Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.
Ne alakası var demeyin, meşhur “sen de mi Brutus?” sorusunun muhatabı olan Marcus Iunius Brutus felsefeyle ilgileniyor ve kendisini Academia’ya bağlı görüyordu. Açalım.
Brutus Caesar’ın katline giden iç savaş sürecinde ilkin Pompeius’un tarafında yer almışsa da, daha sonra Pompeius’un yenilmesi üzerine Caesar’ın tarafına geçmişti. Bunda annesi Servilia’nın Caesar’a oğlunu affetmesi için yalvarmasının rolü büyüktür. Peki, bu taraf değişikliğinin onun Academiacı kimliğiyle bir ilgisi var mı? Evet, var. Şöyle ki, iç savaş sırasında tuttuğunuz taraf sadece Roma’da kendinizi siyaseten hangi tarafa ait gördüğünüzü değil, aynı zamanda hangi felsefî değere ne kadar bağlı olduğunuzu da gösteriyordu, zira felsefe bir yönüyle yaşamda hangi durumda hangi tavrı takınmak gerektiğini gösteren etik sahasından mürekkepti, ki hala öyledir. Dolayısıyla felsefeyle meşgul olmuş tiplerden iç savaş gibi oldukça tehlikeli bir süreçte bağlı oldukları ekollerin etik duyuşuna uygun birer tavır beklemek şaşırtıcı olmazdı. Nitekim Stoacı Cato Caesar’dan merhamet dilenmektense Stoacı duyuşuyla cesaret erdemini deneyimlemiş, yaşamı hor görmüş ve intihar etmişti.
Buna karşın Brutus, Plutarchus’un aktarımıyla (Plut. Brutus 12.3-4) Stoacı Favonius ve Epicurusçu Statilius ile iç savaşı tartıştığı bir ortamda ilkinin “niye savaşalım ki, iç savaş tek adam rejiminden daha kötü, kim kazanırsa kazansın biz felsefemize bakalım”, ikincisinin ise “niye savaşalım ki, biz bilge ve akıllıyız, bu aptal halk için kendimizi riske atmaya değmez” demesini soğukkanlılıkla karşılar ve “bu konuda karar vermek zor, şimdilik susalım” demeye getirir. Başka deyişle, duruma ya da mantıklı gerekçelere bağlı olarak tarafını değiştirmeye hazır olduğunu belli eder, bu yüzden daha sonra tarafını değiştirmiş olması da şaşırtıcı değildir.
Peki, daha sonra Caesar’ı bıçaklayanlar arasında olacak olan Brutus niye bu tavrını burada göstermez? Göstermez, çünkü o bıçaklama esnasında bile Academia’ya özgü olan iki farklı argümanı dinleyip hangisinin doğru olduğunu sonraya bırakan yaklaşımını tekrarlar ve operasyon sırasında bile çekingen bir tavır sergiler, bu anı betimleyen resim ve filmlere bakarsanız Brutus’un yüzündeki “ben burada ne yapıyorum” ifadesini görürsünüz. Bu ifade esasında Academiacıların Kuşkuculardan arakladığı epokhe denilen onay tehiri tercihinin bir yansımasıdır.
Brutus ne yaparsa yapsın tereddüt içinde olmaya mecburdur, belki de onu bıçaklama sırasında sona koyan da budur. Yine bu Academiacıların her daim kuşkuya kapı aralamasıyla alakalı bir durumdur, Stoacılar ve Epicurusçular bilmez. Kuşku refleksini yitirmiş Academiacı akademiden kovulmalıdır, bu da benim aforizmam olsun, duruma uyuyor.
Ancak Brutus Caesar sonrasındaki iç savaş sırasında intihar etme cesaretini gösterdi. Bu yüzden onu Stoacı varsayanlar olmuştur ama kişisel karakterinden ya da Roma geleneğinden kaynaklanan bir erdem olarak da değerlendirebiliriz bu davranışını, keza intiharı Cato’nun, katı Stoacılığından kaynaklanan katı mücadelesinin neticesindeki intiharından farklı olduğu ve cesareti her daim tartışma konusu yapıldığı için böyle diyorum. Soru, görüş ve ekleme olursa paylaşın, üzerine konşuruz.