Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.
Polat Kaya isminde birisinin (kendisini tanımadığım anlaşılıyor herhalde) bir yazısına denk geldim.
“THE NAME ‘ETERNAL CITY’ (ROME) IS FROM TURKISH ‘AL TANRI KÖYÜ’ MEANING ‘VILLAGE OF RED GOD’ or ‘VILLAGE OF GOLDEN GOD'” başlıklı bu yazıda “özetle” Roma kentinin daimîliğine atıfta bulunan klasik aeterna Roma ya da urbs aeterna deyişlerinin Türk dilindeki “Al Tanrı Köyü” tamlamasından geldiği iddia ediliyor. Yazının devamında Augustus için “Oğuz ata”, Terracina için “Tarkan Yeri” karşılıklarından da söz ediliyor, motivasyonum olursa başka yazı<lar>da onlara da bakarım ama önce şu aeternus’la ilgili gördüğüm sorunu dile getireyim.
Aslında iddianın temel problemi etimolojik açıklamanın bizzat hedefinde yatıyor. Yazarın etimolojik açıklamasının merkezinde yatan aeterna sıfatının kalıp halinde Türkçedeki Al Tenre > Al Tanrı > Ala Tanrı (Türklerin yüce tanrısı) kalıbından geldiği için Roma kutsallığını niteleyen bir sıfata dönüştüğüdür. Oysa klasik dünyada aeterna Roma ve urbs aeterna deyişleri kullanılmakla birlikte, bu sıfat Roma’nın kutsallığına özel bir vurgu yapan özel bir sıfat olmakla kalmamıştır. Demem o ki, anlam bakımından değilse de, semiyotik bakımdan aeternus sıfatı salt Roma ismiyle birlikte gelişim göstermiş ve anlamlanmış değildir. Nasıl ki “büyük Roma” (magna Roma) denmişse, başka bir bağlamda ve anlamda “ebedî Roma” da (aeterna Roma) denmiştir.
Sıfat semantik kimliği gereği sonsuzluğu betimler, dolayısıyla sadece Roma ile değil daha geniş bir kullanım alanında tanrı ile birlikte de anılmıştır, örneğin “deus beatus et aeternus” (“kutlu ve ebedî tanrı”) diyor Cicero (De Finibus 2.27.88) ya da De Natura Deorum 1.8’de nihil quod ortum sit, aeternum esse potest (“başlangıcı olan hiçbir şey ebedî olamaz”). Doğadaki kesinliği ve ebedîliği vurgularken de bu sıfatı kullanmıştır Cicero natura animi… neque nata certe est et aeterna est diyerek (Tusculanae Disputationes 1.23), iyi insanların zihinlerinin kendisine ebedî göründüğünü vurgularken de (Pro Rabirio 29): virorum bonorum mentes divinae mihi atque aeternae videntur esse. Aeternus sıfatının daimîlik anlamıyla yüceltmede kullanıldığı açıktır. Dolayısıyla dilbilim terimiyle söylersek, burada bir metonim vardır yani bir sözcüğün bir anlamının baskın çıkması durumu. Örneğin Vergilius da Aeneis 10.18’de O Pater, o hominum rerumque aeterna Potestas derken tanrıdaki kişileşmiş Kuvvet’i (Potestas) ebedî kılar. Buradaki ebedîlik vurgusunun semantik içeriğinde, en azından Romalılara göründüğü şekliyle, sonsuzluk (=bitimsizlik) ve devingenlik teması öne çıktığından (Bkz. Cicero, Tusculanae Disputationes 1.23: quod semper movetur, aeternum est “sürekli hareket eden bir şey, ebedîdir”) bitimsiz ve hatta uzun gibi görünen her şey mübalağa örneği olarak aeternus sıfatıyla gösterilmiştir, mesela Vergilius Georgica 1.468’de aeternam timuerunt noctem derken bu sıfatı “ebedî” değil “bitmez, uzun” anlamında kullanmıştır: “İnsanlar bitmez / uzun geceden korkuyor”.
Polat Kaya yazısına aeternus sıfatının kendisini değil, Roma kentiyle birlikte yer aldığı tamlamayı (Eternal City) temel almasının nedeni Al Tanrı ya da Kızıl Tanrı Köyü (The Village of Red God) tamlamasıyla ilişkilendirip buradaki yüceltilmiş coğrafî konum manasını Turan köküne bağlamak istemesidir. Ancak burada da durmuyor yazar, metnin devamında Latincedeki aeternum‘un (ki niye sıfatın eril “aeternus” hali değil de, cinssiz “aeternum” hali?) Türkçedeki “Tanreuem” yani harflerin yeniden düzenlenmesiyle (bu nasıl bir yöntem? ve niçin?) “Tanrıyum”dan geldiğini söylüyor. Özetle yazara göre aeternum Türkçedeki “Tanrıyım”dan (I am God) geliyor.
