Dr. C. Cengiz Çevik (Klasik Filolog) – Blog

Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.

>Transformers

>



o yıllarda daha çizgi filmlerde bile
romantik komedi tadı yakalanmaya çalışılmadığından, allah ne verdiyse bir iyi bir de kötü taraf konur ortaya, birbirlerini yer dururlardı, konu da gerekmezdi, zaten iyi ile kötünün savaşımı insanlık tarihi boyunca en mühim konu değil miydi, evet öyleydi, zaten ortalama bir çocuğa verilebilecek en yetkin ders de “iyi olun, kötülüğe karşı durun” olacağından ötesi sunulmaz, bu autobotların birbirlerini kırıp parçalamalarıyla (bezen bunlar da olmazdı) yetinilirdi. ama artık öyle değil, artık naif bir sanat algımız yok. yediden yetmişe herkesin şikayetçi olduğu şiddete dair ne kadar olumsuz konuşursak konuşalım, insanlığın postmodern buhranının, bir kalemde her şeyi öğrenme, hayatın sırrını 45 dklık seanslarda kavrama arzusunun son dönem güzide örneklerinden secret adlı eserde de belirtildiği gibi; “bir şeyi şiddetle istersen o şey senden kaçar” düsturu gibi, iyiliğin sağlanmasında bile şiddetin kaçınılmazlığı, zihnimizin kahramanlıklara dair depo kısmına ilke olarak yapışmış kalmıştır, buna mecburuz, bundan gayrı bir çözüm; şahin, barış, özgürlük, demokrasi operasyonlarının temelindeki doktrini yıkar. isa’cı bir çözüm, bilgece bir yaklaşım, “senin ikiz kulelerine saldırı olduğunda, öbür ikiz kulelerini uzatman” gibi abartılmış da olsa, en azından çoluk çocuk demeden şiddet içeren saldırıyı kötü olarak değerlendirdiğimizde, eğik sopayı tam tersi tarafa bükmemiz gibi; ilginç bir aşırılık rağbet görmez.

transformers kültürüne dair çocukluğumdan bu zamana bana autobotların “iyilik yapma” veya “koruma” amaçlarının aslında ne kadar değişmediğini, sadece kapsama alanına girdikleri -tıpkı arabadan walkingbot’a dönüşümlerindeki gibi- başka niyetlerin rengine ve cinsine bürünebildiklerini anlamamak mümkün mü? bay başkan’ın tehlike karşısında bizzat savaşa girdiği adeta başkumandanlığa oturduğunu çeşitli filmlerde gördük. (bkz: independence day) konu çirkin uzaylılar olunca bu gülünçlük biraz olsun gideriliyor, çünkü insanlığın, türü kapsamında iç savaşıyla galaksiler ötesi savaşı hatta kendini koruma durumu farklı. hele ki uzaydan , sizin askeri karargahlarınızdan birinden bilmemne bilgilerini çalmaya gelen kötü niyetli ileri zeka çiplere karşı savunma bakanının elinde gelişmiş bir tüfekle direnmesi mantıksız kaçmıyor. bu çünkü ülke savunmasından ziyade, dünya savunması gibi bir şey.

ben yine başa dönersem, ki istiyorum oraya dönmeyi, uzayın derinliklerinde iki tür robotgilin kendi aralarında barış içinde yaşarken birden içlerinden birinin egemenliği eline almak istemesiyle, huzur ortamını bozması dünyevi bir kurguyla karşılaştığımızı bize gösterir. zira iyilik ve kötülük kavramlarının dünyeviliği, insandan hareketle, insan için, insana dönüşlü var olması tarihsel bir olaydır. tarih insana iyiyi ve kötüyü öğretir. değerlerimiz bizi, kapsamı ve limitleri gereğince bir iyiliğe çeker ya da kötülükten iter. bunun üzerinde dikkatlice durmaktan yanayım, zira filmde ısrarla işlenen iyi robotlarla kötü robotların savaşımı hikayesi, başta belirttiğim gibi ortalama zekaya sahip bir çocuğu eğitmek veya ona keyifli dakikalar yaşatma amacından ötesini içerir, içermelidir, aksini düşünemem. hele ki filmin bir yerinde kendi aralarındaki bir egemenlik kavgasından çıkmış bir ikiliğin -bunun karşılığı kötülüktür, en eski mitolojilerde bile ikilik çıkarmak, kötülüktür, şeytanın veya şeytanımsıların doğumunu, huzurun kaçışını gösterir; iran mitolojisinden tutun da islamiyet’e kadar her türlü kültürde kötü böyle doğar: kötülük dünyanın güzelliği için zorunludur– bedelini insanlara ödetmek istemeyen, iyilerin başı, adı gibi en yüce iyi olan optimus prime ‘ın baba tavrı altında yatan temel mesajı görmek lazım diye düşünüyorum. ama bu mesaj politiktir, evrenseldir veya tarihteki herhangi bir operasyonu gösterecek veya göstermiştir, bu beni şu an için ilgilendirmiyor. ben burada iki türden robottan birinin insanlığı koruma altına alışı (bu noktada belirtmeliyim ki; filmin sonundaki “insanları koruyoruz, onları bekliyoruz” ifadelerini saymıyorum, keşke o sahneleri görmeden, “bitti” diyerek filmden çıksaymışız, ben savaşım sırasındaki ifadeleri kastediyorum burada) sayesinde iyiliğin, diğerinin ise iyi robotlarla birlikte zayıf, ezik gördüğü insanlığı da katletmeyi düşünerek kötülüğün simgesi oluşunu özellikle kendime dert ediniyorum, “dert edinmek” ifadesini kullandığıma bakmayın, çok umrumda değil sadece konu ediniyorum.

jamie hari’nin bir sorusu vardı bilim kurgu ve tarihi kahramanlıklarla ilgili filmlerden bahsederken “bu çağda gerçekten de birbirimize yardım edebileceğimize inanıyor muyuz?” diyordu. (amy biancolli, houston chronicle. houston, tex.: jul 1, 2007. pg. 12) gerçekten de öyle yukarıda bir yerde dediğim gibi değerlerimiz bizi iyiliğe sevkediyor ya, o sevkedişin kendinde yeni değerler yaratıyoruz, buna da mecburuz aslında. müttefiklerin kuzay ırak’a girişi bir değerler savaşıdır, bunu sadece evanjelik kilisesinin veya yahudilerin egemenlik ihtirasları açısından değil de, en basitinden birleşik devletlerin arkasındaki ingiliz siyasetinin sömürgeci değer anlayışı çerçevesinde de alabilirsiniz. (bkz: coloniae eminent inter antiqua et heroica opera) hari’nin sorusu işte burada kafamıza dank eder; kahraman(lar)a ihtiyaç, modern insanın en büyük sorunudur. bu sorun daha konforlu yaşam için, rasyonel dünyada en az bedelle en fazla mutluluk için can atan insan ve devlet tarafından döllenmiştir; bu kafa yapısı, insanı kendi menfaatleri için kendi egemenliğine itmiştir, bunu birleşik devletler’in her eyleminde görmeniz mümkün #11016508, ancak bu eylemlerde o, kahraman bekleyen değil, kahraman bekleyenlerin kahramanıdır. içimizde bazı şaşkalozlar ırak’ta komünizm (!) yıkılıyor, demokrasi geliyor diye son işgali, saddam’ın devrilişini altında türk yazan haber kanallarında sevinçle karşılarken de kahraman o değil miydi, beklenen kahraman, yüzyıllara varan kültürel, sosyal, psikolojik, siyasi sorunların iktidarın el değiştirmesiyle bir çırpıda çözülebileceğini sananların aymazlığına benzer bir aymazlık da filmde gözümüze çarpıyor, insanlığı insanlık eden unsurlar bugüne değin korunma ihtiyacı duymamışlıktan muzdaripken, en azından bir küpün peşinde dünyayı yalan etmeye yeltenmiş biyolojik olmayan dünya dışı gelişmiş varlıklardan bizi koruyacak bir grup iyi robotun varlığı bizi bu dünyada mutlu mu edecek yani, diye düşünmeden edemiyorum; zira sürekli bir kötü robotlar saldırısına uğrama ihtimalimiz en azından bu kış türkiye’ye komünizm gelme ihtimali kadar bir şeydir, aksini düşünemiyorum, film deyip geçemiyorum, çünkü filmde bize peşisıra sunulan “fedakarlık göstermeden zafere ulaşamayacağımız”, “savaştaki yoldaşlardan birini kaybedince onu hürmetle anmalıyız” veya “zayıfların da kendi tercihlerini yapma hakkı vardır” türünden mesajlar hep belirttiğim; iyi ile kötünün savaşında sadece autobotlar arasındaki egemenlik meydan muharebesi çerçevesinde değerlendirilebilirse de, sürekli “insanlığın koruması ve kurtarılması” vurgusunun yapılması kavganın bu kadarla sınırlı olmadığını gösteriyor.

bu arada şununla kapatmak istiyorum entirimi; bumblebee ‘nin ölmemesi için sızlandık doğru, ama şu transformers işemesine ne gerek varmış anlayamadım, bu kadar yavan bir espri yıllar önceki çizgi film versiyonunda bile yoktu. ya da jazz’ın megathron tarafından kolayca harap edilmesi ise iyiler içinde de önem sırasının aynı olmadığını gösterir nitelikteydi.

sonuç itibariyle keyifli bir şölen içindeydik film boyunca, hiç sıkılmadık, hiç “allah belasını versin, nerden geldik bu filme” demedik, beyoğlu’nda keyifli bir bucuk saat geçirmek isteyenlere……. (film yorumunu bok gibi bitirmek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

Bilgi

This entry was posted on 23/12/2007 by in Başka birtakım hassasiyetler, Genel and tagged , .
%d blogcu bunu beğendi: