Aforizmatif kaave, ama niçin?

“
Kaave cehennem kadar karanlık, ölüm kadar yoğun ve aşk kadar tatlı olmalı.”
Wikiquote bunun bir Türk atasözü olduğunu söylüyor, ben bir Türk olarak ilk defa bu kadar anlamsız bir atasözüyle karşılaşmış oluyorum. Alexander Pappas ise şöyle demiş güya “
Kaavenin güçlü/yoğun, kadınlarımın ise zayıf olmasını severim.” Bir insan neden böyle aforizmatif (bana ait bir terim) konuşur? Nasıl seviyorsan seviyorsundur, şansını zorlamana gerek yok. Bu aforizma işine bir dönem ben de bulaştığım için (Francis Bacon – Seçme Aforizmalar şeyi) Wikiquote gibi sitelerin işletim mantığını anlayabiliyorum, neticede bu tarz vurgulu ifadeleri derleme çabası, insanlarda kalıcı hasarlara sebep olma hedefini güdebilir. Yanlış anlamayın, hasar derken olumlu manada zararı kast ediyorum. Hayatı sloganlaştırmak, insana dinçlik verir, hedefleri, gayeleri diri tutar ama en nihayetinde içi boştur, kimse slogan kadını veya adamı olmak için bu dünyaya gelmez.Sadece gelir. Sloganlar, aforizmalar yakıştırılmış kıyafetlerdir. Bakın ben de sloganlaştırdım düşüncemi. Böyle sloganlaşır düşünceler, bir cümlede dünyayı yıkmak istersiniz.
“Yalçın küçüktür mide bulandırır” gibi (ne oldu böyle deyince, Can Yücel’di, Yalçın Küçü’ldü mü?). Aforizma da küçüktür ama çok şey anlatsın, istenir. Bu hoşuma gitmiyor çünkü satır-aralarının gözden kaçmasına sebep oluyor. Nietzsche’yi “kadınlara mı gidiyorsun, kırbacını unutma” sözüyle tanıyanların bağlamdan (context) kopardıkları bu sözle pos bıyıklıyı kadın düşmanı kılması gibi hasarlar meydana geliyor. Yukarıda kadının zayıf olduğunu söyleyen ama kaaveyi yoğun içen zatı düşünün, belki de realiteden kopuk bir deyiş sunmuş, belki her gece karısından merdaneyi yiyor kafasına ama ilkin okuyucunun düşündüğü ne oluyor? Sert bir erkek, değil mi? Oysa slogan ve coşturucu aforizma, taşkınlıktan değil yokluktan doğar. “Ne mutlu Türküm diyene” sözünün Türklüğün coşturulmasına ihtiyaç olunan bir zamanda söylenmesi gibi. Ya da İsrail’e zarar veremediğin noktada “Kahrolsun İsrail!!!” diye ortalığı velveleye vermen gibi. Elinden bir şey gelen kişi, elinden geleni ardına koymaz ve slogana bulaşmaz. Çünkü slogan masturbatif anlamda ihtiyaç giderir, meze olarak kullanılamaz. Onu yapan Montaigne’dir. Görüşünü söyler ve araya bir aforizma sıkıştırır. Daha samimi bir şey söylemek istiyorum, ben slogan insanlarıyla anlaşamıyorum, söz konusu dünyanın en güzel şeyi olan kaave bile olsa bu böyle.
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
>Slogan, okunmayı, detaya girmeyi sağlıyorsa bence iyidir. Ama dikkat çeksin diye sarf edilen sloganı altındakileri okumadan; doğru kabul edenlerde, senin dediğin gibi okumadan, çabucak sonuca varma nedeniyle zarar, ziyan sebebi olur.
