Dr. C. Cengiz Çevik (Klasik Filolog) – Blog

Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.

δικη ve δικαιοσύνη: Olması gereken üzerine

Bir arkadaşımız “δικαιοσύνη (dikaiosyne) nasıl oluyor da hem adalet, hem de olması gereken anlamında olabiliyor?” diye sormuş. Aslında terime ilşkin temelde sorun içeren bu soruyla çok derin bir konuya dalmış oluyor, zira adaletin kendi δικη‘si olarak olağan olanın hak bağlamında kabulü ve teslimi olarak kodlanışına dikkat çekmiş oluyor. Nefesimiz yettiğince biraz açalım.

İyi bir sözlükte (mesela LSJ‘de) bu terimin anlamlarını şöyle bulursunuz: 1. Doğruluk, adalet; 2. Yasanın uygulanması, yerine gelmesi; 3. Yargılama eylemi. Bu anlamlar içinde “olması gereken” anlamı yoktur, zira soruyu soran kişinin kastettiği de zaten bu terim değil, bu terimin kökeninde bulunan δίκη‘dir (dike). δίκη‘nin ilk anlamı “kullanım, adet”tir ve muhtemelen soruyu sorın “olması gereken” olarak belirttiği anlam da budur. Ancak “olması gereken” halihazırdaki kullanım ve adetle eşitlenebilir mi? Bu tür bir eşitlemeden ne anlamamız gerekiyor?

Bana kalırsa -Guthrie, İlkçağ Felsefesi Tarihi‘nden (Gündoğan Yayınları) hareketle- ilk anlamamız gereken şey δίκη‘nin Yunan yazınında ilkin belli bir insan sınıfının eyleme biçimini, başka deyişle insan sınıfının o sınıf olarak kodlanmasını sağlayan bir nevi özniteliğe dönüşmüş sınıfsal eylemi imlemesidir. Kuşkusuz bu imlemede ilkin bu eylemin doğru bir eylem olup olmadığına ilişkin bir ima, yorum ya da yönlendirme yoktur, dahası Guthrie’nin de belirttiği gibi, δίκη kendi başına ilkin bir yükümlülük teklifi de içermez. Guthrie Odysseia destanında Penelopea’nın kölelere hitabındaki bir kullanımı hatırlatır: Buna göre “köle sahiplerinin δίκη‘sinde” olduğu gibi, Odysseus da köleleri arasında herhangi birini gözde ilan etmemiştir. Bu kullanıma göre δίκη‘nin Latincedeki modus‘a benzer bir anlamı vardır, “davranış ölçüsü, tarzı, biçimini” gösterir, içerikte ise Odysseus’un tüm köle sahiplerinin davranış tarzına uygun davrandığı belirtilir, bağlamda bu bir övgüdür elbette ama bu övgü δίκη‘nin kendisinde bulunmaz, Penelopea’nın ya da en azından Homeros’un zihninde beliren bir övgüdür bu.

Benzer bir örnek domuz çobanı Emenaus’un efendisini hazırlıksız ağırlamak durumunda kaldığında sunduğu ikramın her zaman korku içinde yaşayan kendisi gibi kölelerin δίκη‘sine uygun olduğunu belirtmesinde bulunur. Çoban efendisinin önüne koyduğu yemeğin basitliğini bir nevi “şaşırılmaması gereken”, başlığa ve başta ele aldığımız soruya uygun hale getirerek söylersek, “olması gereken” bir unsur olarak görür. Nasıl ki yukarıdaki örnekte Odysseus’un diğer efendiler gibi gözde edinmemesi bir δίκη‘yse, çobanın mevcut durumdaki basit yemeği de δίκη‘dir ya da δίκη‘ye uygundur. Esasında bu noktada ilgili unsurların δίκη olmasıyla “δίκη‘ye uygun olması” arasında bir fark olduğunu da belirtmek gerekebilir, zira her ne kadar terim ilkin kendinde olumlama içermese de (öyle dedik yukarıda), bir unsurun δίκη olması değil de, δίκη‘ye uygun olmasının vurgulanması, onun ilgili insan sınıfına özgü doğal ve tabi “olması gereken” bir tavır ve ölçü olarak görülmesine binaen söz konusu yargı bir olumlamaya dönüşür. Bu başta bahsettiğim konunun derinliğinin ilk aşamasıdır, ikinci aşama ise δίκη‘nin -kendisinden türeyen- δικαιοσύνη nezdinde -olumlama içersin ya da içermesin- “olması gereken”, doğal tavır ya da uygun tavır olarak adaleti imler olmasıdır.

δικαιοσύνη‘deki “adalet” anlamını “yasanın uygulanması” anlamıyla birlikte düşünmek durumundayız, başta anlamları sıralarken de LSJ sözlüğüne uymuşsam da buna dikkat etmiş olmalıydım. Zira son kertede yasanın uygulanması “olması gereken” bir durumdur, yasanın bizatihi varlığı buradaki gerekliliğin esasını oluşturur. Dolayısıyla yasanın uygulanması adaleti oluşturuyorsa, bu bir ölçüde δικαιοσύνη’nin kendi δικη‘sini ortaya çıkardığı şeklinde yorumlanabilir. Platon’un Devlet‘inde (dördüncü kitap) adalet konusu tartışılırken en nihayetinde δικαιοσύνη bireyin kendi işiyle ilgilenmesi, kendi sınıfına özgü eylem tarzıyla yetinmesi ve başkalarının işleriyle ilgilenmeyip onlara karışmaması olarak tanımlanır.

Nitekim Herodotos da δικαιοσύνη‘yi kral ve tabileri arasındaki bu tür bir ilişki bağlamında kullanır (1.96; 2.151; 6.86; 7.52; 164), herkesin haddini yani yasaların kendisine çizdiği sınırları bilmesi olarak da düşünülebilir bu kullanım. Nitekim sofist Antiphon da δικαιοσύνη‘yi kişinin bağlı olduğu kentin yasalarını ihlal etmemesi olarak tanımlar. δικη‘de tartışmalı bir şekilde beliren “olması gereken” niteliği, δικαιοσύνη‘de netlik kazanır.

Aklınıza bir şey gelirse, çekinmeyin aşağıdaki yorum bölümünden paylaşın.

İleri okuma için bkz.

F. E. Peters, Greek Philosophical Terms: A Historical Lexicon, NYU Press, 1967: 38, dike maddesi.

F. Zore, “Platonic Understanding of Justice. On δικη and δικαιοσύνη in Greek Philosophy”, Plato on goodness and justice, Ed. D. Barbaric, Königshausen & Neumann, 2005, 21 vd.

 

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

Bilgi

This entry was posted on 12/12/2015 by in Eskiçağ üzerine, Felsefe - bilim and tagged , , , , .
%d blogcu bunu beğendi: