>Ovidius, Aşk Sanatı
>
Ovidius, Aşk Sanatı (Ars Amatoria), Çev. Çiğdem Dürüşken, Türkiye İş Bankası – İş Kültür Yay., Birinci Baskı, Mart 2010.
Roma’nın büyük sürgün ozanı Ovidius’un Ars Amatoria’sı ilk defa orjinal dilinden Latinceden Türkçemize kazandırıldı. Bir sayfa Latince, bir sayfa Türkçe! İtiraf etmem gerekirse, Latincenin en ısınamadığım hali aşk şiirlerindeki sureti. Ama işe de “ısınma” telâşını karıştırmamak lâzım değil mi? Bu eser özel; hocanın yetkin çevirisi bir yana, metnin kendisi Türkçe okurlarının (evet Türkçe okuyorsanız, Türkçe okurusunuz demektir) önüne serilmezse olmaz(mış). Çünkü batı yazın tarihinde Ovidius’un, Ovidius külliyatında da Ars Amatoria’nın yeri tartışılmaz. İ.S. 1. yy.’dan günümüze böyle sahih bir metin gelmişse, onu okumadan geçmemelisiniz. Şairin kadınlara ve erkeklere ayrı aşk tavsiyelerini öğrenmek istiyorsanız, kitabı alın.
Giriş Yazısından:
“…Ovidius’un hiç beklemediği bir anda, karşısına aniden dikilen bu error’a teslim olmaktan ve bu error’un kendisini götürdüğü Karadeniz kıyılarındaki yabanıl Tomis’e yelken açmaktan başka yapacağı hiçbir şey kalmamıştır. Zihni allak bullak, gönlü bulanık bir halde Roma’daki saygın ve debdebeli yaşamını arkasında bırakır ve İ.S. 17 ya da 18 yılında,ölünceye kadar katlanmak zorunda kalacağı, dümdüz, ağaçsız, kan dondurucu şekilde soğuk o yepyeni bir diyara yol alır. Ardına baktığında tek hatırladığı manzara, gözü yaşlı ailesinin ve dostlarının veda buselerine karışan hüzünlü el sallayışlar ve günah keçisi ilan edilen, aşkın muhteşem şiiri, Ars Amatoria (Aşk Sanatı) olur.”
…
Anında fırladılar ayağa, çığlıkları ele verdi heveslerini
yapıştılar şehvet düşkünü elleriyle bakirelere.
Nasıl kaçışır güvercinler, şu kuşların en ürkekleri, kartallardan
nasıl kaçar yeni doğmuş kuzucuk lanet kurtlardan,
öyle dehşete düştüler kızlar, dur durak dinlemeden
üzerlerine atılan adamlardan;
hiç eser kalmadı yüzlerinde önceki renklerinden.
Korku birdir, ama korkunun yüzü bin çeşittir:
Saçını başını yoluyordu kimi, kimi aklını yitirmiş,
öyle oturuyordu;
kedere boğuldu kimi sessizleşti, kimi umutsuzca annesine
seslendi:
kimi ağlayıp yakarıyordu, kimi afallayıp kalmıştı;
kimi duruyordu oldu yerde, kimi kaçıyordu;
kaptıkları gibi götürüyorlardı kızları, zifaf yatağının
armağanlarını,
korku, çoğunu daha çekici kılmıştı.
Kim inatla direnirse, itip istemezse aşkını,
adam kucakladığı gibi taşıyordu onu ateşli göğsünde,
bir de “ağlayarak neden o güzel gözlerini yoruyorsun?” diyordu,
“baban annen için neyse, ben de senin için öyle olacağım.”
Ah Romulus, bir tek sen bildin cömert armağanlar vermeyi askerlerine:
asker olurum, beni de donatsan aynı cömertlikle.
İşte bu kutsal gelenek yüzünden bir tuzak oldu
güzel kızlar için, şimdiki tiyatromuz.
Unutayım deme aman, soylu atların yarışlarını da;
pek çok fırsat sunar halkımıza, havadar Circus.
Ne parmaklara ihtiyaç var orada, gizli konuşmalar için
ne de başını hafifçe eğip kabul ettiğini belirtmene:
hiç çekinmeden git otur bir bayanın yanına,
yanaştırabildiğince yanaştır kalçanı, kalçasına;
istemesen de, daracık sıralar yanaştıracak seni nasıl olsa,
oturduğu yer yüzünden kız da değecek sana.
Dostça bir sohbet için bir bahane yarat işte o sıra,
başlasın ilk muhabbet sıradan konuşmalarla.
Kimin atları geliyor, de, telaşla, sor, öğren;
hiç durma, hangi atı tutuyorsa, fark etmez tut onu sen de.
Fildişinden tanrılar resmi geçit yaparken önünde,
sen tanrıça Venus’u alkışla, ateşlice;
olur da kazara bir toz zerresi düşerse kızın kucağına,
parmaklarınla hemen silkele:
Hiç toz olmasa bile, o zaman hiçliği silkele:
hizmette kusur işlemediğine dair bir bahane yarat işte.
Baktın etekleri yerleri süpürüyor,
hemen topla, kaldır o kirli yerden dikkatlice.
Davran, hizmetinin ödülü olarak bir bakış at bileklerine,
kızın izni olsun ama yine de.
Arkanızda kimin oturduğuna da dikkat et bu arada,
kızın yumuşacık belini ezmesin, dizlerini dayayıp da.
…
Ovidius, Aşk Sanatı I.115-155
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
>Bu yazarın parantez içinden koyduğu postaları ayrıca seviyorum.