Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.
>
…
“Dinin gerçekliği” diye önümüze konan şeyin zaten yeteri kadar muallak olduğu aşikar, bir de üstüne bunu inkar etme veyahut kabullenme sevdası eklenince, durumumuz daha vahimleşiyor. Bu entiri, bu muhataralıktan mustariptir. Bir kere Tanrı’nın kendisi bir adlandırma, yakıştırma örneğidir. Denizlerin haşinliğine bakıp ona “Poseidon” demek gibi bir şey değil bu, kastettiğim Pers mitolojisinde şeytani bir vecheyle karşımıza çıkan şüphe’nin aslında insanın mutlak zorunluluğu olmasından kaynaklanan durumun akil bir zihin tarafından adlandırılmasıdır. İsteyen bu akil zihni ilahlaştırsın, isteyen yeryüzündeki bilgelere yontsun; bu umrumda değil, umrumda olan şu: İnsan, kendisine çok şey borçlu olduğu dinlerden hareketlenmiyor artık; artık yeni bir dünyanın hayalini kurabiliyor oysa, anayasalar hazırlıyor, teknokratları bir araya getirerek geleceği daha yaşanılabilir bir yer haline getirmeye çabalıyor. Hem de bunu işe Tanrı’yı veyahut geleneksel dinleri hiç karıştırmadan yapabiliyor, kimi zaman tökezliyor, kimi zaman kafasını duvara çarpıyor. Ya ne olacaktı? İsa’nın ölümünden sadece 2000, Muhammed’in ölümünden ise 1400 sene geçmiş (koca insanlık tarihiyle karşılaştırın bunu). Bir kanepeden diğerine paytak adımlar atan insanın henüz kemikleri tam gelişmiş değil, ama bir gün o da olacak, çünkü ayağa kalkmak ve yürümeye başlamak da büyük bir atılımdır, ne kanlar aktı, bütün ansiklopedilerde yazar bu!
“sana doğru sıçradım ey hayat: geri kaçtın sen sıçrayışımdan; dalgalanan uçuşan zülüflerinin dilleri yalayıp geçti beni! uzağa sıçradım senden ve yılanlarından; orada durdun sen, yarı dönük, gözlerin arzu dolu. eğri bakışlarla – eğri yollar öğretirsin bana; eğri yollarda ayaklarım hilekarlık öğrenir! … eğer öfkem bir kere mezarları darmadağın etmişse, sınır taşlarının yerini değiştirmişse ve kırılıp parçalanmış eski levhaları sarp derinliklere yuvarlamışsa… çünkü ben seni seviyorum, ey ebediyet!”
Nietzsche, Zerdüşt Böyle Diyordu‘dan
Yazımın tamamını okumak için tıklayınız:
http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?id=13673187