>Ayak yıkatmak, ama niçin?
>Nazarımda herbiri birbirinden iç gıdıklayıcı üç örneği bulunuyor:
1. Refahyol döneminde Erbakan’ın, abdest niyetine, açıklıkta sakallı korumalarına ayak yıkatması.
2. Kemal Sunallı Perihan Savaşlı bir filmde (yanılmıyorsam adı ‘Keriz’ olmalı) ilkinin ikincisine leğende ayak yıkatması.
3. Ferisi Simon’un evinde İsa’nın Maria Magdalena’ya ayak yıkatması.
Bu örneklerden
1.si bedensel, fizikî ihtiyaçtan,
2.si köylük yer adetinden; kadının, erkeğin ancak yere bastığı organını yıkamak ve döllenmek için yaratıldığı düşüncesinden,
3.si ise sevgiden, saygıdan “ayaklarına kurban olam ağam” zihniyetinden doğmuştur.
Diğer ikisi için caps bulamadım, bulabilen bana ulaşsın ama üçüncüsü için şuna bakabilirsiniz:
Bir de Yeni Ahit’te Yuhanna 13.1-17’de İsa’nın yine Magdalena hikâyesindekinin tersine ayak yıkatmadığı, yıkadığı anlatılır. İsa, Simon’un ayağını yıkamaya kalkışır, Simon da şaşırır “Ya rab sen niye benim ayaklarımı yıkayacakmışsın ki?” diye sorar. Bunun üzerine İsa “Sus konusma, sözler kimin umurunda, son bir öpücük yeter, açık yaralarıma, belki sen umutsuzluktan sessizsen, hem zaten, her zaman kaybettik senle ben” der, şaka şaka böyle demez, bunu Teoman der, İsa’nın dediği şudur:
“Yıkanmış olan tamamen temizdir; ayaklarının yıkanmasından başka şeye ihtiyacı yoktur. sizler temizsiniz, ama hepiniz değil.” (13.10) ve ekler: “Siz beni öğretmen ve rab diye çağırıyorsunuz. doğru söylüyorsunuz, öyleyim (13.14). Ben rab ve öğretmen olduğum halde ayaklarınızı yıkadım; öyleyse, sizler de birbirinizin ayaklarını yıkamalısınız. Size yaptığımın aynısını yapmanız için bir örnek gösterdim (13.15). Size doğrusunu söyleyeyim, köle efendisinden, elçi de kendisini gönderenden üstün değildir (13.16).”
Daha sonraki yüzyıllarda ayak yıkayan ve bunu da “kimseden üstün olmadığını göstermek” için yapan İsa figürü yerini ayaklarını Maria Magdalena’ya yıkatan, maço İsa figürüne bırakır. kaybeden ise, evet kaybeden ise kadınlık onuru olur… Şaka şaka böyle bir mesaj yok.
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...