Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.
Diyeceksiniz ki “hoş bul ya da bulma, eğrisi eğriye, doğrusu doğruya denk gelen her şey, öyle kalacak”; pekâlâ, ancak şunu biliyorum ki şartlanabildiğim kadar, hoş bulabilen bir hayvan olmayı da kabullenmiş oluyorum. Kişinin kendine köleliği gibi, kişinin kendine köleliğini önemsemesi de bir tür köleliktir; kölelik bitmez tükenmez. Bu açıdan değerlendiriyorum o “hoş” bulmayı veyahut bulmamayı; en nihayetinde köleliği bastırmaya çalışanın da köleliğine dikkat çekmek gerekiyor. Benim metinle ilişkim biraz böyledir, metin çözülmüşse yani anlamca Türkçenin sınırlarına girmişse, yorumlanmışsa, yorumlanabiliyorsa, anlaşılabiliyorsa (ki ben hangi dille yazarsam yazayım, Türkçe anladığım gibi anlayamayacağım; bu anne karnında bana yüklenmiş bir veri, hadi bunu da “hoş” bulayım) kölelik bitmiş gibi durur. Oysa yeni başlıyor(dur), metin köleliği hiç bitmez, yazı adamının en sıkıntılı tarafı da bu; “scripta manent” deyişinin anlattığı bu, kalıcı olan bir şeyler varsa, onun sahibi gibi duran kişi yani yazar sorumluluğunu alır; “hayır ben almıyorum bu sorumluluğu” demenin ne yeri, ne vakti. İlk harf yazılmaya başlandığı andan itibaren, yazının sorumluluğu yazarda. Kimisi intihar ettirir harflere, kağıdı buruşturur, içindeki en zalim krıtikçiye yazdığını beğendiremez. Bu da, kişinin kendisine köleliğinin en önemli göstergesi, filozof bunda da haklı çıkabilir.
Şimdi gelelim yukarıdaki Latince metne ve çevirisine. Başta dediğim gibi, sıkıntılı bir çeviri sürecinden geçti, bana kalırsa şu haliyle gayet temiz, aklanmış, paklanmış. Domuz gribinden korunuyor. Seneca “sibi servire” diyor, “kişinin kendisine köle olması”, “gravissima servitus est” yani “en ağır köleliktir”. Latincedeki “hizmet etmek, kölelik etmek” anlamındaki servio, -ire fiili -dat. isim alır. Yani “ben Marcus’a hizmet ediyorum” demek isterseniz, Marcus’u dativus yani ismin -e hali yaparsınız. Türkçede de böyle, “Marcus’a hizmet…” “Marcus’a…” Buradaki sibi de “kendi” kelimesinin/zamirinin dativus hali; hâl böyle olunca “sibi servire” “kişinin kendisine kölelik etmesi” anlamını taşıyor. Peki, neymiş bu kölelik? “Gravissima servitus” yani “en ağır kölelik”. Filozof açımlamaya devam ediyor bu en ağır köleliği; “…quam discutere facile est,” yani “ki onu mağlup etmek kolaydır”, “en ağır köleliği yani kişinin kendisine köleliğini mağlup etmek”ten söz ediyor filozof. Koşulları açıklıyor: “… si desieris multa te poscere, si desieris tibi referre mercedem, si ante oculos et naturam tuam posueris et aetatem… ac tibi ipse dixeris:” yani “… aşırı isteklerinden vazgeçersen, kendine ödül beklemekten vazgeçersen, doğanı ve yaşamını gözler önüne serersen veyahut kendine bizzat şunları söylersen:” (Neyleri söylersen? Onları almadım buraya, merak edilsin!) İşte o vakit, kendine kölelikten yani en ağır kölelikten yırtarsın, kurtulursun!
Kurtulmamayı tercih edenlere gelsin bu yazı.
>biraz da kurtulamamak.