Problemli bir iddia bu, muhtemelen son kertede “Dünyada eski, köklü ve övgüye değer ne varsa Türktür” anlayışına dayanan problemli bir ideolojinin ürünü. Bunun üzerinde durmuyorum, herkes istediğini savunmakta özgür. Ancak metinde apaçık sırıtan kendi kendini çürütme örneğinden bahsetmezsem olmaz. Bu sayede aeternus‘un gerçek kökünü de öğrenmiş olşacağız.
Metnin bir yerinde İngilizcedeki eternal sözcüğünün sözlükteki karşılığı veriliyor yabancı bir kaynaktan:
One who or that which is everlasting; the ETERNAL GOD. [from Old French (before 1400 A.D.), from Late Latin (200-600 A.D.) “AETERNALIS” from “AETERNUS” from “AEVUM” an age.]” [9]
Hemen sonraki paragrafta ise şöyle deniyor:
“Anybody who reads this dictionary definition for the term ETERNAL and its etymology will come to the conclusion that it is an Indo-European concept with its roots in the Indo-European languages. Nothing could be further from the truth. This definition of the term “ETERNAL” is nothing but the definition of the true Sky-God concept, that is, the ancient Turanian deities of Sky, Sky-God, Sun and Moon which are all eternal and will last forever.”
Yapılan alıntıda (9 “Encyclopaedia Britannica World Language Dictionary, 1963, s. 435” künyesi verilmiş) aeternus‘un temelde “yaş” (ve “çağ”) anlamına gelen aevum‘dan geldiği söyleniyor. Başka deyişle, yazarın metin boyunca savunduğu tezi tümüyle çürüten bir alıntı bu, zira aeternus‘un (arkaik hali aeviternus) kökünü bize göstermiş oluyor. Bu doğru bir etimolojik açıklama, zira buna göre aevum yine klasik Latincede “çağ” anlamındaki aetas‘ın da (arkaik Latincede aevitas) atasıdır. Aevum‘un nereden geldiğini de biliyoruz, Yunancada αἰών (aion) “yaşam, yaşam süresi” anlamındadır. Bu kadarı yeterli ancak A. L. Sihler’in büyük Comparative Grammar’ında (s.120) Eski Yunanca ve Latinceye yakın dönemde kullanılmış eski Goth dilinde ni aiw‘nun “asla” anlamına geldiği hatırlatılıyor, bununla birlikte Vedalar’da ayu‘nun yine “yaşam” anlamına geldiği söyleniyor.
Aevum böyle, peki –ternus suffix’i nedir? Bu suffix –ernus, –ternus, –urnus, –turnus ve –tinus şeklinde karşımıza çıkar ve çoğun zaman belirtir, örneğin hodiernus “bugün boyunca / bugünle ilgili”, hesternus “dün boyunca / dünle ilgili”, diurnus “günlük”, diuturnus “uzun süre boyunca”, crastinus “yarın boyunca / yarınla ilgili”, nocturnus “gece boyunca / geceyle ilgili”. Dolayısıyla arkaik kullanımda aeviternus ve klasik kullanımda aeternus ilkin “çağ boyunca / çağla ilgili” anlamındadır, zaten sıfattaki “ebedîlik” anlamı da, çağ ya da dünya olduğu sürece sürme halinden hareketle “bitimsizlik” anlamına eklemlenir. Başka deyişle –ternus suffix’inin beyaz, kırmızı, mavi, sarı ya da turuncu bir tanrı’yla bir ilgisi yok.
Ayrıca insan düşünmeden edemiyor, bir gün her güzel şeyin kökeninin “Türk” olduğu kanıtlanırsa ne olur? Sadece “biz” ve sadece “bizim kültürümüz” egemen olsa bundan ne fayda görülür? Bana kalırsa alternatif değerlerin olmadığı ya da oldurulamadığı (bu ne şimdi?) bir ortamda herhangi bir değerin anlamı olabilir mi? Yekparelikten ve alternatifsiz bir dünya hayalinden içe gömülerek çürüme çıkar, başka bir şey çıkmaz, kültürü zengin kılan çeşitliliği değil midir? Bazı şeyler de Türk olmayıversin, Türk’ten gelmeyiversin, olmaz mı?