>Ece Temelkuran ve yine bildik mahkumiyet!
>
Nermi Uygur üstadımız Bunalımdan Yaşama Kültürü’nde diyor ki, `Kültürü kültür yapan bunalımdır`. Bizim kültürümüz de elbette kendi bunalım özdeğine dayanıyor; bu bunalım bir ağaç gibi (tek ve hür değil) dallı budaklı; Descartes nasıl ki felsefe ağacının kökleri olarak metafiziği düşünmüşse ben de bu bunalım ağacımızın köklerine itikada dair vazgeçilemez kabullerimizi koyuyorum. Neye itikad? Tanrı’ya itikad, ırka itikad, doğululuğa itikad, bayrağa itikad, Atatürk’e itikad, toprağa itikad, sınırlara itikad, itikad oğlu itikad… Sonsuz sorguya itikad ise hiç bilmediğimiz bir şey. Yüzyıllar içinde şekillenmiş, bizi biz yapan hangi değer varsa hepsi bir bütün içinde birbiriyle çarpışıyor. Taraflar keskinleşiyor, bir taraf birini, diğer taraf öbürünü kabullenemiyor.Çünkü hepsi ithal. İthal değerler birbirini boğazlıyor, henüz hiçbiri kanımıza karışmamış. Bizi ancak yarım olarak biz etmiş. teoman duralı hocamız, “İslam dünyası neden geri kaldı?” sorusuna cevap ararken faizin haram olduğu bir sistemin mutlak bir kaybedişe mahkum olduğundan bahsetmişti; bizi biz yapan kimi değerlerden vazgeçtiğimizde bazı tartışmalar da son bulacak, bir nevi yorganın gitmesi durumu. Ancak amaç bu mu? Kangren olmuş et parçasını kesip kurtulmak mı? Belki de evet, hedef bu olmalı! Çünkü bu et bize ait değil!

Hakiki solcu kadınlık (
http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?id=13937260), türbanlının karşısındaki kadınlık, yanlış işitmediysem tanrısızlık vurgusunu daha radikal tabirlerle yaptığı vakit ölme riski bulunan başı açık kadınlık, annesi tarafından bilmemne er meydanına (buradaki erlik durumu elbette ki lafın gelişi; gidişine göre kadınlık tabi) çıkmazdan evvel uyarılan kadınlık; amma ecesin sen böyle; amma ecelkuransın ya da yücelen! Karşında da avukat varmış (Sibel Eraslan), yine yanlış işitmediysem kendi dilinden şunları püskürtüverdi, sorunları olan, haklarını arayan, eşit ölçüde okumak isteyen, temizlikçi, hizmetçi olmak istemeyen, kendi işinin patronu olmak isteyen başı örtülü genç kızların sözcüsü imiş; onların arasında kala kala başkalarının dertlerine ortak olabilme yetisini kazanmış; işin kötüsü ecelkuranın, yücelkuranın karşısında öbür yakayı temsil ediyormuş. Al birini vur ötekine derler ya, onu demek istemiyorum işte; sadece derler ya onu hatırlatmak istedim. Kimsiniz siz? Kim sizi bataklığınızdan çıkarıp adam yerine koydu da, ideolojilere saplanıp kalmış güdük zekalıların, insanlığa katkısı ancak miting alanlarında parti bayrağı taşımak ya da üniversite kantinine bilmemne kütür (kültür değil de, “kütür kütür” manasında) salonunda bağımsız film afişi asmak ya da olympos’a tur düzenlemek olan gencecik bireylerin (hani henüz her şey bitmiş değil, “yaşanacak çok şey var bu gece” gibi, gencecik) sesi misiniz siz, neyin nesisiniz? Sizi oraya çıkartıp kafa kafaya vurduran ya da yine sizleri iki farklı alemin temsilcileri olarak addedip uzlaşı arenasında ideolojilerin köhne cibilliyetsizliğine yem eden produktörler kimler; biz kimiz de bu aptal filmi her an her yerde izlemek durumundayız?
