Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.
>
ZAVALLI FENERBAHÇE!..
Hıncal Uluç, Nokta, 5 Ocak 1986
Fenerbahçe bugün zavallı durumdadır. Hayır, futbol takımı Samsun’dan dört gol yediği, basketbol takımı İTÜ’ ye yenildiği için değil… Bunlar basit şeyler… Geçen pazar, Galatasaray’ın kalesinde Nurettin, Fenerbahçe’nin kalesinde Simoviç olsaydı, Samsun maçı 0-0 biter, Ankaragücü lidere 4 atardı. Bu kadar basit… Ama Türkiye’de spor değil, skor basını olduğu için, bir kaleci farkını, bir futbol takımının yıkımı kabul edivermek gayet kolay oluyor.
Fenerbahçe, futbolda, şu yerin göğün «Battı» diye inlediği dönemde, liderin iki puan gerisinde şampiyonluk iddiasını sürdürüyor.
Fenerbahçe, yerin göğün «Battı» diye inlediği bugün, basketbolda, play-off’tan düşmüş değil. Yani şampiyonluk iddiası hâlâ sürüyor.
O halde, Fenerbahçe niçin zavallı?
Aslan tuzağa düşmüş… Fare yaklaşmış yanma… İzin istemiş, ipleri kemirip kurtarmak için… Aslan ağlamaya başlamış. Sebebini sormuş fare.
«Tuzağa düştüğüme değil» demiş, «kurtulmak için sana muhtaç olduğuma yanıyorum…»
Fenerbahçe antrenmanını amigolar basıyor. Amigolar… Hani bunlardan birisi Beşiktaş antrenmanına gelmiş de, Stankoviç’e çiçek vermek istemişti. Kötü bir şey değil… Çiçek uzatmıştı amigo da, Stankoviç elinin tersi ile buketi itip muhatap bile olmamıştı. Şimdi bu amigonun Fenerbahçelisi, antrenmana gelip, Abdülkerim’den hesap soruyor, onu idmandan kovuyor. Meszöly’yi karşısına alıp pazarlık yapıyor. «Ben bu itleri gece pavyon kulüp izleyeceğim. Bulduğumu size getireceğim, siz de onun futbol hayatını söndüreceksiniz, tamam mı?» diyor. «Tamam» diyor Meszöly de…
Soralım size bunun adı zavallılık değil de nedir?
Semih Bayülken diye birisi var. Yıllar yılı o kimi isterse başkan oluyor. Çünkü kongrede Fenerbahçe’nin üyeleri değil, Bayülken’in kulları var. Bu Bayülken onların giriş aidatlarını ödüyor. Belki başka şeyler de ödüyor. Onlar da babalarının emrini dinleyip oy veriyorlar. Şöhret olmak isteyen Bayülken’e geliyor. Şöhretin bedelini peşin ödüyor. Sonra gelsin Fenerbahçe başkanlığı. Emin Cankurtaran adını Fenerbahçe’ye başkan olmadan önce bilir miydiniz? Ya Ali Şen’i?
Kalbine hevesi, cebine parayı koyan Semih Bayülken’in kapısına dayandı mı, oluyor Fenerbahçe’ye başkan. «Baba» bu yılın fiyatını açıkladı bile: 250 milyon!.. Bastır parayı al karayı!..
Soralım size bunun adı zavallılık değil de nedir?
Horozu çok olan yerde, sabah geç olur derler. Gazeteleri açın bakın. Her gün bir başka horoz, Fenerbahçe’yi kurtarma demeçleri veriyor. Kimden neden kurtaracaklar Fenerbahçe’yi… Kendilerinden mi?
Kulübün kasası tamtakır. Çünkü geçmişte o Fenerbahçe’ye bol keseden para verdiklerini iddia edip şöhret toplamışlar, meğer borç senetleri yaptırıp, kulüp gelirlerine temlik koymuşken. Kaşığıyla verdiklerini şimdi sapıyla geri alıyorlar.
Kulübün cezalı futbolcusu için yatıracak 500 bin lirası yok. Kulübün maaş, prim ödeyecek parası yok. Kulübün, Bordeaux maçını yöneten Yugoslav hakemlere rüşvet diye alman 17 deri cekete ödeyecek parası yok. Yok ki, olay basına yansıyıp, diplomatik skandala dönüşüyor…
Kasa tamtakır olduğu için, sezon başında topu topu bir milyon lira için, özel maç yapılıyor. Futbolcu adalesini açmadan maçlara boğuluyor. Bu yüzden bugün takımın yarısı sakat. Lig öncesi 10 para kazanmak için yapılan maçlar yüzünden, bugün toplamı milyarı aşan adamlar kenarda oturuyorlar.
Soralım size bunun adı,zavallılık değil de nedir?
Bu başıbozukluklar içinde, prensiplerinden ödün vermediği için Stankoviç gitti. Bu başıbozukluklar içinde, kulübün kasasının boş olduğunu keşfettiği için Vesselinoviç yollandı. Bu başıbozukluklar içinde, Erdoğan Ünver ile iş birliği yapılıp, Coşkun milli takıma gelsin diye, Meszöly tezgâhı kuruldu. Fenerbahçe’deki Osmanlılığı çabuk keşfeden Macar da, bizden hızlı, bizden biri oldu, «Ben yarı Türküm» diye bağırarak zevahiri kurtarma yollarına düştü.
Soralım size, bunun adı zavallılık değil de nedir?
Fenerbahçeliler, gerçek Fenerbahçeliler… Bu ocaktan yetişen, Fenerbahçe’ye sadece sevgi ve özlemle bağlı olanlar nerdesiniz? Siz o sessiz çoğunluk daha ne kadar susacaksınız?
Aslanı farelerin mi kurtarmasını bekliyorsunuz?
Nokta, 5 Ocak 1986
>Şu sıcak havada pişik olmuş kıçımla bile gülemeyeceğim. Hincal Uluç mu?O da kim bunları güzellik yarışmalarından geriye kalan zamanlarını doldurmak için yazdığını bilmesek ciddiye bile alırız.İçinizdeki düşmanlığı çıkarın artık Fenerbahçe çok büyük içinize sığmaz kıçınıza girmez.