
Tanrıları işleme (fişleme olarak da görülebilir). Ne demek şimdi “tanrıları işleme”? Yani şöyle bir şey, Cicero’ya soruluyor “Quae est religio?” o da cevaplıyor “Cultus deorum”.
De Natura Deorum 2.8’de geçen bu tanımdaki
cultus, bildiğimiz kültür teriminin en uzak terim atası kabilinden sarayda güllaççıbaşılık yapan dedesi.
Colere fiilinden mürekkep olan
cultus, ilkin “toprağı işleme” anlamında olup zaman içinde Romalıların kendilerini verdikleri şey toprağı işleme eylemi olduğundan, bizzat “kendini verme” anlamında da kullanılmıştır. Hal böyle olunca,
Cultus deorum “tanrılara kendini verme” yani daha nezih Türkçeyle “tanrılara tapma / onların önünde boyun eğme” anlamına gelir (kültür terimi içinde kendini verme anlamını kaçınılmaz olarak barındırır, bunu düşünün. Topluma verme, medeniyete verme, çevreye verme. Her sosyo-kültürel iştirak bir tür kendini vermedir zaten).
Sanılmasın ki bu verme eylemi monolitiktir, yok, aksine romalının pratik zekâsına ve yaşam stiline sızmış olan yararcı tavrı, do ut des (vermen için veriyorum) anlayışı çerçevesinde, tümüyle menfaatçi bir niyetle sürekliliği sağlanan bir dinî ritüeller silsilesi oluşturmuştur. Bu yüzdendir ki, hem özel yaşamda hem de devletin her resmî kademesinde Yunanların “geleceği bilme” anlamında mantike dediği kehanet ilmine karşılık, “tanrısal” anlamındaki divus‘tan türeme “tanrısala özgü” anlamındaki divinus terimi, yine terminoloji oluşturma konusundaki üstün gayretlerini alkışlarla karşıladığımız Cicero’nun elinde kehanet anlamındaki divinatio‘yu doğurmuştur. Başka deyişle Cicero ve Roma geleneği başta kuşbiliciliği ve kurbanların iç organlarına bakma ritüelleri olmak üzere ne zaman bir işe girişilse, ne zaman dara düşülse hep tanrılardan işaret beklenmesini makul kılmıştır.