Dr. C. Cengiz Çevik (Klasik Filolog) – Blog

Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.

>Neden Thespis, neden bütün bunlar?

>

Bir gün oturuyor üç beş kuşkucu birbirine kuşku dolu hikâyeler anlatıyor. Bunlardan biri de Apelles’le ilgili olup, yine kuşkucu zihinlerin yapısal mastürbatif kaygılarını def etme amacını taşıyor.

Ondan önce bir şey geldi aklıma dışarıdaki kuş cıvıltılarını işitince. Onu anlatmazsam içimde kalır. Bundan seneler evvel bir sabah bu saatlerde, 6-7 gibi Beyoğlu’na işim düşmüştü. İnanın işin ne olduğunu hatırlamıyorum, Altunizade’den 110’a bindim, köprüydü, Beşiktaş’tı, Dolmabahçe’ydi, stattı falan derken Taksim’e vardık 20 dakikada <İstanbul trafiksizliği>. Her neyse, otobüsten indim. Meydandan geçip Beyoğlu’na aktım, sokaklar bomboş tabi ki, Galatasaray’a doğru yürümeye başladım . İleriden yoğun bir müzik sesi geliyordu, tıngır mıngır sokak müziğiydi resmen.

Ben yürüdükçe volüm artmaya başladı, Ayvalık tostçusunun hemen yukarısında bir yere yarı uzanık (uzanmak + uyanık = uzanık) bir yarı-hipi grubunun bir şeyler çaldığını gördüm . Ara sıra anlamsız bir şekilde bağırarak Beyoğlu yürüngenlerini (yürümek + sürüngen = yürüngen) ürküten kısa boylu adam bile orada onları izliyordu. Bu ‘toplum düzenine serkeş’ tiplerden biri gitar çalarken beri yandan apelles apelles diye çığırtkanlık yapıyordu, yine beri yandan ben ise hayattaki en uyuz gürültülerden saydığım gıaşaşaşaşşrşaşşaşaaarrrrrtttttt!!!! şeklindeki kepenk indirme ya da yükseltme sesleri eşliğinde sigara içenler, pooça yiyenler, işine yetişmeye çalışanlar arasında Apelles’in gizemini çözmeye çalışıyor, beri yandan da yoluma dökülüyordum. Apelles ama ne için? Ne için toplum düzenine serkeş tiplerden, serseri kılıklılardan uzanık gitarcı sabahın köründe keyifle apelles diye şarkı söylüyordu? Her sözü apelles olan şarkı düşünün. Sonsuz kere sonsuz tekrarlanan bir şarkı düşünün . Yoksa apelles demiyor da, başka bir şey mi diyordu? ;Yoksa ben başka bir deyişi, apelles mi sanmıştım. Yoo hiç de değil. aklımda kalan bir şey olduğuna göre, severek bırakmışım belleğimde, belleğimde kalmış her şey doğrudur. Doğru kalmamış olanlar ise hatayı kendinde arasın, sildiğim onca şeye rağmen, bu anekdotu bir türlü geri dönüşüm kutusuna atmaya kıyamamaşım. Tamam da, ne için? Apelles apelles apelles apelles apelles apelles apelles apelles apelles apelles apelles apelles… Belki de “pelles a”dır tekrarlanan o sözcük, tekrarlandığı için “a pelles a pelles a pelles” gibi işitilmiştir tarafımdan, bilmiyorum. Çünkü ben hiç durmadım, yanlarından öylece geçiverdim, Ayvalık tostçusunun oradaki gümüşçüde günde 100.272 defa çalınan o şarkılar bile çalmaya başlamamıştı, o derece erken bir saatti.

Sonra efendim kuşkuculardan biri şöyle der yanındaki diğer kuşkuculara : “Size Apelles’in hikâyesini anlattım mı?

Yok” der diğerleri. “Dinleyin o zaman götelek paganlar! Apelles bir gün bir at resmi çizmek istemiş ama öyle böyle değil, at ama ağzında köpük olacak! Neyse efendim bir atmış fırçayı, iki atmış, yok! O koca ressam Apelles, bir türlü çizemiyor ağzındaki köpüğü. Sonunda dayanamamış, ulan demiş, benden ressam olmaz, atın da köpüğün de allah binbir türlü belasını vermesin, almış eline sukoçbırayt süngerini tualine çarpı çarpıvermiş. Mehercule! Ey gidinin koca Herkül’ü bir de bakmış, resmi fışfıklayan sünger tam da atın ağız bölümünde muhteşem kere muhteşem bir köpük imgesi oluşturmuş! Apelles ya, işte bildiğin koca ressam Apelles! Atın ağzındaki köpüğü, artık her şeyden vazgeçmişken yapı yapıvermiş!

İşte sevgili kuşkucu kardeşlerim, bizim epistemolojik kaygılarımız da Apelles’in ağzı köpüklü at resminin oluşumunu andırıyor, inanın farklı değil! Sextus Empiricus’un da dediği gibi ‘kuşkucular görünen ve üzerine düşünülen şeylerdeki aykırılıkları belirleyerek zihni kargaşadan kurtarmayı amaçlamışsa da bunu yapamayarak yargıyı ertelemiştir. Buna karşın yargıyı ertelediklerinde de, kargaşadan muafiyet, talihini izlemiştir.’ (Empiricus, Pyrrhonculuğun Esasları Üzerine, i.29) Umudunuzu yitirmeyin kuşkucu kardeşlerim, bizler kuşkulanarak bedel ödeyen ve insanlık tarihinde hep dogmatiklerin en nefret ettiği felsefî ekolün temsilcileri olageldik, olmaya da devam edeceğiz. Çünkü biz sukoçbırayt süngerini şahsî aydınlanmanın en temel aygıtı kılıyoruz ve bu sukoçbırayt beyinli olup da ancak ideolojik kamplarda, ideolojik yandaşların itelemesiyle bir yere gelen üstü*örtük dogmatikler <özellikle de akademiklerin allah belasını vermesin> karşısında kaybediyor görünsek de, bir gün gelecek, evet tempus veniet kardeşlerim, bir gün gelecek elimizde süngerler, yepyeni köpükler çizeceğiz köhnemiş taşlara. Çünkü hepimiz Apelles’in süngerinden çıktık, bizdeki ratio/muhakeme yeteneği kral çocuğunda yok!

Bunun üzerine kuşkuculardan biri söz alır, “Tamam da...” der ve devam eder “… Apelles’in o ağzı köpüklü at resmini böyle yaptığı konusunda da kuşkuya kapılmamız gerekmiyor mu?” Hikâyeyi anlatan üzülür, kendisinden yaşça küçük olan bu hanım şakirdenin kendisine, hem de en yetkin olduğu bir konuda diklenmiş olmasına dayanamaz ve şöyle der “Kuşku mu Elizabeth, ay pardon, aklım gitti, senin adın neydi? Hah Thespis, bak Thespis kuşku bir akrep gibidir, kendi kendini sokar. Ad infinitum’a düşme lütfen, bir yerde keseceksin kuşkuyu, yoksa sen de süngerleşmiş bir beyne sahip olursun tamam mı?” “Tamam” der Thespis ve ekler “Tamam da, nerede keseceğimi bilmiyorum ki kuşkuyu?” adamımız horlanmış hisseder kendini, çünkü içten içe yanıktır Thespis’e ve şöyle der:

Neden, belirsiz kuşkularımızla mutlu değil miyiz, Thespis?

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

Bilgi

This entry was posted on 24/05/2010 by in Felsefe - bilim, Genel and tagged , , , , .
%d blogcu bunu beğendi: