Dr. C. Cengiz Çevik (Klasik Filolog) – Blog

Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.

Bacon, buruk bir gülüşte, dağılmış yürüyüşte!

Francis Bacon’ın niçin ‘görür görmez’ Copernicusçu yeni astronominin peşine düşmediği ve geleneksel Ptolemaeusçu temayülü sürdürdüğü eleştirilegelen bir husustu. Kendisine “Yahu sen de kendine yenilikçi mi diyorsun? Aristotelesçi skolastisizmi eleştiriyorsun, mantığını yerden yere vuruyorsun ama gelgelelim mevzu-bahis kozmoloji olduğunda sen de geleneğin bir halkasısın, yazıklar olsun sana” minvalinde çemkirilmesi olasıydı, sık sık yerine gelmiş/gerçekleşmiş bir olasılıktı. Bu tarz bir eleştiriyi itekleyen temel kudret Bacon’ın saf bir yenilikçi ya da akılcı (rasyonalist) olduğunu sanma ‘saf’lığıdır. Nitekim Paul Feyerabend da bu konuya bilhassa dikkat çeker Against Method‘unun 11. bölümündeki 4. dipnotunda:

Aralarında kendilerini ‘kritikçi/eleştirel’ olarak adlandıranların da bulunduğu birtakım bilim aşığı felsefeciler (science-loving philosophers), kendi gözde görüşlerini paylaşmayan düşünürleri ne kadar da kolay eleştiri eleştiriveriyor. Bacon çoğu kere görür görmez Copernicus’a tutulmadığı için eleştirildi. Bu korkunç suçu yüzünden, akılcı tutumlarının (rasyonalizm) -döneminde- Copernicus’un kendisine de yaşama imkânı tanımayacağı, birtakım felsefeciler tarafından eleştirildi-durdu.” [*]
Buna göre bu dönemde Katolik ve Lutherci teologların Copernicus’un, Güneş’in evrenin merkezinde sabit durduğu, yeryüzünün ise hareketli olduğu ve Güneş’in etrafında döndüğü temalı yeni astronomi görüşüne karşı çıkarken Aristoteles ve skolastisizm mantığını öteleyen Bacon’ın da söz konusu teologlar gibi Copernicusçu geocentric hipotezi yadsıması şu şekilde değerlendirilebilir: Geleneğin desteklediği Ptolemaeusçu yer-merkezli evren anlayışı, evrenin merkezine, tıpkı kutsal kitapların genel mantığı gibi, yeryüzünü koyarak moral bakımından insanı, evrendeki en değerli canlı kılıyordu. Oysa Copernicusçu teorinin geçerlilik kazanması durumunda, evrenin merkezine Güneş geçecek, böylece “her şeyin insanın/yeryüzünün etrafında” döndüğüne ilişkin düşünce çürüyecektir. Başka deyişle, yer-merkezli evren düşüncesi, insan-merkezli evren düşüncesine eşitken, Güneş-merkezli evren düşüncesi yeryüzünü olduğu kadar insanı da evrendeki diğer gezegenler/yaratıklar gibi “olağan” hale getirir. Zaten evvelce Bacon’ın, geleneğin regnum dei‘ine karşılık, kendi regnum hominis‘ini yani insanın krallığı düşüncesini ortaya koyduğundan bahsetmiştik [**]. Copernicusçu teorinin yadsınışını işte bu düşünceyle değerlendirmek gerekir kanaatindeyim.
Dahası Copernicusçu hipotezlerde, duyusal verilere dayanan birtakım gözlemler ve matematik bize evrenin merkezinde Güneş’in olduğunu düşündürür. Bu aklî nitelikli bir bilme çabasıdır. Ancak Bacon Novum Organum’un başındaki 41. aforizmada açıkça insan aklını güdük bulur. Söz konusu aforizmada geçen “estque intellectus humanus instar speculi inaequalis ad radios rerum, qui suam naturam naturae rerum immiscet, eamque distorquet et inficit.” ifadesindeki intellectus humanus yani insan akledişi/aklı tam anlamıyla “yansıtmaya kalktığı cisimleri, pütürlü yüzeyiyle yanlış aksettiren aynalara” benzer. O halde Güneş’in evrenin merkezinde olduğuna ilişkin türlü görüntüler hem duyusal, hem de yorumlanışı hususunda aklî açıdan bizim genel evren tahayyülümüze egemen olmamalı. Temel mantık budur. Evrene yönelen insan aklı ve hissine dayanan kavrayışlar, Bacon’a göre, evren analojisinden değil, kapasitesi elverdiğince kendi akıl analojisinden beslenir (omnes perceptiones, tam sensus quam mentis, sunt ex analogia hominis, non ex analogia universi). Bu yüzden Copernicus olsun, Ptolemaeus olsun fark etmez, bu gibi evren tahayyülcüleri bize her defasında belli sayısal verilere dayanan gezegensel sistemler önerebilir, bu sistemleri yorumlayan da her şeyiyle güdük insan aklıdır. Neticede “kendiliğinden hareketin doğası anlaşılmadan, yeryüzü mü yoksa Güneş mi günlük hareketiyle bize söz konusu (gece-gündüz gibi) değişimleri gösteriyor, bunu bilmeye çalışmak gereksizdir.” (Novum Organum, s.371)

