Dr. C. Cengiz Çevik (Klasik Filolog) – Blog

Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.

(3) Bir Latinceden / İngilizceden çevirememe örneği…

Bilen bilir, uzunca bir süredir Francis Bacon (filosof olan, ressam değil) külliyatı üzerinde çalışıyorum, Fransa’ya gittiği gençlik dönemine ait ergen mektuplarından, ölümünden sonra yayınlanan ve hareketli / ihtiraslı yaşamının ağırlığını yansıtan kitaplarına kadar her yazdığıyla ilgileniyorum. Çalışma alanım Latince metinleri olmasına rağmen, Bacon’ın eserlerini -büyük çoğunlukla-, ilkin İngilizce yazmış ve daha sonra Latinceye çevirtmiş olmasından dolayı, analizlerimi her daim iki dilli (Latince / İngilizce) değerlendirmeler şeklinde yürütüyorum.

Bacon’ın Shakespeare’in metinlerinin gizli/asıl yazarı olduğu iddia edilmiştir, bilen bilir; önemli bir kalem erbabı olmasa, kendisine böyle bir atıfta bulunulmazdı sanıyorum. İngiliz dilinin Altın Çağı’nda yaşayan bu büyük yazar / filosofun metinleri okunup derinlemesine irdelenmeden, ilgili birçok husustan yoksunuz aslında. Yeni Dünya’nın keşfiyle birlikte, oranın ve eski dünyanın rantı üzerine Fransa ve İspanya ile çekişmeye başlayan Elizabeth dönemi İngiliz Krallığı’nda serpilmiş ve günümüzde de yankı bulmuş geleneksel İngiliz siyasetinin en sarih inceliklerini okuruz onda. Aristoteles/Skolastisizm karşıtı deneyci bilimin öncüsü olması hasebiyle, Locke ve Hume gibi deneyci İngiliz filosoflarının nüvesi olarak kabul edebileceğimiz Bacon’ın felsefe-bilim tarihindeki rolü de büyüktür o halde. Ancak maalesef Türkiye’de çok araştırılmış, çok okunmuş ve çok bilinmiş bir düşünür olmamıştır Bacon, dolayısıyla (hem neden, hem de sonuç olarak) metinleri pek Türkçemizle de buluşmamıştır.

Türkçeye “tam anlamıyla” (bu göreceli bir zarftır) çevrilmiş 2 buçuk eseri var (ve bir de benim Seçme Aforizmalar‘ım):

[1] New Atlantis / Nova Atlantis / Yeni Atlantis (basmayan yayınevi yok gibi ama Çiğdem Dürüşken hocamızın Latinceden çevirdiği ve Kabalcı’dan yayınladığı versiyonunu öneriyorum),

[2] Essays / Sermones Fideles sive Interiora Rerum / Denemeler (bence muteber olan büyük çeviribilimcimiz ve dilbilimcimiz  Akşit Göktürk’ünki ama Hamdullah Benzer isimli bir muhterem de çevirmişse de, okumuş değilim bir şey diyemem) ve

[3] New Organon / Novum Organum / Yeni Araç (bilim tarihi açısından bakarsak belki de Bacon’ın en önemli eseri olan Yeni Araç’ın ancak bir kısmı, Sema Önal Akkaş tarafından Türkçeye çevrildi, uzunca bir süredir kitabı arıyorum ama hiçbir yerde bulamadım, dolayısıyla hakkında bir fikrim yok).

Ben “Bir Latinceden çevirememe örneği…” başlığını verdiğim bir seri oluşturmaya çalışıyorum blogumda, daha öncekiler için ilgili aramayı yapabilirsiniz. Genelde Latinceden ya da ikincil bir dilden yapılan çevirilerde karşılaştığım tuhaflıkları irdelemeye çalışıyorum. Ben de kendi çevirilerimde allah bilir nice hata yaptığımdan, kusursuzu ya da nihaî ideali arama gibi bir gayretim olmadığını söyleyeyim, çeviri olayının bizatihi kendisi tartışmaya açıktır, en basit şekilde söylersek, bir dildeki bir ifade başka bir dile, o dilin yerel kural ve kalıplarıyla, ilk dildeki duyuşla aktarılabilir mi, tartışabiliriz; dahası “aktarılabilirse”, bu aktarımın yöntemi nasıl olmalıdır diye de düşünmemiz gerekir, ki bu da düşünülmüş ve tartışılmıştır. Dolayısıyla benim bu blogda yer alan bu konudaki arayışımın sadece mevcut nesnelerle (esas metin ile aktarım/çeviri olan metin) ilgili öznel bir yaklaşımı ortaya koyduğu unutulmamalıdır, ben bir çeviri yargıcı ya da avukatı değilim, bir yöntemin uzlaşma bilmez savunucusu ya da karşıtı değilim, sadece çalışma alanıma giren metinler ile çeviri metinler arasındaki -belki de asla kapatılamayacak olan- makası daraltmaya çalışırken karşılaştığım tuhaflıkları paylaşmak amacındayım.

