Trendy, tasmalı erk’lik mi? Şüphesiz!
Broşürden alınmış yukarıdaki iki imaj, temel niteliğinin trendy’lik olması gerektiğine ilişkin bombardıman altında tutulan günümüz insanının aynı zamanda bir yönelimini de açık ediyor. Trendy yani bir şeye eğilim gösteren kişi, aslında tasmalı erk‘in bilinçli örnekleyicisi olmak durumunda bırakılmıştır. Buna göre “vizyondan en iyi filmler stilinizi belirliyor!” gibi bir ifade de bu kilidin temel anahtarıdır. Ben tek elden yönetilse de yönetilmese de moda olan herhangi bir şeyin peşine düştüğümde aslında düşüşümün yönünü bile belirleyebilmiş olmuyorum. Olmuyor olduramıyorum. Trendy olmak istesem bile ben basit bir tüketiciden fazlası değilim. Ancak paketleme, cila ve boya bende sanki tüm tercihlerim tümüyle bana aitmiş gibi bir his uyandırıyor. Oysa ben vizyondaki en iyi filmlere göre stilini belirleyen sıradan bir denyo olmayı yani tasmalı erk deneyimleyiciliğini kabul ederek varlığımı salt kendi varlığım için anlamlı kılmamış oluyorum.
Filme göre rugan ayakkabılar, pardesüler, tişörtler, gömlekler, çantalar, çoraplar derken kişi kendi stiliyle birlikte yaşadığı günün de stilini belirlemiş oluyor. Bana kalırsa bu, tek başına kişinin kendi stili üzerindeki etkisinden daha sıkıntılı durumlara sebep oluyor. Çünkü tüketime endekslenmiş yaşamıyla hem kendisini hem de çevresini sürekli hareketli bir trende uydurmaya çalışarak zaman içinde tek yaşamsal gayesinin bir değer üretmekten ya da içinde yetiştiği kültürü zenginleştirmekten ziyade kendisine biçilen düzende mevcut mekanizmaya hem de en üst seviyede bedel ödeyerek yani yaşamının ve zamanının tümünü buna adayarak “uyum sağlamak” olduğu düşüncesine kapılı kapılıverir. Meselenin bana kalırsa zaman ve kişinin mahrem yaşamı boyutu daha önemli. trend uğruna ömrünü tüketmiş, gençliği yitip gitmiş plaza kadınlarının insanlıktan çıkmış bir robotun mekanikliğindeki koşuşturmacası bahsettiğim mahrem yaşamları açısından elbette sıkıntılı bir durum arz ediyor.
Ancak bir de meselenin ekonomik boyutu var. Joseph Alois Schumpeter’in kapitalizm okumasında da (Capitalism, Socialism and Democracy) geçtiği gibi merkantil toplumda kişi sosyal, kültürel, ekonomik, siyasî vb. alanlarda kendi zararına olan işleyişi neşeyle desteklemeye mecburdur, çünkü bu düzende trend uğruna satışa çıkarılan aslî ürünler, görünürdeki ürünler değil, onların alıcıları ve tüketicileri olmaya zorlanan neşeli yığınlardır. Neşeli yığınların ne denli satışa çıkarılmış cilalı trend ürünlerini andırdığını görmek istiyorsanız, size en yakın grand alış-veriş merkezine yolunuz düşsün, bu gibi mekânlarda saatlerce alış-veriş yapıp da mutsuz görünen bir kişi bile bulamazsınız. Çünkü hepsi içi koflaşmış ancak dışı yemyeşil, kapkaave renkli, canlı mı canlı görünen ağaçları andırır. Tırnağınızla biraz didiklerseniz kabukları dökülür.
Göz ucuyla yarı açık deri çantalarına bakarsanız kapkaççı gözüyle, içeriden Osho’nun ya da “Mevlana’dan Öğütler” kitabının sırıttığını görürsünüz, ee o da içten içe koflaşmanın manevî örtüsü. Jartiyerli pelin batu’ya otuzbir çeken liselininki bile daha az iç patlamalar barındırıyor olmalı.
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...