Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.
Bacon bir deneyciydi : Esas bilgiye duyuların sayesinde ulaşılacağına, inanıyordu. Yaşadığı dönemde bilgi olarak adlandırılanları da sıkça eleştiriyordu : Hatalı görüşler çoğunluktaydı ve belirsizlik herşeyi gölgelemekteydi. Bacon, tüm bu hata ve belirsizliğin deneyim ve gözlemlerin doğru şekilde uygulanmamasından meydana gelen yanlış yöntemin kullanılmasıyla ortaya çıktığını düşünmekteydi. Bacon bu hatalı yöntemi ‘doğanın öncelenmesi’ olarak adlandırmaktaydı. Akıl, doğanın kendisine duyular yoluyla bildireceklerini öncelemektedir; böylece akıl çabuk bir takım sonuçlar çıkararak bu erken doğmuş kurgulama, önyargı veya önceden verilen yargıların (önyargı) duyuların mesajını çarpıtmasına yol açmaktadır. Böylelikle algısal hatalar ortaya çıkmaktadır; olayların doğru boyutunu gözden kaçırarak, yanlış ya da belirsiz önkavrayışlara (önceden edinilmiş kamlar) ya da önyargılara bağlı kalmaktayız.
Bizim hakkında mütevazi davranacağımız değişik önkavrayışları veya önyargıları sınıflandırmak için Bacon oldukça zorlu bir uğraşa girişmiştir. Önyargıları, gerçek Tanrı, saf ve karıştırılmamış duyu-deneyler yerine ibadet ettiğimiz gerçek dışı tanrılar olarak görerek, ‘zihnin putları’ olarak adlandırmıştır. Burada birçok ilginç noktaya değinmektedir. Örneğin, şöyle demektedir :
İnsanın anlama yetisi kendi doğasından dolayı dünyada olduğundan daha fazla düzen ve düzenliliği varlığını varsayma eğilimindedir.
Bir düzenin geçerli olduğunu kabul eder, yani bununla ilgili bir inanç oluşturursak, önyargılarımızla uyuşmayan her deneyimi yok sayarız. Bir fikir edinildiği zaman insanın anlama yetisi bunu destekleyecek ve bununla fikir birliğine varacak her türlü sonucu çıkarabilir. Buna karşıt düşünce lehine çok daha fazla sayıda ve ağırlıkta örnek olması durumunda bile, esas düşünce bunu boş sayacak ya da küçümseyecek, veya bu büyük ve tehlikeli öngörü yüzünden kendinden önceki çıkarımların bozulmadan korunabilmesi için belli bir ayırımla bu karşıt örnekleri bir kenara ayırıp, reddedecektir.
Bacon’un bu konuya dair kendi verdiği örnek, güvenli bir yolculuk için dua eden ve gerçekten de eve sağ salim dönen denizcilerin resmedildiği tabloları işaret ederek ibadetin gücünü savunanları içermektedir. Bacon’a göre şunu sormak onlara iyi bir yanıt olacaktır : “Ancak dua ettikleri halde boğulan denizciler nereye resmedilmişlerdir ?” Bacon şu sonuca ulaşmıştır :
Bunlar tümüyle hurafeye yönelik yöntemlerdir; ister astroloji, rüyalar, kehanetler, kutsal değerler ve benzerleri olsun; bu türdeki gösterişten zevk alan kişi bunların yerine getirildiği durumları önemseyecek, ancak daha sık meydana gelmesi halinde bile bunların başarısız olduğu durumları boş sayacak ve bunların üzerinde durmayacaktır. Ancak daha büyük bir kurnazlıkta bu şeytan, felsefe ve bilimin tüm dallarına yavaş yavaş girmektedir; böylece kendinden sonra gelenlerle birlikte kendisini de olduğundan başka göstermekte ve makul hale getirmektedir.
Bu kesinlikle doğrudur. Astrolojiye yönelik popüler inanç halen geçerliliğini korumaktadır, çünkü insanlar yıldız falının doğru çıktığı durumları hatırlamakta, (bu falların doğru çıkması oldukça sık rastlanan bir durumdur, çünkü astrolojik tahminler genelde oldukça belirsizdir) ancak bunun haricindeki durumlara aldırış etmeyip, bunları önemsiz saymaktadırlar. Bazen her şey istenilen durumun gerçekleşmesi için hazırlanır. Uri Geller televizyona çıktığında düşüncenin gizemli gücünü kanıtlamaya çalışır ve bunun için izleyenlerden bozuk bir kol saatini meydana çıkarmalarını ve tekrar çalışmasını beklemelerini ister. Ancak sadece saati çalışanların kendisini aramasını istemektedir! Binlerce kişi bunu dener, yirmi ya da otuz kişi Geller’i arar ve böylece Geller’in varsayımını doğrulayan yirmi ya da otuz örneğimiz olur! (Tabii ki, Geller kimsenin aramaması gibi pek muhtemel olmayan bir durumu göze alır!)
Bacon bu konuda haklıdır: Önceden sahip olunan inanç önyargılar ya da önkavrayışlar duyuların mesajını çarpıtabilir. Bacon bu sorunu ‘doğanın yorumlanması’ olarak adlandırdığı yeni yöntemiyle çözmeyi teklif eder. Bunu ele almadan önce, Bacon’un bu yeni yöntemle hata ve belirsizliklerin önlenebileceğini düşündüğü gibi ayrıca hata ve belirsizliğin kendi kusurlarımız olduğunu iddia ettiğini de bilmekteyiz. Hata ve belirsizlikler ortaya çıkmaktadır çünkü bizler yeteneklerimizi yanlış kullanarak, yanlış yöntemi uygulamakta ve erken kurgulamalara teslim olmaktayız. Böylelikle karşımıza sahte hata kuramlarına ait bir örnek çıkmaktadır…
Hata ve belirsizlikler nasıl ortadan kaldırılabilirler? Bacon’a göre yapılacak ilk şey, dünyayı gerçekte olduğu gibi gözlemleyebilmek için akıldaki tüm ön kavrayışlardan ve önyargılardan kurtulmaktır. Bacon aklın doğruyla baş edebilecek niteliğe ulaşması için temizlenmesinden bahsetmektedir. Önyargılarla bozulmamış masum bir gözle dünyaya bakan ‘(tekrar) küçük çocuklar gibi olmamız’ gerektiğini söyler.
…
MUSGRAVE, A., Sağduyu, Bilim ve Kuşkuculuk: “Bilgi Kuramına Tarihsel Bir Giriş”, Çev. Pelin Uzay, Göçebe Yay., 1. Baskı, 1997. (Sf.75-77)