Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.
Bu yazıdan alıntı yapmak mı istiyorsunuz? Blogdan alıntı yapma kılavuzuna buyrun.
1
νοῦς (nous)
νοῦς (nous) νόος’un (noos) Attika lehçesindeki karşılığıdır. İlk anlamı “akıl”dır (Ilias 15.461), ancak buna bitişik olan ikincil anlam “his”tir (Platon, Leges 887e), nitekim νοῦν ἔχειν olarak yani “his sahibi olmak” ve “hissedebilir olmak” anlamlarıyla (Sophocles, Trachiniae 553) herhangi bir şeyin ne olduğuna dair akledilebilirliğe “hissedilebilirlik” anlamıyla birlikte atıfta bulunur. Akıl ile his anlamlarını bu şekilde iç içe geçiren temel neden hissî kararın merkezi olan kalbin aynı zamanda akıl ve aklî karar ile ilişkilendirilmiş olmasıdır. (Örneğin bkz. Odysseia 8.78)
Buna binaen νοῦς Latincede “insan yaşamındaki ruhsal ya da aklî ilke”, “his” ve “kalp” anlamlarını birlikte karşılayan animus‘un habere in animo (niyetlenmek, amaçlamak) kalıbında “niyet, amaç” anlamına kavuşması gibi özellikle de Herodotos’ta (1.60; 109) aynı anlamlara sahip olur. Burada niyetin en nihayetinde kalben belirlenmiş bir hareketlenme amacını taşıdığına saklı bir atıf vardır.
Daha sonra ise “kavrayış” ve “idrak” anlamıyla karşımıza çıkan νοῦς (Parmenides 16.2; Democritus 112; Aristoteles, De Anima 404a28) δόξα’nın yani “sanı”nın zıddı olarak kavranışın ve idrakin kesin kabulünü imler (Timaeus 51d; Aristoteles, De Anima 428a5). Bu noktada Platon’un özellikle de Timaeus‘ta beliren δόξα’nın tümüyle beden aracılığıyla edinilmiş psikolojik bir sonuç olduğunu göz önünde tutmalıyız. Başka deyişle νοῦς ‘un bilgi kaynağı kalpse de, beden değildir; buna karşın δόξα için bilgi kaynağı beden ve haliyle duyu organlarıdır, dolayısıyla epistemolojik değil, psikolojik bir etkiden ve objelere güdümlülükten söz etmek durumundayız.
Daha sonra göreceğimiz λόγος’un (logos) bağlamında söylersek, Platon’a göre νοῦς λόγος, δόξα ise αλόγος’tur (alogos, yani logosdışı), ilki akledişine / hissedişine bağlı olarak karar almanı, niyetlenmeni bile sağlarken, ikincisi kendi başına bedensel bir sanıdır. δόξα’nın aynı zamanda genelde “inanç” olarak Türkçeleştirebileceğimiz πίστις (pistis) ile eşanlamlı kabul edildiğini düşünürsek, terimin -αλόγος karakterinden hareketle- zıddı olan νοῦς bir sorgu mekanizmasının ürünü olarak inanmayı yeterli görmeyen bir his ya da akıl süzgecine ihtiyaç duyar. Başka deyişle sık karıştırıldığı üzere his ve inanç aynı şey değildir, ilki νοῦς’un, ikincisi δόξα’nın içine gömülüdür; ilki ruhun saygıdeğer, yüce, yüksek kısımlarında, ikincisi ise aşağı ve bayağı kısımlarındaki işlevselliği yansıtır. Bununla birlikte νοῦς Platon’a göre (Timaeus 51d-e) haliyle Biçim’lerle bilişsel bir ilişki içindedir ve zorunluluğun pratik işlevini yansıtır (48a), δόξα’da ise bu iddia yoktur.
Aristoteles’in metafiziksel bağlamında ise kutsal νοῦς kendi başına akıl/his işlevini gören bir tanrıdır ya da tersten bakarsak tanrı bu karakterdedir. Bu karakterin kabulü temelde esas varlığın bilincinde olan bir tanrının var olma zorunluğunun ön-kabulüne dayanır, Plotinus (5.9.4) ise bu kabulü bizdeki akletme yeteneğinin de dayandığı ve dolayısıyla bizdeki bilginin kaynağını oluşturan tanrı fikriyle birlikte onaylar.
Elbette felsefedeki νοῦς’a ilişkin başka fikirleri aktarmak, yeni fikir ve spekülasyon üretmek mümkün, ancak üç yazılık bu seride sadece tanımlar ve bu tanımların birbiriyle alakası üzerinde durmak istiyorum. Başta belirtmem gereken bir şeyi sonda belirteyim, bu seriyi başlatma nedenim / bahanem bir arkadaşımızın bu üç terimin birbiriyle alakasını sormasıdır.
devam edecek.
Bu yazıdan alıntı yapmak mı istiyorsunuz? Blogdan alıntı yapma kılavuzuna buyrun.