
Malumunuz Taksim’de her sene belli günlerde sahaf festivali yapılıyor. Evvelce gitme şansım olmamıştı, bu senekine ise, denk geldi, gittim. Üç dört kitap aldım, döndüm. Felaket yorgun olduğum için, eve gelince kitapları açma fırsatım olmamıştı, üzerinden birkaç gün geçtikten sonra karıştırdığımda John Bury’nin
Düşünce Özgürlüğünün Tarihi adlı kitabının (kapağı yanda) içinde bir mektup buldum.
Mektubu yayınlayıp yayınlamama konusunda şüphelerim vardı ama ibretlik bir eser olduğu için sonunda yayınlamaya karar verdim. Zaten sahafa düştüğüne göre, sorun yaratacağını düşünmüyorum ama yine de özel isimleri silerek huzurlarınıza sunuyorum bu pembe kalemle yazılmış “kız” mektubunu. Mektubun sahibi ya da muhatabı bu yazıyı görürse, mektubunu istesin benden, yollamayacağım elbette maksat o değerli azizelerle tanışmak. “İstanbul hoş ve de boş” diyerek sizleri mektubun ön ve arka sayfasıyla baş başa bırakıyorum.
>çok komik ya :)) liseli herhalde
>tanrım o kadar merak ettim ki devamında neler olduğunu!! =D Özellikle üniversiteye giden kızlarla, Sergen'e aşık kızlar'ın kesişim kümesinin yegane elemanını çok merak ettim. Ayrıca itiraf ediyorum, yazlıkta arkalarına takılan ben ve arkadaşımdı. Kırmızı araba dediği kırmızı değil bordoydu, araba değil doğan görünümlü şahindi =P İbretlik paylaşım, saolasın…
>"Düşünce özgürlüğü"nde gelinen son nokta. Görüyoruz ki, düşünce dediğin öyle özgür falan bırakılmamalıymış. Beni bu hayat değil, sen jakoben yaptın liselim.
>Bu arada doğma büyüme bir İzmirli olarak, İstanbullu'ları kıskanmak için önüme sürekli yeni bir neden çıkıyor. Bir sahaf festivalinizin olması ne büyük şans.