Başka deyişle biz görünen olgulara baktığımızda iki türlü düşünce üretebilmişiz. Diyebilmişiz ki, evrenin merkezinde Güneş vardır, yine diyebilmişiz ki, evrenin merkezinde yeryüzü vardır. Ancak iki durumda da görüntüler sabitken yorumlamalar farklıdır [***]. O halde yorumlamaya varmadan önce, öyle bir düşünce sistemi geliştirmeliyiz ki, görüntüyü yorumlamadan önce, çeşitli aygıtlar üreterek doğrudan söz konusu görüntüleri oluşturan nedenleri inceleyebilelim. Bacon’da duyusal ve akılsal yapı yargılama gücüne sahip değildir, yargılama gücü olan tek şey experimenta idonea yani ‘ uygun deney(im)ler‘dir.

Tabi ki buradan hareketle Bogdanov’un kaydettiği gibi, eldeki verilerden hareketle Epicurus’a ve onun adımlarını izleyen Lucretius’a dayandırılan antikçağ materyalizmine; salt insana bu dünyada iyi hissettirecek uygun materyali sunma amacını taşıyan, böyle bir hedefi olduğu için de “etik kaygılı” olarak değerlendirebileceğimiz “kaçınılmaz pasif materyalizm”e karşılık, Bacon’da materyalizm bir tür “aktif felsefe”ye dayanmıştır/dönüşmüştür. Bogdanov “pratik araştırma ruhu, modern zamanların temel strüktürüdür” [****] derken de Bacon’ın moderne özgü bilimsel araştırma yöntemleri üzerindeki etkisine selam çakar. İnsan aklını ve kuramsal düşünme yeteneğini, tümden farklı idolum‘ların etkisindeki aklın muhakeme yetisinden sıyırıp, bir nevi kendi başına, kendi krallığı için alabildiğine objektif kılabilmek, Baconcı idealin özüyse, evet onunkisi ‘aktif bir felsefe‘dir, diyebiliriz.
Sabit yıldızlı notlar

* P. Feyerabend, Against Method, Verso pub. / New Left Books, 1993, s.113, [n.4].

** Bu konuda bkz. C. Cengiz Çevik, “Francis Bacon’da Bilgi Anlayışı Üzerine”, Kutadgubilig, S.15, Mart 2009, (sf.87-112).
*** G. Holton ve S. G. Brush, Physics. The Human Adventure: From Copernicus to Einstein and Beyond, Rutgers University Press, 2001, s.24.
**** K. M. Jensen, Beyond Marx and Mach: Aleksandr Bogdanov’s Philosophy of Living Experience, D. Reidel Publishing Company, 1978, s.61.

One comment on “Bacon, buruk bir gülüşte, dağılmış yürüyüşte!

  1. Geri bildirim: Kısa bir Bacon-Shakespeare olayı: Güneş-merkezcilik yaygarası | jimi the kewl resmi blog! (C. Cengiz Çevik)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: