Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.
…
Değişme sevmek, değişme istemekle aynı şeydir. Değişmeyi değişmeye istek belirtmekle, ya da değişmeye düşünsel bir edim olarak yönelmekle bir tutmak yanlış. İstemek, yapmaya girişmektir. Sevmek eylemektir. Değişmeyi seven eylemi sever aslında. Ya kendi değişiklikler başlatıp sonuca dek götürür; ya da, başlanmış değişme ve değiştirmelere katılır. Buna göre değişme: çalışıp çabalamak, engeller yenmek, güçlükler çözmektir. Değişme girişimi: bu doğrultunun birlikte getirdiği yüklerden yüksünmemeyi; tehlikelerden yılmamayı; sıkıntıları hoşgörüyle karşılamayı gerektirir. Değişme sevgisi, değişmenin, ayrılmaz bir parçasıdır çoğu kez. Değişmenin başarısı da buna bağlıdır çok kez. Başarı n’olursa olsun, sevgisiz değişme, ağır gelir insana, sonradan istediği gelişme olsa bile.
Değişme girişimini: yalnızca birşey yapıp ortaya koyma, işgörme, çevreye görünür görünmez bir biçim verme diye yorumlamak, değişmeyi dar bir anlama sıkıştırmak olur. Değişmeyi: insanın, kendi hayal kurma, duyurmama, tasarlama yetileriyle kendini de değiştirmesi; çevresine, tüm evrene, algılama, düşünme, aydınlatma tutum ve becerilerinde yeni yeni biçemler denemesi, diye olabildiğince geniş yorumlamak daha doğrudur. Buna göre, gelişmeyi seven: olanca özgürlüğünü kullanan; sınırlara da çarpsa, kendini özgür bir varlık olarak yaşayan, atılımlı insandır. ‘Böyle buldum, çaresiz böyle gidecek’ doğrultusunda bir boyun-büküklüğüyle alıp vereceği yok değişme, atılımlı insanın. Tam tersine, değişme atılımlı insan, kendine boyun-büküklüğü yakıştırmayan; başagelene kafa tutan kişiliktir. İşte bu tür bir kişilikteki insan, gözlerini açtığı dünyanın darlığından çekip çıkarabilir kendini.
…
Nermi Uygur, Bunalımdan Yaşama Kültürü, Ara Yayıncılık, 1989, s.303-304.