Bir bez parçası etrafında bu kadar çok tartışmaya katılabiliyor olmanız, içinizin kofluğundan değil kafanızın boşluğundan kaynaklanıyor. Türban tartışması olmasa, Temelkuran başka nerede marjinal imajını tazeleyecek; türban tartışması olmasa, karşısına oturtulan sanki tüm başı örtüklerin temsilcisiymiş gibi edebiyat parçalayan kadın başka nerede ciddiye alınacak? Türbandan başka konuşacak hiçbir şeyiniz yoksa, bu gerzek gerilimi sürdürmeye teşne kalacaksınız. Sizin mahkumluğunuz da işte budur.
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...
>ehh. bir orta oyunu oldugunu yadsiyacak degilim ama ece temelkuran’i sadece turban etrafinda donen gosterme bir catismaya indirgemek biraz haksizlik. katiksiz sol diye bir seyin varligina inanmayan icin, yaptigi cok da yadirganacak bir ugras degil. kendince gordugu haksizliklari ortaya cikarmaya, ortaya cikarirken de mumkun oldugu kadar sinifsal cozumlemeler yapmaya calismasinda bence hicbir sakinca yok. sakinca olmadigi gibi, “gericiler sizi” sig sloganlarindan cok daha etkili. son kertede, dusunce sisteminin temelinde sorgulanamayacak onermeler olan sozde dusunurler ile yapilan tartismalar bosuna; mesele pazarlik icin gecerli cephaneyi cogaltmakta, misal ekonomik veya siyasal guc. kendi adima, ece temelkuran’in yaptigi mucadelenin icten gelmeyen, samimi olmayan bir demagojiye, sohret arzusuna indirilmesinin turkiye’deki duruma yarari olacagini dusunmuyorum.
>Ece Temelkuran’ın “Eraslan’ın dediği gibi, işler bugün böyle olmasa, ‘Haydi bakalım, başörtülü yazarla Cumhuriyet kızı kapışacak’ komedisi olmasa neler neler konuşmak isterim aslında.” (5.9.2008 – http://getir.net/y3s) satırları üzerine yapılmış programın tamamını izlemedim, sonlarında artık iyice yorgun düşmüş, bitse de gitsek havasındaki iki kadının konuşmaları “ortak nokta bulmaca – pekiştirmece”nin ötesinde anlamaya-anlatmaya dayanıyor gibi geldi bana. samimi buldum. olumlu düşünüyorum. lazımlar.
>Siyaset meydanini sonuna kadar izledim.Ece Temelkuranin anlatmaya ve anlamaya yonelik konusmalari ciddi derecede hostu.Simdiye kadar gorunen portrelerden farkliydi.Sol kesimden bir kadin dini inanclarimizla var olmaya calisan bizlere yobaz,fasist,ulkeyi bolmeye calisan insanlar olarak gormiyor olugunu duyuyor olmak hostu.Ece Temelkurana vericek cevaplar aslinda cok fazlaydi izlerken burda sunu niye demedin Sibel Eraslan dedigim cok oldu.Sibel Eraslan kaliteli bir yazar ve hukukcu ancak siyasi noktalarda kendisininde dedigi gibi eksikleri olan bir bayan bu noktalarda Ece Temelkurana yeterli cevap vermeyisleri canimi cok sIktI.Neden icimizde ki bizi temsil edecek bayanlarin sayisi bu kadar az ve neden var olan durumda en iyisi bunlar diyiyoruz.Bunlar ciddi derecede kafa karistirici sorular benim icin.Umidim var bir gun bizler turbanimizla universitelere okullarima girdigimiz zaman eminim ki Ece Temelkurana cevap verecek kisilerimiz cok olacaktir.
>sibel eraslan tüm tartışma boyunca cevap vermekten kaçtı durdu.bir anlamda salağa yattı.ama ece temelkuran türkiyenin en birikimli kadınlarından,cok da gercekçi ve acık fikirli bir gazetecidir.onun artık kendini ispatlamaya ihtiyacı yoktur.2 medeni insan konuştuğu için insanca bir tartışma programı oldu.ece temelkuran ne karşı tarafın boş acınmalarına pabuç bıraktı,ne de karşı tarafı dinlememezlik yaptı.sibel eraslan eminim bilgilidir,ama ciidiyet isteyen her konuyu merhamet ile tevekkül arasına sıkıştırıp,”hayat bayram olsa”sayıklamasına dönüştürdü.