>C. Blanchett "Cousins" ve Başka Şeyler
>
Aktris olarak Cate Blanchett’ın parladığı filmlerden biri de Coffee and Cigarettes. Kaave ve sigara üzerine olmayıp, onu zemin kabul eden tuhaf kısa filmlerin bir birleşimi olan bu yapımı tv’de yakalayabileceğinizi sanmıyorum. Bu kadar çok sigara içilen bir filmin, Türk tvlerinde mozaik manyağı yapılacağını tahmin edersiniz. Dvd rip’ini bulursanız indirin, rapidshare gençliğinin diliyle söylemek gerekirse. Kraliçe Elizabeth ve Bob Dylan’ın gençliği gibi sinema tarihinde eşi zor bulunur bir oyunculuk gösterisi sunan (oyunculuğun kendisini gösteriye dönüştürme telâşı her daim karşılaşabileceğiniz bir şey değil galiba) Cate Blanchett, yukarıdaki videoda da görebileceğiniz gibi kendini aslında kendisine yem ediyor gibidir.

Filmin içindeki “Cousins” başlıklı bu kısa filmde kendini oynayan Cate, kendine karşı yine kuzen rolünü de canlandırmaktadır. Kuzen, fakir ama özgür bir kişilik olan Shelly’dir. Karşısındaki Cate de bizim bildiğimiz aktris Cate. Para ve şöhret budalalığının, kişiyi nasıl da “budala” gösterdiğini göstermesi bakımından kayda-değer bir film. Zira Shelly diyalog boyunca daha keskin bir zekâ örneği sunarken, karşısındaki şöhretli kuzeni ziyadesiyle budalalaşmış durumdadır. Bu budalalık, belli bir yaşam stiline hapsolunmuşlukla alâkalı haliyle. Evvelce bir entiride bunu işlemiştim galiba, yanlış hatırlıyor da olabilirim, başkaları için röportajlar, başkaları için süslenmeler, başkaları için yön ve koordinat değişiklikleri, koşuşturmalar vs. Başkaları için tavır belirleme telâşı, feysbukta, şurada burada sokaktaki, kampüsteki, iş-yerindeki insanları bile birbirine nylon bağlarla bağlarken bir de böyle şöhretli tiplerin deneyimlediği nylon yaşamı düşünün. Aslını sorarsanız başka hiçbir tercihe karışmadığım gibi, buna da bulaşıyor değilim. Sadece bu nylon yaşama stilinin -türlü medya araçlarıyla bombardıman şeklinde yağdığından ötürü- gençliğin önüne en iyimser tabirle “alternatif”, en kötümser tabirle “ideal” bir gelecek sunduğunun yine o gençler tarafından düşünülmesidir.
Geçen böyle bir şeye şahit oldum. Tanıdıklardan (şu “tanış” lafına birçok yerde rastlamaya başladım, hoş değil) biri tv’deki bir yarışma programında hostes olabilmek için kanala başvurmuş. Saçı sarı (sarışın mı diyorlar?) olmasına rağmen, daha da sarıya boyatmışlar, rengarenk pullarla bezeli miniyi çekmişler altına, topukluyla, bol makyajla tam anlamıyla bir monstrum in fronte‘ye (Nietzsche’nin Sokrates için söylediği laf: “Görünüşçe canavar”) dönüşmüş. Böyle göründüğü fotoğrafına bakınca, en basit soruyu sordum:
Bütün bunlar ne için?
Bütün bunlar daha güzel yemekler yemek için mi, yoksa daha güzel evlerde/villalarda oturmak, daha güzel arabalara binmek, -erkekler için düşünürsek- daha güzel kadınlarla yatıp kalkmak, daha çok parayla daha fazla yeri gezip görmek için mi? Yukarıdaki videodan da izleyebielceğiniz gibi filmin başında kuzen Shelly, Cate yanındayken sigarasını yakabiliyor, garson buna bir şey demiyor. Ancak Cate gittikten sonra, yani filmin sonunda sigarayı yakınca, garson “burada sigara içemezsiniz” diyor. Şöhret ve para, sigara içebilmek için mi olur olmadık her yer de? “Daha… Daha” bunu sonsuza kadar götürebilirsiniz. Sizi tatmin eden şeylerin her defasında daha fazlasını isteyebilir, daha fazla para ve şöhret için olmadık kılıklara bürünebilirsiniz? Bizim bir hocamız, klâsik çağdan bir etik eleştirisini hatırlatırdı: Şöhreti öteleyen, kötüleyen filozof da kitabının başına adını yazıyor! Bunu anlayabiliyorum, herkes için bir “daha fazlasını isteme” telâşı var. Herkes kendi hazzının gerekli ve mümkün kıldığı kadarıyla “daha” fazlasını isteyebilir. Ancak insanda isteme potansiyeli var diye de, bu “daha”ların kulu kölesi olmayı meşrû göstermek durumunda mıyız? İstemi legalize etmeye gerek yok, o zaten var. Önemli olan zihin süzgecini iyi temizlemek, yoksa delikler tıkanır veyahut daha da açılır. Bunun sonucunda ya hiçbir şey istemeyerek hayatımızı yokluğa boğarız, ya da genişlemiş deliklerden geçen her türlü dünyevî ihtiras bizi esir alır.
İki kuzen, iki farklı süzgeç tipi. Seçin, beğenin, alın; sonuçta ikisi de Cate Blanchett. Bana göre nobilissima in fronte!
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...