Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.
>
Seneca, Epistulae Morales 64.6-8:
Çev. C. Cengiz Çevik
AÇIMLAMA:
(ekşi’de yazdığım)
Mesele, bilginin eskilerden yenilere, yenilerden de daha yeni olacaklara aktarılmasıdır. Bizler geçmişin önünde cüce sayılıyoruz; geçmiş bir dev. Ve cüce, devin omuzlarında yükselir (stand on the shoulders of giants). Sonra omuzlardaki cüce (Cedalion) büyümeye başlar, o büyüdükçe bu sefer dev (Orion) küçülür; bu eski cüce yeni dev, eski dev de onun yanında cüce kalana kadar devam eder. Sonra yeni dev, eski devi ardında bırakarak; omzuna yeni bir cüce alır. Bu sefer o, cüceyi taşır. Cüce, deve, deve cüce; bu sonsuza kadar sürecektir (?). Ta ki insanoğlu deve olmaktan vazgeçip, cüceliği marifet belleyene kadar (?). Ekpyrosis ve İbrahimî dinlerdeki kıyamet teorisini anımsayınız, aslında yok oluş, kendisini dev sanan ama bir türlü cücelikten kurtulamamış olan insanın eski devleri hor görmesiyle başlar. Daha trajik olanı ise, o cücenin, bu hor-görüşü de eski devlerden miras almış olmasıdır! Cücelik ve hybris, insanoğlunun karakterine içkindir. Onu söküp atabilmek için, insanı öldürmeniz ya da çeşitli yasalarla dinginleştirebilmeniz gerek; işte dinler ve en eski toplum yasaları bu yüzden insanlığın en büyük buluşudur. Yeni çağ’lara göre, yeni maskeler takması hep bundandır. Şimdi geriye tek bir soru kalıyor:
“O hâlde bu kötü gidiş nereye kadar sürecek?“
Yanıt için, Orion ile Cedalion öyküsüne bakmaya ne dersiniz?
Bu yüzden, Seneca’nın buradaki ifadelerini “Cedalion olmak!” başlıklı yazımın içerdiği manayla değerlendirmenizi öneririm:
http://jimithekewl.blogspot.com/2009/02/cedalion-olmak.html