Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.
>
“‘Merdiven’, yukarı çıkmaya, yükselmeğe vâsıta olduğu için, Îran edebiyatının da şiirine, hikmetine işlenmişti. Bir misâl olarak Hakîm Senâî, ‘Göğe yükselmek, tek kelime ile, ‘yükselmek’ için, iyi davranışlardan ve çalışmadan daha iyi merdiven yoktur.’ diyordu. Yine Fârisîde yolların ve yolculuğun güçlüğünü gidermek için yolda bir arkadaşla konuşa görüşe yürümeye de – Türkçede yol merdiveni diyebileceğimiz- hususî bir deyim kullanılırdı. Bu kelime, bizim eski edebiyâtımıza önce ‘nerdbân’ sesiyle işlenmiş sonra, Türk söyleyişi ona nerdüban âhengini vermişti. Yahyâ Kemal’in Mâhurdan Gazeli’ndeki: Nerdübanlar bûsiş-î nermîn-i dâmânıyle mest / İndi bin işveyle bir kâşâne-î fağfûrdan’ söyleyişinde kelime böyle kullanılmıştı. Aynı kelime Türkçede, zamanla “merdüvan” ve “merdüven” sesini almış nihâyet merdiven güzelliğiyle Türkçeleşmiştir.” (
Nihad Sâmi Banarlı, Türkçenin Sırları, Sf.148-149, Kubbealti Yay., 2004)Bir mevlid şerhinde ise şu aktarım yapılır:
“Bir merdiven gördüm, bir ucu sahrada ve bir ucu âsumâna muttasıl olmuş, bir tarafının direği kırmızı yâkuttan, diğer tarafın yeşil zümrüdden, ortasındaki basamaklarının biri altından, biri gümüşden, biri inciden ve her biri bir gûnâ cevahirdendir. Saydım beş yüz basamak idi. Gâyet güzeldi. Ondan güzel hiçbir şey görmedim. O merdiven meleklerin yolu idi. Semâdan yere ve yerden semâya oradan inip çıkarlardı.” (
H. Vassaf, Mevlid şerhi: Gülzâr-ı Aşk, Sf.487, [Haz. Mustafa Tatçı, Musa Yıldız, Kaplan Üstüner] Dergah Yay., 2006)Her iki alıntıda da vurgulanan merdivenin sadece çıkmak için değil aynı zamanda inmek için de kullanılan araç olmasıdır. Orhan Hançerlioğlu “insan – araç” ve “insansız araç” konusunda şöyle diyor: “İnsan bir balta yapar. Artık onun bilinci, baltayı yapmadan önceki varlığının bilinci değildir. Şimdi o, baltayı yapmış insanın bilincini taşımaktadır… İnsansız balta hiçbir işe yaramaz. Baltanın yeni bir şey üretebilmesi için insan bilincinin işe karışması gereklidir.” (O. Hançerlioğlu, Başlangıcından Bugüne Kadar Özgürlük Düşüncesi, Sf.116, Varlık Yay., 1966) Balta gibi, merdiven de insanın ona anlam yüklemesiyle tırmanıyor, ulaşıyor; veyahut iniyor ve (eski konumuna) ulaşıyor. Ne tuhaf! Şimdi bu satırları yazarken bile, “tırmanma” durumunu insanın değişmesi ve yeni duruma geçmesi olarak alırken; “inme” durumunu eski haline dönme olarak düşünüyorum. Bu da gösteriyor ki, insanda “yukarı çıkma” değişmeye, “aşağı inme” eski konuma dönmeye işaret ediyor. İnsanın gökler alemiyle teması da bunu daha anlamlı kılıyor olsa gerek; Ay’a ayak basan insan ile Ay’dan geri dönerek yeryüzüne ayak basan insan için merdiven (uzay gemisi) bu garip tecellinin tek şahidi.
Bir de paraşütçülerin durumu var; onlar farklı bir merdivenle hem de aşağı doğru iniyorlar; onlar için değişme durumu aşağıya doğru gerçekleşiyor. Y. Gagarin ile V. Lebedev’in Psychology and Space adlı eserinde bir yerde şöyle anlatılır: “Paraşütçü adayları paraşütlerini takıp ilk atlayış için uçağa binme sıralarını beklerken tedirginlik, kaygı, huzursuzluk ve güvensizlik hissederler. Eylemlerinin çoğu telaşlı, gergin, hatta beceriksizcedir. Bir işi bitirmeden öbürüne başlarlar, hatta paraşütün her unsurunu tekrar tekrar inceledikleri de olur. Sesleri tedirgin, hareketleri gergindir… Paraşütçü adayları her türlü duygulanıma açıktır. Bazılarının rengi solar, ağız ve boğazları kurur, gözbebekleri irileşir. Davranışlarında da birtakım değişiklikler ortaya çıkar; durgunlaşır… Tüm bunlar korku belirtileridir.” (Y. Gagarin – V. Lebedev, Uzay ve Psikoloji, Sf.130-131, Süreç Yay., 1984)
Baltasız ormana dalmayan, merdivensiz inip çıkmayan insanın kendini hava boşluğuna bir nevi “bezden merdivenle” yani paraşütle bırakması da tedirginliğine çare bulması demektir. Merdiven ister ulaşsın, ister tırmansın; en nihayetinde insanın değişimindeki en büyük şahittir. Mesele merdivenin kendisinin “anlam” yükünü tümüyle çekmemesi sanırım, o yük bizde. Bunu bilelim yeter.