Dr. C. Cengiz Çevik (Klasik Filolog) – Blog

Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.

>Sen’eca ölmedin, kalbimizdesin

>

Bir tribunus yollanmış Seneca’ya, Nero’ya düzenlenen komploda parmağı var mı, sorsun diye. Tribunus akşam vakti varmış, askerler villanın etrafını çevirmiş. Seneca akşam yemeğindeymiş, karısı Paulina ve iki arkadaşıyla birlikte. Seneca eldeki kanıtların asla gerçek olmadığını söylemiş. Elçi bu mesajı Nero’ya götürmüş “reddediyor seninki” demiş. O sırada Nero en sevdiği ve en güvendiği nasihatçileri, karısı Poppaea ve yardımcısı Tigellinus’la oturuyormuş. Nero Seneca’nın gönüllü ölüme hazır olup olmadığını sormuş, elçi de Seneca’nın konuşmalarında ne bir şaşkınlık ne de bir korku belirtisi olduğunu söylmiş. Bunun üzerine Nero Seneca’ya derhal ölüm cezasının bildirilmesini emretmiş.

Seneca haberi alınca, herhangi bir korku belirtisi göstermeksizin, Nero’nun kararını yeniden gözden geçirmesini talep etmiş. Ancak reddedilmiş talebi. Bunun üzerine arkadaşlarının yanına dönen Seneca, görevi boyunca kazandıklarını ve hak ettiklerini alamadığı için arkadaşlarına sadece, belki de en değerli şeyini, kendisine ait tek şeyi yani yaşam örneğini bırakmış, onlar bunun değerini bilseymiş, doğruluğa ve sadık dostluğa ilişkin benzer bir ün sahibi olacaklarmış, ama nerede!

Seneca arkadaşlarının gözyaşlarını durdurmaya çalışmış, kâh konuşarak kâh onlara “Hani felsefenin ilkeleri, hani uzun yıllar boyunca yapılan çalışmalardan öğrenilmiş olan gerektiğinde sergilenesi cesaret? Herkes bilmiyor mu Bero’nun gaddarlığını? Annesini ve erkek kardeşini öldüren Nero, hocası ve danışmanının sonunu getirmekten başka neyi lâyık görür ona?” diye sorarak. Sonra karısı Paulina’ya sarılmış ve mağrur katılığından biraz olsun ödün vererek, ölümünün ardından sonu gelmez bir kedere saplanmaması, aksine kocasının erdemli yaşamını düşünerek elde edeceği soylu tesellinin yardımıyla onun yokluğuna katlanması gerektiğini söylemiş. Fakat Paulina, onunla birlikte öleceğini söyleyince, Seneca, onun bu sayede kalıcı bir onur elde etmesine engel olmamak ve gelecekte başına gelebilecek kötülüklere de gönlü razı olmadığı için isteğine karşı çıkmamış, “Ölürsen, ölürsün” demiş.

Seneca’nın kollarındaki damarlar bir hamlede yarılmış, fakat Seneca’nın yaşından ötürü fakirleşmiş ve durgunlaşmış kanı o kadar yavaş akıyormuş ki, bacaklarındaki damarları da açmak zorunda kalmışlar. Romalılar tarafından nispî ölçüde daha az acı verdiği için seçilen bu ölüm tarzı, bazı durumlarda fazlasıyla eziyet edici olabiliyormuş, işte Seneca’nınki de bunlardan biriymiş. Bu rezil işkence esnasında, karısındaki cesaretin, bu korkunç görüntüyle zayıflamasını istemediği ve aynı zamanda karısının çektiği acıları kendisi de daha fazla görmemek için, ondan odasına gitmesini istemiş. Karısı gitmiş.

Fransız şair Andre Chenier’le ilgili anlatılır ki, giyotinle idam edilirken, zihninden geçen tuhaf düşüncelerden bazılarını kaydetmek istemiş, ama izin vermemişler. Seneca ise yavaş yavaş ölürken, hissettiklerini, zihninden geçenleri kaydetme imkânına erişmiş. Zira bu dönemde, yani İ.S. 1.yy.’da ölmekte olan kişinin son sözlerini kaydeden kâtipler varmış, bunlar Seneca’nın da ölümle randevusuna davet edilmiş. anlatılana göre, Tacitus’un dönemine kadar Seneca’nın ölürken yazdırdıkları, o karmaşık duyguların esiri olan notlar biliniyormuş ama ne yazık ki, aradaki yüzyılların eskitici eleğinden geçip bize ulaşmamış durumda. En az filosofun kendisi kadar büyük bir kayıp, değil mi? Neler geçti zihninden, kimbilir.

Derler ki, Seneca’nın tüm kanı tükenip de nefesi bedeninden çekilince, karısı da bileklerini kesmiş. Ama Nero, “ben Seneca’ya ölüm cezası verdim, karısına değil, benim iznim olmadan kuş ölmeyecek” diyerek adamlarını yollamış ve genç Paulina’nın yarılmış bileklerini kapattırmış. Paulina bir daha evlenmemiş, birkaç sene sonra kendisi için bir ödül olabilecek ölçüde “Seneca’nın karısı” namıyla ölmüş.

Özet geç piççiler için Seneca’nın ölümüyle ilgili bu yazıyı Farrar’ın kitabından (Frederic William Farrar, Seekers After God, Macmillan London, 1875, s.157-159) özetledim.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: