Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.
İ.Ö. 431 ile 404 yılları arasında Atina ile dönemin NATO’su olan, Sparta’nın önderlik ettiği müttefik kuvvetler arasında geçen Peloponnesos Savaşı Atina’nın teslimiyetiyle sonuçlanınca Atina’da Sparta oligarşisinin desteklediği 30 tiran yönetimi doğdu. (Xen. Hell. 2.3.2, Plut. Lys. 15.5, Paus. 1.2.2; 3.5.1) Bu tiranlar demokrasi karşıtı olan Atinalı aristokratlardan oluşuyordu. 13 ay gibi kısa bir sürede yönetimde kalan bu tiranlar oldukça acımasızdı, kimilerine göre Atina halkının %5’ini kıyımdan geçirmiş, siyasî muhaliflerini ve demokrasi taraftarlarını katlederek ya da sürgüne göndererek etkisiz hale getirmiş ve diledikleri herkesin malına el koymuşlardı.
Peki, başlıkta da bahsettiğimiz üzere, bu dönemde yaşamış olan Sokrates ve hatta onunla ilgili en yakın ve en önemli aktarımların sahibi olan Platon’un 30 tirana karşı tavrı nasıldı?
Ne yazık ki, bu soruya net bir cevap verebilmek için yeterince kaynağımız yok, sadece yukarıda da söylediğimiz gibi, Platon’un (Apologia 32c3-d8; Epistulae 7.324c2-325b1) ve Xenophon’un (Memorabilia 1.2.30-39) aktarımları var. Bunlara göre Atina’nın yönetimine İ.Ö. 404 yılında Sparta eliyle 30 tiran getirilince Sokrates -herhangi bir gerekçe sunulmasa da- Atina’yı terk etmemiştir. Bu önemli bir veri, zira böylesine uzun bir savaşın ardından yoksulluğun dört bir yanda hakim olduğu ve halkın geniş kesimi gibi soyluların da can güvenliğinin tehlikede olduğu bu dönemde birçok soylu Atinalı korkarak ya da bizatihi ihtiyaç gereği Atina’yı terk etmiş, yukarıda da belirttiğimiz gibi, bir kısmının malına el konulmuş ya da bir kısmı sürgün edilmişti.
Sokrates ise Atina’da etkinliğini sürdürmüş, Cicero’nun dediği gibi “kent kapısından dışarıya adım atmamıştı.” (“pedem porta non extulit”, Att. 8.2.4) Yukarıda da söylediğimiz gibi, Sokrates’in tavrına ilişkin net bir sonuca varmak zordur, ancak Sokrates’in öğrencisi olup Platon’un Charmides and Protagoras diyaloglarında karşımıza çıkan Critias da söz konusu tiranlardan biriydi. (Dahası diğerlerinden daha zalim olduğu söylenmiştir.) Dolayısıyla bu dönemde Sokrates’in başına bir şey gelmemiş olmasını öğrencisi Critias’ın, başkalarına olan şiddet ve baskı dolu yaklaşımına rağmen hocasına iltimas geçmesiyle açıklayabiliriz. Ancak böyle bir açıklamanın metinsel dayanağı yoktur. Bununla birlikte Sokrates ile Platon’un Critias dışındaki tiranların bazılarıyla yakın ilişki içinde olduğunu bizatihi Xenophon ve Platon’un kendisi söylemektedir (Mem. 1.2.30-39; Apol. 32c3-d8; Ep. 7.324c2-325b1).
Tiranlara ne kadar yakın olursa olsun, Sokrates’in gençleri eğitmesi ve sonunda kendisini Platon’a Apologia’yı yazdıracak olan yargılamaya götürecek şekilde gençlere her şeyi sorgulamaları gerektiğini ısrarlı bir şekilde anlatması -en azından bu dönemde resmen başına bir iş açmasa da-, aleyhine bir yasa çıkmasına neden olmuştur. Xenophon bu dönemde “söz sanatı” eğitimini yani bir ölçüde retorik ve felsefe eğitimini engelleyen bir yasa çıktığından bahseder (Mem. 1.2.31) Bu yasanın muhatabı kim olabilir? Elbette Sokrates. Sokrates’in bu dönemde yargılanıp yargılanmadığını bilmiyoruz ama yukarıda bahsettiğimiz yakın ilişkiden ötürü yargılanmamış olabileceğini, zira yargılansaydı Xenophon ile Platon’un bunun üzerinde dikkatle duracağını tahmin edebiliriz.
Nitekim Sokrates’in felsefî ilkelerinden vazgeçmediği ve tiranlara tümüyle boyun eğmediğiyle ilgili aktarımlar da vardır. Örneğin Platon’un Apol.’da (32c3-d8) Sokrates’e anlattırdığı bir olaya göre, Sokrates haksız olduğu gerekçesiyle tiranların Salamis’li Leon’un tutuklanmasıyla ilgili buyruğuna uymamış, böyle onursuz bir eyleme dahlinin bulunmaması için evine gitmiştir. Yine Platon başka bir metninde, yedinci mektubunda (324d6-325a5) Sokrates’in tiranlar tarafından korkunç bir şekilde cezalandırılma tehlikesine boyun eğmeyerek adeta kötü eylemlere imza atan bir ajan gibi çalışmayı reddettiğini söyler. McConnell’ın (Philosophcal Life in Cicero’s Letters, CUP, 2014, 102) deyişiyle, son kertede Sokrates tiranların yönetimi sırasında Atina’yı terk etmemişse de, doğru bir tutum içinde olmuş, korkmadan, dürüstçe konuşmuş ve baskıcı tiranlık rejimi önünde eğilmemiştir.
Darısı bugün tiranlar önünde eğilmemeyi aklından geçirenlere, diyelim.
Genel kamu çalışırken faydalandığım bir yazı oldu teşekkürler.