Yeterince açıksözlü ve naif olmuşumdur diye düşünüyorum, zira buna ihtiyacım olacak: Bacon’ın yukarıdaki Türkçeye çevrilmiş metinlerinden birinde, ki çok uzun zamandır okuduğum bir tanesinde, çok fazla tuhaflıkla karşılaştığımdan, burada bir devin, bir ustamızın çeviri tercihini eleştirmiş olacağım. Metin Akşit Göktürk’ün çevirdiği Bacon’ın “Denemeler”i.

Metnin Cem Yayınevi’nden 1974 yılında çıkan baskısını yıllar önce sahafta bulup almıştım:

Ancak daha sonra YKY tarafından da basıldı bu çeviri ve defalarca tekrar baskı yaptı. (Bendeki fazla hırpalanmış değil mi?)

Önce Eskiçağ, Ortaçağ ve Renaissance dönemine ait metinlerin çevirilerinde karşılaştığımız temel bir sorunla burada da karşılaştığımızı belirtmek isterim. Nedir o sorun? Akşit Göktürk hangi edisyonu kullandığını belirtmemiş, elimdeki her iki edisyonda da yazmıyor. Bu niçin önemli? Önemli, çünkü Eskiçağ, Ortaçağ ve Renaissance dönemine ait eserler (özellikle de ilk iki gruptakiler) tarih sahnesine ilk çıktıkları andaki asıllarıyla, daha sonraki baskılardaki versiyonları, belli nedenlerden ötürü, birbirini tutmayabilen metinlerdir. Örneğin Bacon’ın Denemeler‘i, İngilizce ve Latince baskıları defalarca değiştirilerek basılmış ve neredeyse her baskıda yeniden gözden geçirilmiştir. Hal böyle olunca, zaten Latincesi ile İngilizcesi arasında farklar varken (bunlar Bacon’ın istediği, bilinçli farklardır, Bacon kimi bölümleri ya da paragrafları, ifadeleri, kelimeleri Latincesinden çıkarmış veyahut eklemeler yapmış), bir de daha sonraki dönemde -günümüze yakın dönemde- batıda yapılan İngilizce baskılar “kolaylaştırılmış / sadeleştirilmiş” uyarısıyla -misyonuyla- yeniden gözden geçirilmiş metinleri içermektedir, dolayısıyla Akşit Göktürk’ün Bacon’ın Denemeler‘ini

[1] Bacon’ın yaşadığı dönemde kendisi tarafından gözden geçirilen ya da ölümünün sonrasında tanıdıkları / editörleri tarafından yapılan baskılardaki metinlerden mi,

[2] Yoksa daha sonraki kolaylaştırılmış / sadeleştirilmiş metinlerden mi,

çeviriyi yaptığı anlaşılamamaktadır, dolayısıyla, Attila İlhan’a selam çakarak, “Hangi Denemeler?” diye sormak mümkündür?

Bu sorunu aşması ise çok kolaydı, Akşit Göktürk çeviren olarak yazdığı Giriş yazısında, bizim Klasik Filoloji tornasından geçmiş ustalarımızın ve arkadaşlarımızın (dolayısıyla benim de) yaptığı gibi Çeviri Yöntemi altbaşlığı altında kaynak edisyonu belirtebilirdi. Bunu yapmamış, dolayısıyla ben de aşağıdaki eleştiriyi yaparken, Akşit Göktürk’ün sadeleştirilmiş bir metni değil, Bacon’ın dönemindeki -aşağıda inceleyeceğim ilgili kısım nezdinde söylüyorum- asıl metinlerden birini temel aldığını kabul ettim.

Gelelim metinde bulduğum tuhaf çeviriye.

Tekrar belirteyim ki, bunun gibi çok tuhaflık gördüm Akşit Göktürk’ün çevirisinde. En naifini -en zararsızını?- aldım, içinizden bir kısım kişiler “ne var ki? olur o kadar” diyebilsin istedim, haddimi fazla aşmayayım istedim! Hem bu arada Bacon’ın Denemeler‘ini de tanıtmış / hatırlatmış oluyorum, fena mı?

Önce ilgili kısmın İngilizcesini, Latincesini  ve Akşit Göktürk’ün çevirdiği (sf.93) Türkçesini görelim:

Akşit Göktürk’ün çeviriyi İngilizceden yaptığını varsayarak önce bu dildeki ifadeye bakacağız, ama ondan da önce bağlamdan söz edelim: Bacon’ın “Of Counsel” (De Consilio / Öğüt Üstüne) başlığını taşıyan bu denemesi genel olarak otoritenin öğütten/nasihatten/danışmadan kaçmaması gerektiği üzerinde durup, öğüt tarzlarını, iyi ve kötü yanlarıyla birlikte inceliyor. Örneğin Bacon’a göre “her kral her danışmanıyla iletişim halinde olmak istemez, sadece amaca ve işe uygun bir tercih yapılabilir.”

Şöyle diyor Bacon: “neither is it necessary, that he that consulteth what he should do, should declare what he will do…” Yani “ne yapması gerektiğiyle ilgili [birisine] danışan bir kimsenin, ne yapacağını açıklamasına gerek yoktur.” -İlgili ifadede doğrudan geçmese de- Bağlam krallarla ilgili olduğundan, buradaki “bir kimsenin” kral olduğunu biliyoruz, aynı cümlenin Latincesi ise “kral” öznesini vurgulayarak verdiğinden anlam daha açık:

“Neque necesse est principi, qui deliberat quid sit agendum, simul detegere quin in animo habeat statuere.”

İtalik olarak verdiğim principi (princeps) kralı işaret ediyor, cümlenin anlamı da İngilizcesinden biraz farklı ama özde aynı:

“Ne yapılması gerektiği konusunda [başka birine] danışan kralın, aynı zamanda içinden geçeni açık etmesi gerekmez. “

Akşit Göktürk ise İngilizcesine bakarak, yukarıda da görebileceğiniz gibi, şöyle çevirmiş:

“… Öğüt alan kimsenin, kendisine yapması söylenen şeyleri, yapacağı şeylerden önemli tutması da gerekmez.”

Sizce İngilizcesindeki ya da Latincesindeki anlamı ne kadar veriyor Akşit Göktürk’ün çevirisi?

Bacon bağlamda ve ilgili ifadede, danışan kralın, danıştığı kimsenin fikirlerini etkilememesi ön plandadır, dahası İngilizcesinde ve Latincesinde kullanılan fiiller “to declare” ve “detegere” tam anlamıyla “açıklamak, açık etmek” anlamındadır, burada bir şeyi başka bir şeyden önemli tutmak anlamı yoktur. Dolayısıyla, hem anlam-bağlam, hem de kullanılan fiiller bakımından Akşit Göktürk’ün ilgili ifadeyi çevirisinin “anlamı özetleyen serbest bir çeviri” olarak değerlendirilemeyeceği açıktır, tek başına düşünüldüğünde yukarıda cümlenin “tuhaf” çevirisi, birçokları için büyük dağları devirmeyebilir ancak bu tür tuhaflıkların tüm esere yayıldığını düşünün, sonra siz de sorun “hangi çeviri?” diye. Okuduğunuz eser, kitabın kapağında yazan yazara mı ait, yoksa çevirenine mi? Şunu da düşünün, Akşit Göktürk alanında uzman biri, “bir bildiği vardır” deyin hele, peki, tüm Türkçe çeviri alemini göz önünde tutarsak, acaba, bu gibi esas metin ile çeviri metnin arasındaki makasın açıldığı çok yayın var mıdır?

Her tarafı karın örttüğü bir Şubat gecesi sorulacak soru mu allahınıseversen, aç beyaz şarabını, Tevfik Fikret’in aşağıdaki satırlarından başla okumaya, geç gitsin, Akşit Göktürk’e de selam!

“Safi, lekesiz karların altında cevânib

mahfûf-i sükûnet…

her yer bu sükûnetle hem|âramiş-i cennet…”

Reklam

9 comments on “(3) Bir Latinceden / İngilizceden çevirememe örneği…

  1. .
    02/02/2012

    ulan oturmuşsun 38 yıl önce yapılmış tek türkçe çeviriyi eleştiriyorsun. otur bir tane de sen çevirde okuyan bacon’ı doğru anlasın. yerse.

  2. Anonim
    12/08/2013

    akşit göktürkün diğer eserlerini okudum. bu ülkenin yetiştirdiği ender kişilerdedir kendisi. özellikle okuma uğraşı’nda türkiye dünyasına uzak olan bir çok düşünürü buradaki atmosfere sokmaya çalışan eşsiz ve de hala çağdaş olabilen bir insan. yine göktürk’ü tek geçerim.

  3. Anonim
    14/04/2016

    Belli ne kadar saygı duydugun.

  4. yok
    13/10/2016

    Robinson Crusoe’yi de çevirmiş olan Akşit Göktürk’ün, Robinson çevirisini incelediniz mi? Bunun hakkında bir eleştiriniz/görüşünüz var mı? Soruyorum; çünkü 2 cildi tam metin halinde bir tek (sanırsam) A. Göktürk yayınladı. Ve ben Robinson Crusoe okumak istiyorum. Bundan ötürü soruyorum 🙂

  5. Cenk Oğurtanı
    11/06/2019

    Çok doğru bir noktaya temas etmişsiniz. Hiç kimse ilah değil neticede. Teşekkürler değerli bilgiler için…

  6. Henna
    27/07/2019

    Eleştiri her zaman iyidir, dogruya ulasma icin insanlari bir takim yeni fikirlere sürükler. Çalışmanızı da bu iyiye ulaşmanın bir çabası olarak goruyor ve sizi tebrik ediyorum.

    • Henna
      27/07/2019

      Eleştiri her zaman iyidir, dogruya ulasma icin insanlari bir takim yeni fikirlere sürükler. Çalışmanızı da bu iyiye ulaşmanın bir çabası olarak goruyor ve sizi tebrik ediyorum.
      Yalnız başlığınız birazcık incitici olmuş, daha naif olamaz miydi?

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: