye giriş yaptığı 50’li yıllardan bugüne kadar yaşadıklarını keyifle dinleyip kendisinden feyz alıyoruz. Örneğin bu buluşmada Nazi zulmünden kaçan bilim adamlarından biri olan Traugott Fuchs’la ilgili Boğaziçi Üniversitesi’nde yürütülen projeyi konuştuk. Hoca projenin kalbinde yer aldığından tüm detaylara hakim, sadece literatüre katkı sağlamayı amaçlayan bir bilim insanı olarak değil, aynı zamanda Fuchs’un yakınında bulunup onu şahsen tanımış biri olarak da projeye enerjisini katıyor. Kendisine merak ettiğim bir şeyi sordum, Fuchs’un Nazilerden kaçarak sığındığı Türkiye’deki tek parti rejimini Nazi rejimiyle kıyaslandığında faşizan bulup bulmadığını sordum. Hoca, Fuchs’un, aynı dönemde Türkiye’ye gelen diğer yabancı bilim insanları gibi, Atatürk ve İnönü’ye minnet duyduğunu ve buradaki kültür ortamından hümanizmanın yeni bir halkasının kurulabileceğini umduğunu söyledi.
Fuchs’u yakından tanımış biri olarak hocanın tanıklığı önemli, benzer tanıklıkları aynı konuyu işleyen Reisman’ın Nazizmden Kaçanlar ve Atatürk’ün Vizyonu ve Işıl Çakan Hacıibrahimoğlu’nun Cumhuriyet ve Hümanizma Algısı başlıklı eserlerinde de okumuştum. Keza Suat Sinanoğlu’nun meşhur Türk Hümanizmi başlıklı eseri de, söz konusu beklentinin teorik gerekçelerini sunar. Yukarıdaki kaynaklardan ilkinde sadece Türkiye’ye gelen bilim insanlarının kendilerinin değil, onların eşlerinin ve çocuklarının da minnet duygusundan bahsedilir, kimi olumsuzluklardan da bahsedilir elbette, hatta Artemel hocadan da teyit ettiğim üzere, yabancı hocaların aldığı maaş yerli hocalarınkinden yüksek diye, çekememezliğe neden olmuş, kendilerini sevmeyenler de çokmuş. Bu konuyla ilgili yukarıdaki kaynaklar yanında, başka kaynaklar da okunabilir, burada sadece konuya dair bir bakış açısı sunuyorum, hasbelkader bir yönlendirme yapıyorum.
Artemel hocayla konuşurken birçok anekdottan haberimiz oldu, misal aynı zamanda Lâtin Edebiyatı kitabının da yazarı olup İstanbul Üniversitesi klasik filoloji’de hocaların hocası olan Müzehher Erim’in arkadaşı olduğunu öğrendik, Halide Edip Adıvar’la olan temasını, Erdal İnönü’yle olan yakınlığını ve akademik etiğe ilişkin yaklaşımlarını andık (Erdal İnönü’nün de aday olduğu üniversitedeki rektörlük seçiminde bir boş oy çıkmış, tahmin edin bakalım, o boş oy kime ait), geçmişin tanıklığını bugüne getirdik. Yer yer karamsarlığa kapıldıysak da, çalışmalarımızı düşünerek ileride yeni çalışmalar için sözleştik, en nihayetinde bu rehber hocalarımızın omzundaki cüceleriz.