Dr. C. Cengiz Çevik – Blog

KLASİK FİLOLOG

“Trump’ın Dönüşünün Söylenmemiş, Karanlık Vaadi” (M. Gessen, NYT, 15 Kasım 2024)

“Neden bu kadar çok Amerikalının liberal demokrasinin değerlerine karşı oy kullandığına şaşıranlar için Balint Magyar’ın faydalı bir formülasyonu var: ‘Liberal demokrasi sorun çözmeden ahlaki kısıtlamalar sunar’ diyor, yani çok fazla kural oyuyor, çok fazla değişim yapmıyor, ‘popülizm ise ahlaki kısıtlamalar olmadan sorun çözme imkanı sunuyor.’

Bir otokrasi uzmanı olan Magyar, Donald Trump’a faşist demekle ilgilenmiyor. Seçilmiş başkanın cazibesini daha ilkel bir şey olarak görüyor: ‘Trump diğer insanları düşünmek zorunda olmadığınızı vaat ediyor.’

Dünyanın dört bir yanında popülist otokratlar bu vaadin heyecan verici gücünden yararlanarak ülkelerini kendi tekil iradelerinin aracı haline getirdiler. Vladimir Putin ve Viktor Orban, erkeklerin erkek ve yetkili olduğu daha basit, daha düzenli bir geçmişi geri getirme sözü verdiler. Teslim ettikleri şey ise toplumsal yasakları bir kenara bırakma, kendi grubunun şikayetlerini büyütme ve diğerlerine, özellikle de kendi adına konuşamayan gruplara nefret kusma izni oldu. Magyar bunu ‘ahlaki açıdan sınır tanımayan kolektif egoizm’ olarak adlandırıyor.

Trump’ın ilk dönemi ve o zamandan bu yana geçen dört yıldaki eylemleri, Putin ve Orban’ın ilk dönem sicillerini önemli açılardan takip etti. Magyar’ın teorilerinin merceğinden onların yörüngelerine yakından bakmak, Trump’ın ikinci döneminin nereye varabileceği konusunda tüyler ürpertici derecede net bir fikir veriyor.

Trump ve destekçileri, birbirimize karşı yükümlülüklerimizi tanımlamaya ve uygulamaya çalışan sivil kurumlara – yargı, medya, üniversiteler, pek çok kar amacı gütmeyen kuruluş, bazı dini gruplar – karşı muazzam bir düşmanlık sergilemektedir. Orban ve Putin gibi otokratlar bu müzakere sürecini reddederek, bu yükümlülükleri tanımlama hakkının münhasıran kendilerine ait olduğunu iddia ediyorlar. Eğer bu iki lider ve Trump’ın ilk dönemi bir gösterge ise, Trump muhtemelen işe gereksiz gördüğü uzmanlardan, düzenleyicilerden ve diğer kamu görevlilerinden kurtularak, var olmaması gerektiğini düşündüğü işleri ortadan kaldırarak başlayacaktır. İltica memurlarının bu listede üst sıralarda yer almasını bekleyin.

George Orwell’in formülasyonunu kullanırsak, bir politikacının yüzü ideolojik maskesine uyacak şekilde büyür. Bunun belki de en iyi örneği, bir zamanlar hiçbir siyasi inancı olmayan bir alaycı olan ve şimdi kendi icadı olan bir ideoloji (tutarsız olsa da) adına maliyetli ve felaket bir savaş yürüten Vladimir Putin’dir. Ve 20. yüzyılın Avrupalı faşistlerinin tutarlı bir ideoloji tarafından yönlendirildiği ancak geriye dönüp bakıldığında anlaşılıyor: Çağdaşlarının birçoğu inançlarını karmakarışık olarak tanımlamıştır. ‘How Fascism Works’ kitabının yazarı Yale’li filozof Jason Stanley, faşistlerin siyasi inançlardan ziyade siyaset yapma biçimleriyle tanımlandıklarını ileri sürmüştür: ötekine karşı korku ve nefret ticareti yaparak, bizim onlara üstünlüğümüzü onaylayarak. Tüm bunlar Trump’ı tanımlıyor, değil mi?

Magyar, Trump ailesinin siyasi makamından kâr elde etme iştahına bakın, dedi. Bu faşistlerin bildiği bir şey değil. Örneğin Naziler – “Yahudilerin mallarını ellerinden aldıklarında, bunu kendi ceplerine koymadılar” dedi. “Devlet bütçesine koydular.” Öte yandan Orban’ın olağanüstü zengin olduğu anlaşılıyor; Putin’in ise Rusya’nın en zengin adamı olduğu söyleniyor. Trump’ın Amerika’nın en zengin adamı olabilmesi için Elon Musk ya da Jeff Bezos’tan daha fazla sermaye biriktirmesi gerekiyor ki bu neredeyse imkansız görünüyor. Putin tam da bu sorunu zengin müttefiklerinden haraç alarak ve zengin düşmanlarını soyarak çözdü. …”

Kaynak: M. Gessen, “This Is the Dark, Unspoken Promise of Trump’s Return”, The New York Times, 15 Kasım 2024: LINK

Yorum bırakın