Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.
Bugünkü Birgün gazetesindeki Mustafa K. Erdemol’un yazısında (yandaki resimden okuyabilirsiniz) Ankara’daki saldırının ardından düzenlenen basın toplantısında gülen (ya da Erdemol’un deyişiyle “sırıtan”) Adalet bakanı Kenan İpek’in bu durumu ele alınırken atomcu Democritus’un “gülen filozof” olarak anılmasından bahsedilmiş. Yazarın anlattığı bir olaya göre Democritus çok gülüyor diye hekim Hipocrates’i çağırmışlar, Democritus insanların deliliklerine gülüyorum deyince, Hippocrates onun bilge biri olduğuna kanaat getirmiş.
Bu anlatının kaynaklarda da geçip geçmediğini merak ettim. Bu bahisle söylemiş olalım, Democritus ve hocası Leucippus’la ilgili en derli toplu ve sağlam kaynak C. C. W. Taylor’ın çevirisiyle The Atomists: Leucippus and Democritus: Fragments başlığını taşıyan derlemedir. Leucippus gibi Democritus’la ilgili olarak da Eskiçağ kaynaklarında ne varsa bu derlemede bir araya getirilmiştir. Dolayısıyla yukarıda bahsedilen olayla ilgili Eskiçağ’dan aktarımlar varsa, burada yer almış olmalıdır.
Bu derlemeye baktığımızda Democritus ile Hipocrates’in yolunun kesiştiği Athenodorus kökenli ilk aktarımda Democritus Hippocrates’in yanındaki kıza “selam, kız” demiş, ertesi gün ise -onun Hippocrates’le cinsel birlekteliğine binaen- “selam, kadın” demiş.
Suidas kökenli başka bir aktarımda Hippocrates’in Selymbrialı Herodicus, Leontinili Gorgias ve Prodicus yanında Democritus’un da öğrencisi olduğu söyleniyor, yaşça Hippocrates’ten büyük olup dönemin önemli ve meşhur filozoflarından olan Democritus’un onun hocası olması şaşırtıcı olmazdı. Bu bilgi en azından yukarıdaki olayda Hippocrates’in Democritus hakkında onun bilge olduğu yönünde hüküm vermesinin pek mümkün olamayacağını göstermektedir, zira Hippocrates’in öğrenci olduğu dönemde bile Democritus’un bilgeliğinin herkesçe malum olması gerekir, ki hekim olarak onun yanına geldiğinde bu bilgeliğin eski bir öğrencisi tarafından yeni bir bilgi sunulması tuhaf olurdu.
Ancak Aelius kökenli başka bir aktarımda Abdera halkının Protagoras’a “akıl”, Democritus’a “felsefe” dediğinden bahsedilirken Democritus’un herkese güldüğü ve deli olduklarını söylediği, bu yüzden Abera halkının Democritus’a “Gülen” adını taktığı aktarılır. Nitekim aynı Abdera halkını kaynak gösteren Aelius, onların anlatımıyla Democritus’un Hippocrates’le ilk karşılaşmasından bahseder. Bu bahse göre Hippocrates Democritus’u ilk gördüğünde onun deli olduğunu düşünmüş olsa da tanıyınca onu daha iyi tanımak istemiştir. Bu aktarım bu kadardır, baş kısmı burada aradığımız olaya uysa da, son kısmı tam tutmuyor. Ancak en azından bir önceki aktarıma dayanarak kurduğumuz mantığın aksi yönünde bir aktarımla karşılaştığımız için, orada dile getirilen Hippocrates’in Democritus’un öğrencisi olduğu yönündeki bilgi boşa çıkmıştır.
Bununla birlikte Aelius’un Erdemol’un yazısındaki gibi bir değerlendirmeden haberdar olması durumunda paylaşabileceğini ama paylaşmadığı için böyle bir değerlendirmenin olmadığını düşünebiliriz. Belki de Hippocrates’in Democritus’u daha yakından tanımak istemiş olması zamanla onun Democritus’un bilge olduğu yönünde bir değerlendirme yaptığı şeklinde yorumlanmıştır. Dolayısıyla ekleme olduğu halde, son kertede çok da tuhaf bir ekleme olmadığını söyleyebiliriz.
Mevcut fragmanlar derlemesinde Democritus ile Hippocrates’in aynı sahnede olduğu başka bir aktarım olmadığını düşünürsek, yukarıda paylaştığımız son aktarımın başta aradığımız olaya ilişkin kaynak gösterilebilecek tek olayı içerdiğini söyleyebiliriz.
Yayımlanmamış bir doktora tezinden Democritus iletisine katkı;
Dipnot(289) Hippokrates’in kişiliği üzerinde oluşan sis perdesinin aydınlatılmasına yararı olacağı ve melankoli yazınının en tanınmış örneklerinden biri olması nedeniyle, aşağıda kısaca anlatılan öyküye daha sonraki bölümlerde tekrar dönme imkânı bulacağız. Bu öykü, Hippokrates’in, Abderalı hemşerilerinin ifadesiyle, ‘delirmiş’ Demokritos’a yaptığı ziyaret üzerinedir. Abderalılar, sürekli gülen, aklını yitirmiş, hemşerilerini tedavi etmesi için Hippokrates’i davet ederler. Demokritos’a yapılan bu ziyaret Hippokrates’i kara safra, melankoli ve delilik üzerine yeniden düşünmeye sevk eder. Abderalıların ‘gülen delisi’ Demokritos’un ‘Kendi akıl bozukluğuna gülen tek bir insan bile yok’ ifadesi bile onun akıl sağlığı hakkında hüküm vermeye yetecektir. Hippokrates yaptığı görüşmeden memnun, Abderalılara şu ifadeyle veda eder: “Beni yurdunuza elçi olarak davet ettiğiniz için size çok şey borçluyum; çünkü bilgeler bilgesi, insanları yola getirecek tek kişi olan Demokritos’u gördüm”. Yaptığımız kısa alıntı, Hippokrates’in Demokritos’un delirdiğinden şüphe eden hemşerileri tarafından davet edilmesi ve ünlü hekimin verdiği yanıtlara konu mektuplar üzerine, Yves Hersant (önsöz ve notlar) tarafından hazırlanan kitapçıktan alınmıştır. (Hippokrates, 2008: 72) Aynı konuda bkz. Starobinski, 2011: 72-73; Klibanski vb., 1992: 19-20.
Yapılan araştırmalar, Hippokrates’in Abdera’yı ziyaretine konu, mektupların kesinlikle orijinal olmadığını, Hippokrates’in elinden çıkmadığını, ünlü hekimin ölümünden sonra yazıldığını ortaya koymakla birlikte, tarihçiler tarafından Hippokratesçi metinler olarak kabul edilmiş ve yorumlanmıştır. Bu kabulün, mektupların Antikçağ’ın mektup-roman türünün iyi birer örneği ve anlattığı konuların cazibesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. (Starobinski, 2011: 72)
Hippokrates’in Demokritos’u ‘tedavisi’ farklı edebiyat ve görsel sanat eserlerinde işlenmiştir. Bunlardan önemli gördüğümüz iki örnekten biri, Jean de La Fontaine’nin (1621-1695) Demokritos ve Abderalılar isimli fablı (Sämtliche Fabeln, VIII,26), diğeri ise Aydınlanmacı Alman ozanı Christoph Martin Wieland’ın (1733-1813) Abderalıların Tarihi (Geschichte der Abderiten,1987) isimli satirik romanıdır.
Dipnot(568) Robert Philippson, Hippokrates’e Atfedilen Mektupların Yazarı ve Oluştukları Dönem (1928: 293-328) üzerine kaleme aldığı kapsamlı incelemesinde, Hippokrates’e atfedilen yirmi dört civarında mektup olduğunu, 10.-17. mektupların, Hippokrates’in Abderalı Demokritos’un melankolik gülüşü üzerine yurttaşlarından aldığı daveti ve Abdera’ya yaptığı geziyi anlattığını belirtiyor. Mektupların gerçekliğini farklı kaynaklarla sorgulayan Philippson, Cicero, Horatius, Seneca, Plutarkhos, Laertios ve Juvenal gibi düşünür ve yazarların Demokritos’un kişliği ve ünlü melankolik gülüşü üzerine yazdıklarına dikkatimizi çekiyor. Demokritos’un yüzündeki sürekli gülümseme ifadesinin yerel bir hastalık veya fizyolojik sorunlar gibi farklı nedenlerden kaynaklanıp kaynaklanmadığını tartışıyor. Hippokrates’in ziyareti ve Demokritos’un sıradaşı bir melankolik olarak tahlili için bkz. Flashar, 1966: 68-71. Mektuplar ve Corpus ilişkisi üzerine bir tahlil için bkz. Rütten, 1992: 133-134.
Dipnot(569) Her ne kadar anılan öykünün Hippokrates elinden çıkma, orijinal, bir mektupta yer almadığı bilinse de, çalışma boyunca zaman zaman döndüğümüz bu öykünün, Antikçağ’ın düşünce dünyası ve değerler dizgesine daha yakından bakabilme olanağı sunduğu için kayda değer görüyoruz. Abdera Antikçağ Trakyası’nın Ege denizi kıyısında kurulmuş (İÖ 656) bir Roma kentidir. Halkının ‘aptallığıyla ünlü’ olması gibi bir söylencenin varlığı, öykünün gücünü kuvvetlendirmektedir. Yukarıda Starobinski’ye atfen değinildiği üzere, Antikçağ’da, melankoli veya benzeri akıl hastalıklarından muzdarip olanların hekimler tarafından dertlerine çare bulunamadığı veya hastalıkları tam olarak teşhis edilemediği durumlarda, şifa bulmaları için filozoflara gönderilmeleri olağan bir uygulamaydı. Ancak başlangıçta Hippokrates’in Abdera’ya bir hekim olarak, aklını yitirmişcesine sürekli gülen Demokritos’u tedavi etmek üzere davet edildiğine kuşku yoktur. Diğer yandan Hippokrates tarafından yolculuk öncesi Demkoritos’un yurttaşlarına yazılanlardan, geleneksel bir melankoli (çılgınlık) tedavisi için, başta bedeni temizleyen helleborus niger (kara çöpleme) olmak üzere, gereken şifalı otlardan toplanarak hazırlık yapılmasını istemesi bu durumu teyid ediyor. Abdera’ya gelen Hippokrates, Demokritos’u gördükten ve onunla konuşmaya başladıktan sonra, hekim kimliğini bir yana bırakıp düşünür ile ruh hali üzerine felsefî bir sohbet yapar. Demokritos ünlü hekime, çehresine adeta asılı kalan ifadenin sadece bir gülümseme olmadığını, çevresinde olup biten onca tahammül edilmesi imkânsız şeye karşın, ‘kendi akıl bozukluğuna gülen tek bir insan bile’ olmadığından yakınır. Sohbetin sonunda Hippokrates mutlu bir çehreyle Demokrites’e şöyle seslenir: “Kos’a dönerken çok değerli konukseverlik armağanları götüreceğim; çünkü bilgeliğinle içimi çok büyük bir hayranlıkla doldurdun; evime geri dönerken, senin insan doğasının hakikatini katettiğini ve keşfettiğini ilân edeceğim. Sen bana düşüncemi tedavi etme olanağını sağladın.” (Hippokrates, 2008: 72)
Kişiliği üzerine fazla bir şey bilinmemekle birlikte, Diogenes Laertios (2010: 436-436), çocuk yaşında tanrıbilim ve yıldızbilim öğrenen Demokritos’un içine kapanık bir yapıda olduğunu ve “zaman zaman kendi başına kalıp mezarlıklarda gezinerek, zihninde canlanan imgeleri türlü yollardan sınamaya” çalıştığını belirtiyor. Ancak Demokritos üzerine en övgülü ifadeleri kullanan Melankoli’nin Anatomisi (The Anatomy of Melancholy) isimli çalışmanın yazarı Robert Burton’dur. Burton Democritus junior to the reader başlığını verdiği uzun bir ‘Giriş’ ile başlar çalışmasına. İlk satırlardan itibaren Laertius ve Hippokrates’e atfen, Demokritos’u melankolik bir yapıya sahip ufak tefek, zayıf bir adam olarak tanımlar. Ancak hemen onun bu çelimsiz görünen haline karşın evrensel âlim ve büyük bir araştırmacı olduğunu ilâve eder. Daha sonra Hippokrates’in Abdera’ya gelişi, Demokritos ile karşılaşmaları ve mutlu bir şekilde ayrılışı ayrıntılı biçimde anlatılır. Sayfalar arasına dağıtılmış bu ifadelerden Burton’un çalışmasının merkezine Demokritos’un ‘melankolik gülüşü’nü yerleştirdiği anlaşılır. Uzun ‘Giriş’in takip eden sayfalarında ise, yaşadığı çağın şifa bulmaz illeti melankolinin insanları nasıl ele geçirdiğini anlatır. Bunu yaparken kendi dönemi (17. yy.) ile Demokritos’un yaşadığı dönemi (İÖ 5. yy.) bireysel ve toplumsal ilişkiler bağlamında karşılaştırır. Yüzlerce yıldır ün ve güç elde etmek uğruna yapılan yağma, talan ve savaşlardan yakınır; insanları mutsuz, hırslı, açgözlü, tatminsiz, dalkavuk giderek melankolik yapan insanlık durumundan örnekler verir. Burton sık sık yaşadığı çağda gördüğü, işittiği insanî zaaflara, tüm yaşadıklarına karşı yüzündeki gülen ifadeyle adeta karşı koyan, tavır alan ‘melankolik’ Demokritos’un 17. yüzyılda yaşasaydı ne yapacağını, onca dalkavukluk, kötülük, bencillik karşısında nasıl çaresiz kalacağını sorgular. Burton’a göre, yaşadığı dönemde Demokritos’u melankolik yapan her şey 17. yüzyılda fazlasıyla mevcuttur; hiçbir zaman olmadığı kadar çok sayıda deli ve çılgın her yerdedir. Sonuç itibariyle Burton Melankoli’nin Anatomisi’ne yazdığı uzun ‘Giriş’te, Hippokrates’in, mektuplara konu Demokritos ziyareti üzerinden, dilin verdiği imkânları da sonuna kadar kullanarak, melankolik bireyin, görkemli bir portresini çizer. Bu metin aynı zamanda, uzak geçmişe duyulan özlemin ağırlığında kaleme alınmış, insana özgü tüm olumsuz sıfatların eksiksiz bir dökümüdür. (Burton, 1991: 17-132)
‘Gülen melankolik’ Demokritos’un öykünün ayrıntılı bir tahlili için bkz. Rütten, 1992: 116-187.
Dipnot(1829) Robert Burton’un ütopya arayışlarına konu olan uzun giriş bölümüne seçtiği başlıktaki Demokritos kimliğinin metnin içeriğine ne denli uygun düştüğü konusunda çalışmamızın başlarında yer alan, Hippokrates ile Abderalı Demokritos ile karşılaşmasını konu alan bölüme bakılabilir. Yine neden Demokritos’u kendisine örnek aldığını anlatan satırlar için bkz. Democritus Junior to The Reader.
Dipnot(1838) Robert Burton’un metnin başlığını ‘Genç Demokritus’tan Okuyucuya’ (Democritus Junior to The Reader) olarak seçmesi kuşkusuz rastlantı değildir. Metin boyunca, hemşerileri tarafından çılgın olarak tanımlanan ve tedavi edilebilmesi için Hippokrates’den yardım istenen Demokritos’u, bütünüyle farklı olarak bir insan olarak tanımlar. Burton için Demokritos, akilliği ve sağduyusuna güvendiği dahası kendine örnek aldığı tek kimliktir. Yaşadığı dünyadaki toplumsal cinneti tanımlayabilmek için en önemli tutamak noktası Demokritos’un varlığıdır.
Bu katkı için teşekkür ederim.
harika tartışmalar bunlar…çok yararlandım… yazımda geçen iddia Hippolytus’a ait yazılarda vardır..ilk alıma gelen bir başka kaynak da bary sanders’in kahkahanın zaferi’dir…
çok iyi tebrikler http://www.kizyurtlariankara.com