Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.
Belki bu minvalde, belki değil, yine de deşelim.
![]() |
Assange bir platin kafa! |
Evvelce bir yerde Kadir Mısıroğlu’nun çoğu belagat sosundan geçirilmiş zırvalıklarını yorumlarken, youtube‘u (elbette ki sadece videolarıyla değil, yorumlarıyla da) bir tragedya korosu ya da yeni nesil bir küfürlü vicdan kaynağı olarak görmüş ve ilgili zırvalıkların tarihe görsel bir şekilde kaydedilmesinin öneminden bahsetmiştim. Benzer şekilde Assange ve Wikileaks de, evrimsel sürecin kapalı kapılar ardına sıkışmış görüşmelerin ifşasının gerçekleştiği, yani tarihe not düşüldüğü bir durağı olarak görülebilir. Bu durak artık anti-devlet organlarına olan ihtiyacın bile ortadan kalktığı bir sonraki durağın muştulayıcısı mı yoksa? Bu açıdan bakarsak, Assange da ateş ile insana seksüel bir ilgi duyduğunu düşündüğüm (ciddiyim) Prometheus olur, ki bu eşleşme, bu entirinin ruhuna yakışmayan bir sonuç olur. Neticede ateşi Tanrı’dan alıp (bilgiyi devletten alıp) insana (halka) vermek, “[her gece] yatmadan önce kendisi için dua etmediğiniz” insanların işi olmalı. Ancak Assange’ı Prometheus gibi bir asi ya da bir kahraman olarak görmüyorum. Dikkat çektiğim nokta kahramanlaştırılanlara bile acınabiliyor olması. Oysa sürecin ve sosyal/kültürel/siyasî evrimin bir neticesi olarak Assange’ın Assange olduğunu düşünüp, kahramanlaştırılmadığı bir düzlemde gönül rahatlığıyla acınabilir biri olarak düşünülebilirdi. Böylesi, sıkıntı da yaratmazdı.
![]() |
Plekhanov bir taş kafa! |
Daha da ironik tarafı, şu yumurta aktivizminin de bu döneme denk gelmiş olmasıdır. Ne tuhaf, tam da Plekhanov’un dediği gibi, “(bizde de) mevcut düzenin ütopyacı partizanları, bu düzenin (Akp yönetimindeki düzeni kast ediyorum elbette) kendiliğinde [en soi / in se] ve kendisi için [pour soi / pro se] mükemmel bir düzen olduğuna hem kendilerini, hem de başkalarını inandırmaya çalışıyorlar, çünkü, bu durumda yapılacak tek iş, bu düzene nasılsa ârız olan suistimalleri (bizde suistimaller ziyadesiyle bakanların yerinin başbakan tarafından değiştirilmesiyle sonuçlanıyor, dedik ya hükümetin tüm yetkilileri başbakanın vücudunda vahdete kavuşuyor), ortadan kaldırmaktan ibaret olacaktır.” (G. V. Plekhanov, Marksizmin Temel Sorunları, Sosyal Yay., 1994, s.148-149) allahtan Beki, Türköne, Aköz ve Radikal gazetesi / TRT / Samanyolu solcularının bitmek bilmeyen kemalist statüko kozu var da, arada yaptıkları “düzenin kendisi haline gelmiş Tayyip statükosu savunuculuğu” göze batmıyormuş gibi bir hava estiriliyor (inanmayan radikalleşir, eskiden “30’lu yılların Atatürkçüsü” diyerek aşağılıyorlardı, şimdi ise “60’lı yılların solcuları” diyerek, yoksa Tayyibanların geçmişle hesaplaşması böyle bir şey mi? Adım adım, otuzar otuzar bugüne geliyoruz, gelmek sorun değil de, ne söylense inandırılıyor olmak toplumun vicdanını yaralamalı, ancak yaralamıyor), nasılsa sol mecraları yüz yıldır susturan ve ata muhafazakârlığını adım adım dinî muhafazakârlıkla taçlandıran devlet tahakkümünü, hükümet ve muhalefet temsilcisini susturan birkaç üniversitelinin omlete güdümlü tahakkümünden daha önemsiz bir olaymış gibi göstermeye yetkinler.
Pijamalı Plekhanov
“Bütün seçenekler sunuldu önüme, en iyisini seçtim
…
Benim siyasî danışmanım Tartarus,
dipsiz ve karanlık, hani eski Cronos’un saklandığı.”
Pijamalı Aiskhylos
[Zincire Vurulmuş Prometheus]
>"Var olmak ya da olmamak, mesele bu.Gözü dönmüş talihin sapına, oklarına,İçin için katlanmak mı daha soylu,Yoksa, bir dertler denizine karşı silaha sarılıpSon vermek mi onlara? ölmek,uyumak…Hepsi bu…ve bir uykuylaYürek sızısına ve bedeni bekleyenBinlerce darbeye son verdik diyebilmek.Hangi insan gönülden istemezdi bu bitişi?Ölmek, uyumak… uyumak, belki rüya görmek.Ha! iş burda. Çünkü o ölüm uykusunda,Şu fani bedenden sıyrılıp çıktığımızda,Göreceğimiz rüyalar bizi duraksatır ister istemez.İşte felaketi onca uzun ömürlü kılan da buKim katlanırdı yoksa zamanın kırbaçlarına, küfürlerine,Zorbanın haksızlığına, kibirli adamın hakaretine?Hor görülen aşkın acılarına, adaletin gecikmesine,Devlet görevlisinin kendini bilmezliğine;Sabırla bekleyen erdemli kişinin,Değersiz insanlardan gördüğü muameleye,İnsan yalın bir hançer darbesiyle hesabı kesebilecekken?Kim katlanırdı, bu yorgun yaşamın yükü altındaHomurdanıp terlemeye,Ölümden sonraki bir şeyin korkusu olmasaydı?Sınırlarını bir geçenin bir daha dönmediğiO bilinmeyen ülkenin korkusu kafamızı karıştırıpBizleri, tanımadığımız dertlere koşup gitmektenseBaşımızdakilere katlanmak zorunda bırakmasaydı?İşte bunları düşündükçeÖdlek olup çıkıyoruz hepimiz,Ve işte böyle kararlılığın doğal rengi,Endişenin soluk gölgesiyle bozuluyor;Bulutları hedef alan büyük ve iddialı atılımlarBu yüzden yörüngesinden sapıyorVe bir girişim olmaktan çıkıyor adları.Hey, o da kim? Güzel Ophelia!…Peri kızı, dualarında benim günahlarımı da unutma." yine mi sabah olmuş? :şapkasının altına gizlenen çorabı kaçık yalnız: