Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.
Kinik Diogenes’in köleliği sıradan insanların köleliğinden farklı olmuştur.
Laertios’a göre, Diogenes köle olarak satıldığında da, Helenistik dönem komedi yazarı Menandros’un “özgür bir ruhla köle olursan, köle olmayacaksın” koşullu ifadesini anımsatacak şekilde, soylu bir ruha sahip olduğunu göstermiştir. Aegina’ya seyahat ederken korsanlar tarafından kaçırılmış ve Girit’e götürülerek orada satışa sunulmuştur. Satıcı kendisine ne iş yapabileceğini sorduğunda, işinin insanları yönetmek olduğunu ve iyi giyimli, zengin bir adam gördüğünde de satıcıya kendisini ona satmasını, zira o adamın bir efendiye ihtiyacı olduğunu söylemiştir.(1) Gellius’un aktarımında ise Diogenes’in satıcıya cevabı “özgür insanlara hükmetmeyi bilirim”(2) olmuştur.
Burada açıkça toplumsal ve politik geleneğin klasik efendi ve köle ilişkisini tümüyle tersine çeviren bir tavır bulunur. Bu tavır aynı zamanda, Aristoteles’in, kentin iktisadî yapısı açısından, köleyi hem bir üretim aracı, hem de mülkiyetin bir parçası olarak görmesine de karşı çıkar. (3) Aristoteles’in politik felsefesinde kölelik, insanlar arasındaki doğadan kaynaklanmakla birlikte kentteki politik düzene sirayet eden güce dayalı ayrımın doğal bir sonucudur ve kölelik durumu efendi için olduğu kadar kölenin kendisi içinde faydalı ve adildir. (4) Aristoteles’e göre efendilik ve kölelik, temel felsefî meşruiyetini ilgili kişilerin topluma en büyük faydayı belirlenmiş bu kimliklerle sağlayabilecekleri düşüncesinden alır.
Diogenes’in politik felsefesinde ise toplum nezdinde politik bir değeri olan efendi ve köle ilişkisiyle ilgili olarak toplumun yararının gözetilmediğini söylemek mümkündür, zira o efendiyi köle, köleyi de efendi yapmakla, soylu efendilerin yönettiği kent ve aile işlerindeki düzeni bozar. Bunu bir tür köle ahlakı geliştirmek için de yapmaz, aksine sadece kendi kişisel durumunu göz önünde tutarak, yoz ya da cahil olarak gördüğü toplum düzeninin etkin bir parçası olan soylu sınıf üzerindeki kendi zihinsel ve entelektüel üstünlüğünü vurgular. Soyluların kap kacak alırken detaylı inceleme yapmasına rağmen, bir insanı köle alırken sadece görünüşüne bakmasını alaycı bir üslupla eleştirir. (5) Bu, muhtemelen kendi görünüşüyle tezat oluşturan (6) zihinsel ve entelektüel derinliğine yapılmış bir vurgudur. Nitekim başka aktarımlarda da Diogenes köle olarak satın alındığında bile, üstünlüğünden ötürü bir köle gibi davranmamış ya da öyle muamele görmemiştir. Örneğin Laertios’a göre, Diogenes, nasıl ki hastalanan biri kendisini hekime teslim ederse, aynı şekilde, efendisi olan Kseniades’ten kendisine boyun eğmesini istemiş ve bu durumu bir nehrin, kaynağına geri akmasına benzetmiştir. (7)
Kseniades’in Diogenes’in istediği gibi, kölesine boyun eğen bir efendi olmayı kabul ettiğini savunan aktarımlar vardır, örneğin Aulus Gellius’a göre Kseniades Diogenes’in insanları yönetebilme iddiasından etkilenip onu satın almış ve azat ederek çocuklarının eğitiminden ya da “yönetilmesinden” sorumlu bir öğretmen yapmıştır.(8) Eubulos’un günümüze ulaşmayan “Diogenes’in Satılması” başlıklı eserinde Diogenes’in Xeniades’in çocuklarına sadece ders vermediği, aynı zamanda ata binmeyi, sapan kullanmayı ve mızrak kullanmayı da öğrettiğini söyler. Bununla birlikte Diogenes’in çocukların güreşlere katılmasına izin vermediği, sadece bedensel yapılarının düzgün ve güzel olmasını istediği de söylenir, bunu da filozofun yarışmacı ve gösterişe düşkün topluma getirdiği bir eleştiri olarak değerlendirmek mümkündür. Ayrıca çocukları evde kendi işlerini görmeye, basit yiyeceklerle yetinmeye ve su içmeye alıştırdığı, dahası saçlarını kısa kestirip, süs eşyası, ayakkabı, iç çamaşırı kullanmalarına izin vermediği de anlatılır. (9)
Çocukların kinik yaşam tarzına uygun olarak eğitildiği açıktır. Kuşkusuz, yaşadığı dönemde bu eğitimi gerek teorisi, gerekse yaşam pratiği bakımından en iyi verebilecek kişinin Diogenes olması da şaşırtıcı değildir. Bu durumdaki temel mantığı öz ifadeyle açıklayan ise aynı örneği genişleterek ele alan Epiktetos olmuştur, ona göre Diogenes’in köleyken Kseniades’e efendi olması (ve onun çocuklarını eğitmesi), belli bir konuda, örneğimizde ise nasıl yaşanması gerektiği konusunda hünere sahip olanın, sahip olmayan üzerinde egemenlik kurması anlamına gelir. (10) Diogenes bu bağlamda köleden öğretmene evrilir. Arkadaşları ve Atinalılar tarafından bedeli ödenerek kurtarılmayı istemez, (11) mevcut durumda kendisini bakıcıların kölesi olmayan bir aslana benzetir, ona göre bakıcılar aslanın kölesidir. Zira bir insanı köle yapan temel unsur, ona göre, korkudur, vahşi hayvanlar da insanları korkuttukları için, onları aynı zamanda köle yaparlar. (12)
Diogenes’in köleliğiyle ilgili bu aktarımda onun başına gelenler ve yaptıkları felsefî bir amaca uygun olarak uydurulmuş olabilir. Ancak uydurulmuş ya da değil, bunun, kinik felsefenin temelinde yer alan bireyin zihnen gelişimine bağlı olan erdem yoluyla kendisi ve başkası üzerinde tam kontrol sahibi olmasına uygun bir anlatım olduğunu söyleyebiliriz. Benzer bir durum korsanlar tarafından kaçırıldığıyla ilgili aktarımlarda da karşımıza çıkar. Korsanlar tutsak aldıkları Diogenes’e ne kadar kötü davranmış olursa olsun, Diogenes istifini bozmamış ve ağırbaşlılığını korumuştur. Örneğin kendisine çok az yemek verildiğinde, satıcılarının hayvanlara ne kadar iyi baktığından söz ederek, kendi durumunu alaycı bir dille ortaya koymuştur. Kendisine ve diğer esirlere yeterince yiyecek verildiğinde geleceğini hiç düşünmeden yemiş ve kaygılanan diğer esirleri yatıştırarak ellerindekiyle yetinmelerini söylemiştir. (13) Bu, Diogenes’in, koşullar ne olursa olsun, insanın kendini kontrol edebildiğinde özgür olabileceği düşüncesini yansıtan bir aktarımdır. Diogenes’e atfedilen farklı koşullara ilişkin başka yorumlar ve aktarımlarda da, özgürlük ve kölelik anlayışını yansıtan bu düşüncenin izini sürmek mümkündür.
NOTLAR
1) Diogenes Laertios 6.29 ve 74-75.
2) Aulus Gellius, Noctes Atticae 2.18.10: “’novi… hominibus liberis imperare.” Stobaeus 3.3.52’de de bunlara benzer bir aktarım vardır, buna göre satıcı Diogenes’e köle olarak ne yapmayı bildiğini sorduğunda, Diogenes insanları yönetmeyi bildiğini söyler, bunun üzerine satıcı gülerek, kendisine efendi satın almak isteyen biri bulduğunda iyi bir iş yapmış olacağını belirtir. Diogenes’in satıcısıyla kurduğu alaycı diyalogun bir örneği de satış sırasında yere uzandıktan sonra, satıcıdan balık sattığını düşünmesini istemesidir (Diogenes Laertios 6.29 ve Plutarkhos, De Tranquilitate Animi 4.466e)
3) Aristoteles’in kölelikle ilgili görüşleri için bkz. Politika 1253b23-1254a13; 1254a17; 1254b39-1255b16-1255b39. Karş. Kanat 283.
4) Aristoteles, Politika 1254b39.
5) Diogenes Laertios 6.30.
6) Diogenes’in köle olarak satılırken, kendisini görünüşünden ötürü de över. Philo kaynaklı bir aktarıma göre (Philo, Quod Omnis Probus Liber 124) Diogenes görünüşü erkeğe benzemeyen, kadınsı bir müşteriye “beni satın al, bir erkeğe ihtiyacın varmış gibi görünüyor” diyerek onu mahcup eder. Bu, belki de yerleşik köle ticaretinde olduğu kadar efendilerin ve kölelerin kendisindeki yozlaşmaya da bir tepki olarak okunabilir. Bununla birlikte Philo iyi insanların özgür olduğunu savunduğu aynı eserinde, bu anekdotla ilgili olarak Diogenes gibi birini köle diye tanımlamanın doğru olmadığını, onun daha özgür ve mutlak bir efendi olduğunu söyler.
7) Diogenes Laertios 6.30 ve 36.
8) Aulus Gellius, Noctes Atticae 2.18.9-10. Musonius Rufus 9’da Kseniades’le ilişkisinden hareketle, yaşadığı dönemdeki Korinthos’ta Diogenes’ten daha özgür kimsenin olmadığına dikkat çekilir.
9) Bu aktarımların tümü için bkz. Diogenes Laertios 6.30.
10) Epiktetos, Dissertationes 4.1.114.
11) Suda s.v.; Diogenes Laertios 6.75.
12) Diogenes Laertios 6.75.
13) Bu aktarım kaynağı için bkz. Philo, Quod Omnis Probus Liber 121-124.