>Sloganlar basit ve net fikirlerin özeti gibi geliyor bana. Bir cümle ile fazla şüpheye mahal vermeden anlatmak istedikleri her şeyi anlatabiliyorlar. (Gerçi senin kaave örneğin çok zorlama imiş, afili bir yumurta sahibi olmaya özenen beceriksiz tavuğun uzun ıkınmaları sonucu ortaya çıkmış gibi.) Ben diyorum ki insan oluşumuzdan mütevellit, hepimizin yer yer basit ve kolay ifade edilebilen düşünceleri vardır muhakkak. Yani kısaca -olur da- senin basit düşüncelerinden birini zekice ve hakkıyla dile getirebilen bir slogan bulursan onu sevip bağrına basacakmışsın gibi hissediyorum. İçime doğdu."Slogan Hakları Savunucuları Derneği Sözcüsü & Medyumu"
>Sloganların yararlı olduğu anları yadsımamakla birlikte yığınları sürüklemeye müsait olmaları sebebiyle kendilerini sevmiyorum, lanetliyorum. Aforizma desen zaten sevmem, kızlar duvarlara yazardı sınav döneminde, motive oluyorlarmış. Neyse slogana döneyim, Hitler de Türk'çüler de bizi İstanbul'dan kovanlar da, Manisa'dan Çingeneleri sürenler de slogan kullandı. Bir de olayın ikinci yönü var, slogan olarak kullanılan kelime/cümlenin aslında temiz olması. Allahu ekber diye slogan atıp insanları yakarsanız burda Allahu ekber suçludur, ama aslında garibimin hiç suçu yok. Anlatamadım farkındayım. Olsun seviyom ben seni cimi. Magna yavrum seni de. Belki bi gün anlatabilirim:)
>PS: kadın kadar tatlı olmalı haliyle duymuştum ama Türk atasözü şablonuna uymuyor. Cehennem bu kadar uluorta kullanılmaz (Allah belanı versin denilmediği gibi) Aşktan falan bahsedilmez çok (samanlık olayları hariç) ne bileyim ben:)
>Sonda söylemem gereken şeyi başta söyleyeyim (merakla beklenen an): Ailemizin zeka küpü gasil, ben kadın kadar tatlıyı bile duymadım, demek ki pek aforizmatif bir çevre edinememişim, sadece içiyorlar kaaveyi, bakmıyorlar ne düşündürdüğüne. Gerçi küçükken "çocuklar kaave içmez bıyıkları ters çıkar" sözünü de duymuşluğum var ama onu nedense aforizmadan saymadım hiç. Sonda söylemem gereken şey şu (mba 2): kaaveyle şaka olmaz.Aslı ile MagnaPersona (herhalde burada persona; yüce kişi, büyük kişi, yaşlı kişi üçlüsünden birine göre şekilleniyor) ise ziyadesiyle sloganlaşabilirliğin doğasını ve sloganlaşabilmiş ifadeleri ziyadesiyle pratik yararları üzerinde durmuş. Doğrudur, verilen örneklerden 'Ne mutlu Türküm diyene'de ya da 'Bilgi güçtür' ya da 'Sevgi emektir!!1' sözlerinde, bağlama göre kolayca destek üniteleri sağlayabilecek aforizmatiflik ön planda. Çekip çekebildiğin, uzatıp uzatabildiğin sloganlar olur, doğrudur, tamam da, bazen sloganın altında yazanlarda bile anlaşamadığımız olmuyor mu? Türk dili derslerindeki metin eleştirisini, barındırdığı soruların herbirine bir doğru cevap hakkı tanıyan 'Metin üzerinde çalışmalar' konseptiyle tartıştırttıırttıttıtıtmayan düzen en nihayetinde sloganlarla bizi tek bir yöne doğru seğirtitiritirtmeye çalışmaz mı? Sevgi emektir, bilgi de güçtür tamam da ya benim güç anlayışım başından itibaren lekeli ise, ya ben bir uyumsuzsam genelin aforizmatif duyuşuna, ya ben sevgisiz emeğin ardına düşmüşsem? Gasil akıllı bir yaratık olduğu için "cehennem bu kadar uluorta kullanılmaz" demiş, tamam da ya ben cehennemin kendine dönmüşsem? zaman kaavemi yudumlarken "cehennem gibi karanlık.." deyip iki noktayı koyu koyuveririm. Ben sonda söylemem gereken şeyi yine sonda söyleyeyim, aforizmatif duyuşun yani slogana indirgenmiş eğilimin, insanı muhakkak tek bir yöne seğirttritiritme amacı taşıdığını düşünüyorum. Belki de bu yüzden pazarlamacı mantığıyla çalışan kolejlerin, özel okulların, reklam şirketlerinin (ne kadar şaşırtıcı pazarlamacı mantığıyla çalışmaları ünlem!), gazetelerin (Her gün bir Posta! veya Türkiye Türklerindir! gibi), tv şeylerinin (umutsuz kalmaktansa uykusuz kalmayı tercih edin. bamteli) ve hatta batıda köklü ailelerin (genelde Latince olur bunlar, bir ara bu konuya da eğilelim, neden böyle şeyler yapıyorlar kuzum?) aforizmayla eğilim satışına girişmesini asla sorgu kabul etmez bir zihniyetin göstergesi olarak okuma gayretindeyim. Aforizmaların seğirttikleri değerlerin önündeki proksi koruması olduğunu düşünüyorum, oysa ara ara virüslenmek ve trojanlanmak (lekelenmek gibi) güzeldir, insanı ve öğretiyi dinç tutar, yeni temizlenme yolları geliştirirsin, ara sıra aforizmalaşmış yönelimleri sorguya açmak gerek, ama mevcut olduğuna göre bu proksi kılıklı, o vakit önce aforizmadan izin almak gerek!1 İşte ben her türlü gereği sorgulayalım derim güzel insanlar!